DAK, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen depremlerin ardından yola çıkmıştı. Afet bölgelerindeki görevlerini tamamlayan ekip, birkaç önce tekrar Eskişehir’e geri döndü. DAK timi, görev süreleri boyunca gözlemlerinden ve bölgede yaşadıkları psikolojik süreçlerden bahsetti. Deprem haberinin ardından Eskişehir AFAD ekibiyle beraber koordineli olarak çalıştıklarını ifade eden DAK üyeleri, ilk önce Adana’ya ve oradan da Adıyaman’a hareket ettiklerini aktardılar. DAK Başkanı Abdullah Aydıngör, göreve hazır olmanın bilinciyle psikolojik olarak bir sıkıntı yaşamadıklarını dile getirerek, “Sanki olaya her an hazırmış gibiydik” dedi.

“Adana’da 12 katlı bir binada insanların cansız bedenlerine ulaştık”

DAK Başkanı Abdullah Aydıngör, “Sabahın ilk saatlerinde Ankara AFAD tarafından bize ilk bilgi ulaştı ve Eskişehir AFAD ’la beraber organize olarak bölgeye intikal ettik. Biz ilk gün Adana’ya geçtik ve orada çalışmamız oldu. Adana’da 12 katlı bir binada insanların cansız bedenlerine ulaştık. Sıkıntılı bir süreçti. Deprem öldürmüyor bina öldürüyor. Bunu tekrar gördük. Dernek olarak sanki olaya hazırmışız gibiydik. Göreve hazır olmanın bilinciyle psikolojik olarak da bir sıkıntı yaşamadık. Fakat bölgeye gittiğimizde insanların canlarını bekliyor olması, canından umudunu kesmiş cenazelerine ulaşabiliyor olması bile o insanlara bir umut verdi. İnsanların beklentilerini karşıladığımız için o konuda kendimizi mutlu hissediyoruz” şeklinde konuştu.

“İnsanların çaresizliğin görünce herkes duygulanıyor”

DAK Başkan Yardımcısı Ümit Avcı, “Biz ilk önce Eskişehir’den sabah saat 8’de Adana’ya doğru yola çıktık. Koordinasyon merkezinden gelen verilere göre oradaki enkaz bölgesine ulaştık. Enkazdaki faaliyetlerimizi sürdürdük. Enkaz etrafındaki ailelerin halini ve insanların çaresizliğin görünce herkes duygulanıyor. Kötü oluyorsunuz. Biz, işimizin bilincinde olduğumuz ve bir an önce insanları oradan çıkartabilmek için direkt enkaza yöneldik. Adana’daki enkazda işimizi bitirip bizi Adıyaman’a gönderdiler. 12 gün boyunca da oradaki görevimizi yaptık. Deprem bölgelerinde malzeme çok fazla var. Gıdada bir sıkıntı yoktu. İnsanların, bölge soğuk olduğu için ilk etapta çadır ve soba ihtiyaçları vardı. Olaylar çok hızlı bir şekilde meydana geldiği için çadır yardımları biraz gecikti ama neticede herkese ulaştı” diyerek sözlerini tamamladı.

“Son çalıştığımız depremde kısmen etkilendim”

DAK Genel Sekreteri Arif Necmi Türe, “Derneğin amacı malum, sloganımızda da olduğu gibi ‘Her cana bir nefes’ olmak maksadıyla bu derneği ayakta tutmaya çalışıyoruz. Maalesef kötü olaylar yaşadık. Bulunma sebebimiz buydu ama keşke bize ihtiyaç olmasaydı diyoruz. Alana gittiğinizde oradaki insanların hikâyeleri var. Tabi ki profesyonel bakış açısıyla ilk başta bunu düşünmüyorsunuz. İnsanlara yardımcı olmaya çalışıyorsunuz. Bir canlı kurtarmaya çalışıyorsunuz ya da enkaz yakını olan insanların o yakınlarını bir an önce enkazdan alıp defnetmeleri için onlara yardım etmeye çalışıyorsunuz. Ne kadar gördüklerinizden etkilenmemeye çalışsanız da mutlaka etkilendiğiniz olaylar oluyor. Son çalıştığımız depremde ben kısmen etkilendim. Binanın yanına gittiğimizde içeride olan insanların binanın krokisine göre nerede olduğunu ve ne pozisyonda olduğunu öğrenmek durumundasınız. Çünkü ona göre müdahale edeceksiniz” dedi.

“Birbiriyle örtüşmeyen binlerce hikâyeyi geride bırakıyorsunuz”

Türe, "Bir babanın eşini ve büyük kızını enkazdan üçüncü günde canlı aldığını öğreniyorsunuz ama 18 yaşındaki diğer kızının da enkazda olduğunu ve 10 gündür onu almak için mücadele ettiğini görüyorsunuz” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir ateş başında, herhangi bir yerde yatmadan ve uyumadan onu almaya çalıştığına tanık oluyorsunuz. İster istemez çalışma alanının dışında etkilenip bir empati kuruyorsunuz. O babanın hali beni çok etkilemişti. Onun haricinde, alandaki görevinizi bitirdiğiniz zaman geriye dönüşe geçiyorsunuz ve kısmen konfor alanınıza çekiliyorsunuz. Fakat orada hikâyeler bırakıyorsunuz. Birbiriyle örtüşmeyen binlerce farklı hikâye var. Ne olursa olsun doğayla ve soğukla mücadele ediyor. Diğer arkadaşlarımın da bahsettiği gibi yeme içme gibi şeyler herhangi bir problem değil ama psikolojik mücadeleler devam ediyor. Biz mümkün olduğu kadar bu durumu sahada insanlara yansıtmıyoruz. Fakat alandan çekildiğiniz zaman oradaki hikâyeleri düşünüyorsunuz. Dediğim gibi biz görevimizi gönül rahatlığıyla yaptık. Tüm arkadaşlarımız elinden gelen çabayı gösterdi. 24 saat usulüyle aralıksız çalıştık. Umarım birilerine dokunup faydalı olmuşuzdur. İnşallah bundan sonra böyle olaylar yaşamamayı temenni ediyoruz.”