Ülkemizde kadına yönelik şiddet ve cinayet haberleri her geçen gün artıyor. Toplumsal tepki ise çok fazla. Özellikle caydırıcı cezaların olması yönünde bu kadar tepki varken, hukuki anlamda yapılması gerekenleri Avukat Funda Güney ile konuştuk. 

Avukat Funda Güney, Türkiye’de kadınların yaşamlarının her alanında şiddete maruz kalabildiğinin altını çizerek, “Kadına karşı işlenen cinayet ve şiddet eylemleri nedeniyle cezalar arttırılmalı ve uygulanmalıdır” diye konuştu. 

Boşanma sürecinde kadınların eşlerinden gördükleri şiddet ve en sonunda cinayet gibi üzücü olaylar yaşanabiliyor. Bu tür olaylarda aslında kadınlar tarafından, eşlerinin tehditleri nedeniyle, defalarca şikayet talepleri de oluşturulmuş oluyor. Buna benzer tehdit yaşayan kadınların korunması için ne yapılmalı?

Kadınlar, sadece boşanma sürecinde değil evliyken de, ya da sevgililik durumlarında da birlikte oldukları erkeklerden tehditler alıyor, şiddet görüyor, öldürülebiliyorlar. Öncelikle bu şikayetlerin karşılığında verilen koruma kararları, cezalar, caydırıcı olmalı aksi halde bir işe yaramıyor. Örneğin bir kadına aldığı tehditler yahut yaşadığı fiziksel/ duygusu şiddet nedeniyle koruma kararı veriliyor fakat karşı taraf bu koruma kararını ihlal ettiğinde karşılığında zorlama hapsi alması gerekirken genelde hiç cezalandırılmıyor. Kişi bu suçlar sebebiyle yargılandığı davalarda ise genelde delil yetersizliğinden beraat alıyor yahut yatarı oldukça az ve asla caydırıcı olmayan cezalar alıyorlar. Dolayısıyla şiddet uygulayan erkek daha da güçleniyor ve yaptığının hayatını etkileyebilecek bir cezaya mal olmayacağını gördüğünde uyguladığı şiddeti arttırıyor. Bu konuda uzaklaştırma/ koruma kararlarının özellikle ihlalleri durumlarında verilecek cezaların tekrar düzenlenmesi gerekiyor kanaatimce. Hakimlerin bu durumda sürekli delil yetersizliği sebebiyle ceza vermemeleri devam ettikçe hiçbir şey düzelmeyecektir…

Hala sanığın kendisine verdiği bedensel zararla yaşıyor

En son Öznur S. davası çok konuşuldu biliyorsunuz, sonrasında çıkan karara tepkiler oldu. Sürekli daha ağır ceza talepleri geliyor. Bu süreç ile ilgili ne söylemek istersiniz?

Kadın beyanının esas olduğu görüşü, yargı tarafından da kabul edilmelidir. Eril yargıyla birebir karşılaştığımız Öznur Sazlar dosyasını Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonunda olmam sebebiyle katılan vekillerinden biri olarak takip ettim. Öznur, boşanma aşamasındaki eşi sanık tarafından hayati yerlerine 16 bıçak darbesi almış, günlerce komada kalmıştır. Hala sanığın kendisine verdiği bedensel zararla yaşamaktadır. Sanık kullandığı bıçağın sapı oynadığı için mutfağa gittiğinde, Öznur kapıdan kaçmış ve evin altındaki esnafa sığınmıştır. Sanık, Öznur gittikten sonra, ambulansı aramış ve eşiyle birbirlerini bıçakladıklarını ambulansın gelmesini istediklerini söylemiş, etraftaki kan izlerini temizlemiş, bıçakları yıkamıştır. Sırf bu indirim almak için yapıldığı bariz olan arama sebebiyle, B.A.M suçun vasfını değiştirmiş ve gönüllü vazgeçmeden hüküm kurmuştur.

Verilen cezanın hiçbir caydırıcılığı yok

İlk derece mahkemesi olan Eskişehir 4. Ağır Ceza Mahkemesi sanık hakkında; "Eşe Karşı Kasten Öldürme” suçundan 16 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş olmasına rağmen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, kararı bozmuş ve suçun vasfını değiştirerek eşe karşı kasten öldürmeye teşebbüs eyleminden kurulan hükmü kaldırmış ve sanığın bu eylemi nedeniyle kasten yaralama suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve sanığın tahliyesine karar vermiştir. Sanık cezaevindeyken bile Öznur ‘a tehditler içeren mektuplar göndermiş, adeta başladığı işi bitireceği mesajını açıkça söylemiştir. Burada yargı sadece sanıkla empati kurmakta, kadın hayatını önemsememektedir. Sanığa bu eylemi nedeniyle verilen ceza oldukça azdır, hiçbir caydırıcılığı yoktur. Kadına karşı işlenen cinayet ve şiddet eylemleri nedeniyle cezalar arttırılmalı ve uygulanmalıdır. Sanık, hala Öznur'a tehditler etmesine rağmen iyi halden indirim almıştır. Yargının bu konuda artık bakış açısı değişmelidir. Aksi halde, bu cezasızlıklar, toplumu kaosa sürüklemekte, adeta insanları cinayete teşvik etmektedir.

Ülkemizde her türlü şiddetinin hukuken önüne geçmek nasıl sağlanabilir? Hemen hemen her gün duyduğumuz kadın cinayetleri ve ceza indirimleri ile ilgili çok tepki var. Nasıl cezalar uygulanmalı ki bu olaylar son bulsun?

İstanbul Sözleşmesi, devlete bu cezaların uygulanması ve kadına karşı şiddete karşı önlem alması için çeşitli yükümlülükler yüklüyordu. İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması bile ülkedeki çoğu erkekte "artık kadın beyanı esas değil”, "artık şiddet uygulandığında çok ceza alınmayacak” "koruma kararları kaldırıldı” gibi düşünceye kapılmıştır. İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması bu ülkedeki kadınların en büyük kazanımlarını elinden almaktır. Zira, 6284 sayılı kanun tek başına yeterli değildir. Kadına karşı şiddet dosyalarının uzlaştırma bürolarına gitmesi engellenmeli, şiddet uygulayan ile mağdur aynı masada karşı karşıya getirilmemelidir. Kanuni düzenlemelerin kusursuz bir şekilde yapılması da tek başına yeterli değildir. Zira kanunları uygulayan bu zihniyet değişmedikçe, en mükemmel kanunların olması bir anlam ifade etmeyecektir. Aynı zamanda tek başına cezalar yeterli değildir, şiddeti öven medya dili değişmeli, kadın erkek eşitliği ve toplumsal cinsiyet eğitimleri okullarda küçük yaştan beri kişilere verilmelidir.

Gazete Eskişehir Ekspres'in Kasım-2021 sayısından...