İçinde bulunduğumuz dönem birçoğumuz için aslında “kaderlerinin belirleneceği” bir dönem. 

Gençlerimiz üniversite tercihlerini yaparak geleceklerini şekillendirecekler ve kelimenin tam anlamı ile yollarını çizecekler…

Elbette bu dönemde herkesin kafası karışık, sonu gelmeyen birçok soru cevap bekliyor. 

Nasıl bir üniversite? Nasıl bir bölüm? Nasıl bir şehir? 

Bu yazımda kısaca üniversite tercihleri konusunda bazı tavsiyeler vermek istiyorum. 

Çünkü üniversite tercihi yaparak geleceğe yönelik atacağınız adım diğer tüm adımlarınızı etkileyecek. Sizi farklı kılacak. 

Bu tercihi yapmadan önce her üniversite adayının bilmesi gereken bazı noktalar var. 

Bir üniversite değil kendiniz tercih edin 

İçinde yaşadığımız iletişim çağında gençler sürekli olarak bir mesaj bombardımanı altında. 

“Şunu satın al!”

“Bunu dinle!”

“Şu markanın ürünlerini kullan!”

Ve daha sonu gelmeyen onlarca mesaj… 

Ancak konu üniversite olunca aslında işler bir “marka” tercihinden çok daha farklı bir duruma geliyor. Elbette seçeceğiniz üniversite ve bölüm ilerleyen dönemde kendinizi tanımlarken kullandığınız önemli değerler olacak. Ancak size uymayan, sizi mutlu etmeyen, sizi üzen bir seçim hayatınızı kabusa çevirebilir. 

Bu noktada üniversite tercih ederken maruz kaldığınız mesaj bombardımanını bir yana bırakarak “Ben kimim ve ne istiyorum” sorusuna cevap bulmanız gerekiyor. 

Şunu sorun kendinize; birisi ile tanışırken, kendinizi tanıtırken “Merhaba, ben Ayşe ve ben bir mühendisim” demek sizi ne kadar mutlu edecek?

Eğer kendinizi tanımadan bir tercih yaparsanız ve bu tercihi etrafınızdakilerin yönlendirmesi, maruz kaldığınız reklamların etkisi ile gerçekleştirirseniz çok güzel bir gemide penceresiz bir odada seyahat edersiniz. Vardığınız liman ise bir sürpriz olur. 

Bu yüzden tüm mesajları bir kenara bırakın ve kendinizi tanıyın! 

Üniversite bir okul değildir

E, o zaman nedir? 

Üniversite size eğitim verirken aslında düşünmeyi öğreten yerdir. 
Size sorun çözmeyi öğreten yerdir. 
Yaratıcılığınızı ortaya çıkaran yerdir. 
Eleştirmeyi öğreten yerdir.
Başka bir dilde düşünmeyi öğreten yerdir.
Şiir yazmanızı sağlayan yerdir. 
Grönland’de olan bir sosyal olay hakkında yorum yapmanızı sağlayan yerdir. 
Öykü yazmanızı sağlayan yerdir. 
Hint mitolojisini bilmenizi sağlayan yerdir. 
Uçurtma uçurmanızı sağlayan yerdir.  
Özgüven içinde kişiliğini keşfettiğiniz yerdir. 
Dünyayı anladığınız yerdir. 
Sizi William Shakespeare ile tanıştıran yerdir. 
Virginia Woolf ile sohbet etmenizi sağlayan yerdir. 
Üniversite bir okul değildir. Eğer seçmeyi düşündüğünüz üniversite ve bölüm size bunları sağlamıyorsa, bir kez daha düşünmeniz gerekmektedir.

Bu işte bir işsizlik var 

Yıllarca üniversitelerin tanıtım fuarlarına katıldım. Binlerce veli ve aday öğrenci ile konuştum. Konuşmakla kalmadım, kelimenin tam anlamı ile empati yapabilme yeteneği kazandım. 

Herkesin aklında şu sorular vardı “Peki ya gelecek?” 

Öncelikle şunu aklımızda tutmamız gerekiyor. Gelecek aslında planlanabilir bir olgu değildir. Sadece en iyi şekilde optimize edilir. Riskler azaltılır, fırsatlar artırılır. 

Yaklaşık iki yıldır Eskişehir Teknik Üniversitesinde birkaç akademisyen meslektaşımla “Akademik Başarı ve Yaşam Becerileri” adlı bir ders veriyorum. Dersimizin temeli öğrencimizin kendini tanıması, geleceğe hazırlanması, analitik düşünmesi hem akademik hem de profesyonel hayatta kendilerine lazım olacak yeterlilikleri kazanmaları. 

Burada gelecek hakkında konuşurken öğrencilerime hep şu soruyu soruyorum; “Çocuklar bu kadar çok üniversite mezununun olduğu ülkede, neden iş ilanları ile dolu çarşaf çarşaf kariyer gazeteleri, neden yüzbinlerce iş ilanının olduğu web siteleri var? Neden bu kadar iş gücü ihtiyacı varken bu kadar işsizlik var?” 

Öğrencilerim ile tartıştıktan sonra şu cevaba ulaşıyoruz; “Ülkemizde üniversite sadece mesleki eğitim veren bir kurum olarak görülüyor. Ancak iş hayatı sorun çözen, global düşünen, yaratıcı bireyler istiyor…”

Sözün kısası iyi bir öğretmen, mühendis, ekonomist olmak sorun değil. Tüm bunların yanında edindiğiniz yetenekler daha da önemli. 

Proje bilginizin olması önemli ama eğer insan iletişiminiz başarısız ise maalesef çuvallayabiliyorsunuz.

Çok iyi bir fikriniz olabilir, ancak bu fikrinizi harika bir sunum ile anlatamadığınızda bir işe yaramıyor. 

Bunu şu şekilde özetleyebilirim. 

Yıllarca herkes telefon üretti ama birisi çıktı ve “tuşsuz” telefon üretti. Harika bir sunum yaptı. Sahnede inanılmaz bir iletişim başarısı yakaladı. Telefona bakışımız değişti. 

Önemli olan mesleki bilgi değil gençler, telefona bakıp bugün cebimizde taşıdığımız akıllı cihazları görebilmek. 

Yıldızların ve gezegenlerin yörüngelerini öğrenmek değil, onlara nasıl gidebileceğimize ilişkin hayal gücünü kazanmak.  

Bir otomobilin nasıl tasarlandığını öğrenmek değil, sürücüsüz otomobili yapay zekâ tasarlamak.

İşte, Ülkemizdeki işsizliğin nedeni de bu. 

Mesleki bilgi ve diploma yetmiyor. 

Size sadece diploma vadeden bir üniversiteyi tercih etmeyin!

Gündüz vakti rüya görmenizi, hayallere dalmanızı sağlayan, hayallerinizi gerçek kılan ve bu hayaller peşinde koşmanızı sağlayan bir üniversiteyi tercih edin. 

Kendinizi tercih edin…