Varis rahatsızlığının kadın ve erkeklerde aynı oranda görüldüğünü, ancak kadınların hastaneye daha çok başvurduklarını belirten Dr. Erdolu, varisin genellikle bacaklarda görülen, ayaklardaki damarların genişlemesi sonucunda ciltte görünür hale gelmesiyle açığa çıkan bir rahatsızlık olduğunu kaydetti. Damarlardaki bu genişlemenin, esasen altta yatan bir damar rahatsızlığının da patolojik bir habercisi olduğunu vurgulayan Erdolu, varisin çeşitli nedenlerle ortaya çıktığını belirtti. Erdolu, bu nedenleri şu şekilde aktardı:

“Ayaktaki toplardamarlar, kanın ayaktan kasıklara doğru gitmesi esnasında, damarlardaki kapakçıklarda bir sorun varsa, kanın aşağıya doğru ters yönde hareket ederek damarlarda genişlemeye ve damarların cilt yüzeyinden görünür hale gelmesine neden olur. Bu da ağrı, şişlik, huzursuzluk gibi sorunlar yaşatır. Genetik unsurlar, kilo, hareketsizlik, sıcak ortamda çalışmak, çok fazla ayakta durmak bu sorunu ortaya çıkaran faktörlerdir.”

Düzenli yürüyüş varisi engelliyor

Yürüyüş yapmanın ise, ayaklardaki kasları güçlendirdiğini ve kanın doğru yönde (ayaktan kasıklara doğru) akışında oldukça etkili olduğunu kaydeden Erdolu, sürekli yürüyen bir insanda varis görülme ihtimalinin de çok düşük olduğunu aktardı. Bazı durumlarda cilt yüzeyinde hiçbir görüntü olmamasına rağmen, varisin başlamış olabilme ihtimalinin de olduğuna dikkat çeken Erdolu, şunları dile getirdi: “Başlangıç aşamasında bu sorunu tedavi etmek daha kolay oluyor. Sıcakta durulduğunda, ayakta fazla kalındığında ya akşamları bacak ve ayaklarda ağrı, huzursuzluk, uyuşukluk gibi belirtilerin yaşanması varisin olabileceğinin de işaretçisidir.”

Varis oluşumunu tam olarak engellemenin çok olanaklı olmadığını ifade eden Dr. Erdolu, “Ancak, çok fazla ayakta dikilmemek, yürüyüş yapmak, otururken bacakları dizlerden kırmadan uzatarak oturmak, çok fazla sıcak ortamda ayakta kalmamaya çalışmak gibi önlemler almanın varis oluşumunu önlemeye faydası olacaktır.” şeklinde konuştu.

Ultrason ile tanı koymak mümkün

Hastalığın tanısı için kullanılan yöntemler hakkında da bilgi veren Erdolu şunları söyledi:

“Hastalarımızın canını yakmayan ultrason cihazı ile tanı koyabiliyoruz. Bu incelemede yüzeysel damarların çapını ölçüyoruz. Çap ne kadar genişlemişse, hastalık da o kadar ilerlemiş demektir. Ayrıca içerideki kan akışının yönünü ve ne kadar ölçüde bir kaçak oluştuğunu ve toplardamarların genel durumunu değerlendiriyoruz. Buradan elde ettiğimiz bulgular ışığında ise nasıl bir tedavi uygulayacağımıza karar veriyoruz.” ifadelerini kullandı.

Tedavide iki ayrı yöntem mevcut

Varis hastalığının tedavisinin kozmetik ve fonksiyonel olmak üzere ikiye ayrıldığını söyleyen Erdolu, kozmetik tedavilerin daha çok kadın hastalarda, lazerle yakma, iğne ile içeri köpük sıkma gibi tedaviler olduğunu kaydetti. Fonksiyonel tedavinin ise varisin oluşumuna neden olan patolojik sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik olduğunu ifade eden Erdolu konuya şu şekilde açıklık getirdi:

“Terse dönen kan akış yönünün yeniden düzeltilmesi şu an mümkün değil. O nedenle fonksiyonel tedavide, kasıktan ayağa doğru ters kan akışı sorunu yaşatan damarların fonksiyonları durduruluyor. Cerrahi olarak kasık ve diz arasındaki damarı çıkarıyoruz. Bu damar yedek bir damar olduğu için çıkarılması hastalarda bir sıkıntı yaratmıyor. Bu damarın fonksiyonunu ortadan kaldırdığımız diğer bir yöntem ise, damarın içine bir katedral ile girerek içini doldurmak ve damarın aktivasyonunu ortadan kaldırmaktır. Belden anesteziyle yarım saatlik bir operasyon uyguluyoruz ve hastalar 3 gün sonra normal yaşamına dönebiliyor. Ya da yine damarın içine bazı ilaçlar sıkarak damarın kapanmasına vesile oluyoruz. Neredeyse hiç anestezi gerektirmeyen bir yöntemdir bu. Tedavinin yöntemine hasta bazlı karar vermek gerekiyor. Fonksiyonel tedavilerde yeniden varis görülmesi ihtimali düşük. Birçok hastada ilaç tedavisi de kullanıyoruz. Bu ilaçlar hastalığı ortadan kaldırmıyor ancak hastaların yaşadığı sıkıntıları azaltmaya katkı sağlıyor.”