Merhabalar değerli eskisehirekspres.net takipçileri.

Son yazı ‘’Taburculuğun Hikayesi’’, çok okundu, çok sayıda beğeni aldı. Bilerek, bilmeyerek, atıfta bulunularak ya da bulunulmadan çokça paylaşıldı, ulusal basında da yer aldı. Taklitler asıllarını yaşatırmış, emeği geçenlerin eline sağlık…

Tekrar anladım ki, Ataol Behramoğlu’nun müthiş şiirindeki ‘’yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var’’ sözü, her zaman geçerli… Bazen birilerinin bir ayna tutması gerekli halimize; içimizdeki en değerli varlığı, kendimizi, insanı göstermek için. Günlük hayatta sık kullanılan cümlelerin, davranışların arkasında daha neler var kim bilir? ‘’Taburcu’’ kelimesine tuttuğum bir aynaydı bu yazı; bilineni, sezileni, ışığa çıkarttım sadece…

Ayna çok önemli bir metafor. Hemen tüm eski inançlarda, örneğin Şamanizmde, Tasavvufta çok önemli yeri var aynanın. Tasavvufta, Tanrının en güzel eseri, tüm kainatı onda resmettiği, remzettiği, ‘’İnsanı’’ gösterenken; Şamanizmde, şamanın çanak içindeki suyun aksinde, Tanrıların alemini gördüğü, boyut değiştirdiği geçiş kapısıdır. Gece uyumadan önce aynaların ters çevrilmesi eski Türk adetlerindendir, başka alemlerin geçiş kapısı kapatılır böylece. Bunun için aynaların arkası da işlenmiştir, resimlerle, oymalarla. 

Topraktan, kumdan oluşan ‘’cam’’, camın arkasına sürülen ‘’sır’’, yansıyacak görüntü için ‘’ışık’’, görmek için ‘’göz’’ gerekir ayna için. Asıl önemlisi, ayna size kendinizi, bizi gösterir. ‘’Görünen gerçek’’ sizsinizdir, gözünüzle gördüğünüz. Ancak ‘’gönül gözünüz’’ açıksa içinizdekini görürsünüz. Nasıl bir insan olduğunuzu, ‘’hakikati’’. Hakikat, gerçek görüntünüzün akıl ve bilincinizle değerlendirilip, sezgilerinizin ortaya çıkardığı bütünlüktür, Haktan gelir.

Hepimiz aynı hakikati mi görürüz aynadaki akislerimizde? Herkes kendi aynasından, kendi gönül gözünün gördüğü kadar görür kendi hakikatini… Cam, maddedir, vücudumuzdur. Vücudumuza duyacağımız saygı, sağlıklı olmaya çalışmaktır. Işığı üzerinden o yansıtır. 

Sır, biriktirdiklerimizdir. Ne kadar iyi davranış, ne kadar güzel söz, ne kadar iyi niyet, ne kadar güzel ahlak, ne kadar çok bilgi biriktirirseniz, sizi yansıtacak sır o kadar sağlam, net, dayanıklı olur. Aynayla konuşur musunuz? Konuşmazsınız, sırlanmıştır çünkü ayna. Sırdır aynayı yapan ve ne kadar çok sırrımız vardır değil mi?  Sır kelimesinin iki ayrı anlamı, tesadüf müdür sizce? 

Gönül gözünüzü açar, bakarsınız, ışık ne getirirse, ne yansırsa o ışıktan, onu görürsünüz. Işık etrafınızdaki insanlardan, en çok içinizdeki insandan gelir. İnsandan daha güçlü bir ışık kaynağı var mıdır? Belki biraz zaman alabilir ışığa ulaşmak. Işığı bol insanlar uzağınızda, içinizdeki insan çok derindedir belki, ama oradadır; ilerleyin, arayın bulacaksınız…

Peki ya gönül gözünüz? Vicdanınızdır o. Doğru, düzgün, erdemli, sınırlarını bilen, tüm insanları kucaklayabilecek kadar sevgi dolu, akıl ve hikmet sahibi, boş inançlardan kurtulmuş, hür insan; vicdanı, gönül gözü ile bakar artık. ‘’Gerçek’’lerin ardındaki ‘’Hakikat’’i sezer.

Farkında değilsinizdir ama hep önünüzde bir aynayla yaşarsınız hayatı. Eşinizle, çocuğunuzla, hastanız, öğrenciniz, müşterinizle değil; aynanızla, kendinizle konuşursunuz aslında. Nasıl davranırsak oyuzdur. Ne kadar iyi, dürüst, erdemli, ahlaklı olursak o kadar geri yansır bu değerler bize. Aynasını temiz tutan, parlatanlar bir bakarlar ki etraflarındaki aynalar pırıl pırıl. Işığınız birlikte o kadar güçlü parlar ki koca evren ışığa keser. Gülümserseniz, karşınızdaki tüm aynalar da size gülümser, koca bir sevinmişlik kaplar ortalığı…

Sırlarımızın sağlam, ışıklarımızın parlak, aynalarımızın pırıl pırıl, gönül gözlerimizin açık olması dileğiyle…

Esenlik, selamet, sağlıcakla kalın…