Özcan, “Kıvançla andığımız, rahmet duaları ve minnet temennileri ile 97. yılını geride bıraktığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda ne acı ki Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaptığı densizlik "zafer ruhu"ndan daha çok konuşuldu. 97. yılı mübarek cuma gününe denk gelen Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nde, gaza eden, ezanları memleket üzerinde daim kılan, "Allah Allah" nidaları, "Bismillah" sedaları ile düşmana geçit vermeyen, bu kadim topraklarda İslam sancağının dalgalanmasını sağlayan başta Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, yeşil destarı ile galip ordularımızın örgütlenmesine büyük katkı sunan milli mücadelenin Galip Hocası, kurucu genel başkanımız Celâl Bayar'ın, muharebe meydanlarının kadın kahramanları Halime Çavuş'un, Nezahat Onbaşı'nın, Emir Ayşe'nin, Demirci Mehmetlerin, Şahin Beylerin, Hasan Tahsinlerin, diğer kahramanlarımızın adını anmayan, anamayanlar yıllardır dahil oldukları meselelerle itibarı zedelenen Diyanet İşleri kurumunun kalan itibarını da sıfırlamıştır. Siyasetin camilere girmemesi ısrarla telkin edilirken doğrudan diyanete siyaseti bulaştıran, mensup olduğu dinin gerekleri ile değil fikri aidiyetleri ile bir din/diyanet teşkilatlanması, idaresi kuranlar, dün camilerde gördüğümüz gibi safların ayrışmasının da sorumlularıdır. Camilerde "safları sık ve düzgün tutalım" öğüdü fiziki mahiyetten öteye geçememiş, diyanetin politikaları ile safların arası açılmış, saflar bozulmuştur. Omuz omuza düşmana karşı binlerce yıldır mücadele eden, bu toprakları vatan belleyen ve bayrağımızın dalgalandığı bu vatanın camilerinde, mescidlerinde omuz omuza ibadet eden insanlarımızı, camiler içinde ibadet etmeyi bırakıp yapılanlara itiraz edecek hale getirenler, millet ve tarih önünde affedilmeyecektir. Camileri zaman zaman propaganda mekanı, aracı olarak gören bir zihniyetin, milletimizin azami müştereki olmuş böyle şanlı bir günde fesli tarihçi yalanları ile takındıkları hasmane tavrı "Allah'ın evi" olarak bildiğimiz, hakkın, hakikatin mekanı olan camilere sokması kabul edilemez. 97 sene evvel kelle koltukta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yanında duran Rıfat Börekçi'nin makamının, "aklı koltukta" kişiler tarafından işgal ediliyor olması bir utanç vesilesidir. Atatürk ve milli mücadele düşmanlıkları tescilli hale gelmiş meczuplara kadir kıymet gösteren, şahsi husumetlerini de vesilelerle gösteren, oturduğu makamı babasının makamı zanneden zevat aklını başına almalıdır. Kusurlu bir fikre, bir mahfile yaranacağım diye hak dine, dinin emirlerine karşı geldiklerini fark etmelidirler. İslam, barışın ve birlikteliğin timsalidir. Menfaatleri için toplumsal barışa halel getiren, getirmeye teşebbüs eden, camide, mahkemede ya da okulda cübbesini siyasete çaput etmeye kalkanlar yanlışlarından dönmeli, güvenilirliği yiten kurumların yeniden güvenilir hale gelmesi için siyasetle aralarına set çekmelidir” diye konuştu.