Bu yıl yedinci kez düzenlenen Engelsiz Filmler Festivali’nin Eskişehir bölümü film konuklarının ve sinemaseverlerin katılımıyla sona erdi. Üç gün boyunca Yunus Emre Kültür Merkezi’nde sinemaseverleri ağırlayan festivalin son gününde Anons filminin idari yapımcısı Sinan Yusufoğlu ve Güvercin filminin yönetmeni Banu Sıvacı izleyicilerin sorularını yanıtladı. Biz de Eskişehir Ekspres olarak, Banu Sıvacı’yı bu sayfalara özel röportajımızla konuk etmek istedik.

Yönetmenlik hikayen nasıl başladı? Seni ilk uzun metrajlı filmini çekmeye götüren süreç nasıl ilerledi?

Ben aslında Adana’da Çukurova Üniversitesi’nde resim okudum. O sırada üniversitede kısa film atölyelerine katılıyordum. Daha sonra İstanbul’a geldiğimde sinema atölyelerine katılmaya başladım ve bu işi setlere girerek devam ettirebileceğimi düşündüm. Yaklaşık 6 yıllık yardımcı yönetmenlik tecrübesinden sonra ilk uzun metrajlı filmim için çalışmalara başladım. O arada kısa filmler de yaptım.

“Güvercin” filminin hikayesi ilk olarak nasıl ortaya çıktı? Ne kadar zamandır senaryo üstüne çalışıyorsun?

Ben filmin hikayesinin geçtiği mahallede doğdum. Orada çocukluğum geçti, sonra taşındık. Kuşçular o zamandan hafızama yerleşmiş. Onlar güvercinleri hayatlarının gerçekleriyle kendileri arasına koyuyorlardı. Bu kaçışı bir sinema filmi haline dönüştürebileceğimi düşündüm. Yaklaşık 6-7 yıl kadar sürdü yazım süreci. İlk olarak kısa film senaryosu olarak başladı, daha sonra uzun metraja doğru evrildi.

Kuşların ve kuşçuların bu filmin içerisindeki anlamı nedir, senin için ne anlam ifade ediyor?

Temelde amacım kuş sevgisini anlatmak değildi. İnsanların kendi olma çabalarını, kendileri gibi yaşama isteklerini anlatmayı istedim. Ve genç bir erkeğin bu süreci nasıl atlattığını göstermek için kuşlar güzel bir seçenekti.

Kuş figürü her zaman özgürlüğü temsil eder. Bu filmde de Yusuf’un özgür olmakla olan ilişkisine de vurgu var mı?

Kesinlikle var, zaten filmde vardığımız nokta da orası.

Yusuf’un mücadelesiyle, sinemacıların mücadelesi ortak aslında

Yola çıktığında ilk fikirlerle kafanda oluşturduğun filmle, ortaya çıkan film arasında bir fark var mı?

İçerik olarak anlatmak istediğim filmin ortaya çıktığını düşünüyorum. Ama içerisinde hayal ettiğim gibi olmayan sahneler de var. Genele vurduğumda, ekibimin de sayesinde istediğim sonuca eriştim. En azından izleyici üzerinde oluşan etki, bırakmak istediğimiz etkiydi.

Her yönetmenin kendi yazdığı filminde, baş karakterle ayrı bir bağlantısı oluyor. Senin de Yusuf’la benzer dertlerin var mı?

Tabi ki paralellik var. Yusuf’un mücadelesiyle, bizim genel sinemacıların mücadelesi paralel aslında. Sanatçıların tutkuları için çabaları da Yusuf’un mücadelesiyle ortak. Sadece benim yaşadıklarım diyemeyiz o yüzden. Sektörün dertleri genel olarak ortak.

Oyuncu kadrosunu oluştururken nelere dikkat ettin? Özellikle performansından övgüyle bahsedilen Kemal Burak Alper ile film için buluşmanız nasıl oldu?

Ben Kemal’i ilk bir oyunda izlemiştim. Tam o sıralar da kısa filmin senaryosunu yazıyordum. Kemal’i oyunda izlediğim zaman, Yusuf karakteri için alternatif biriyle konuşmaya gerek duymaksızın çalışmam gereken kişiye karar vermiştim. Hemen oyun sonrası tanıştık ve senaryo okumalarına başladık. Kemal de senaryoyu çok beğendi.

Kurgu aşamasında neler yaşadınız?

Mesut Ulutaş ile birlikte çalıştık. Kendisinin hem kurgu hem de yapım sürecinde yanımda olması çok faydalıydı. Set bittiğinde Mesut ile bir araya gelip ‘Biz bu görüntülerle ne yapacağız?’ şoku atlattık bir süre. Filmin en iyi hale gelmesi için uzun bir süreç ilerledi. Arada demlendiğimiz oldu, bazı görüntülere kıymayı göze aldık. Filmin hayal ettiğimiz haline gelmesi uzun sürse de güzel bir süreç ilerlettik.

Filmin Dünya prömiyerini 68. Berlin Film Festivali’nde yaptınız. Nasıl bir deneyimdi ve izleyiciden nasıl tepkiler aldınız?

Berlin’de sinemasever anlamda çok özel bir izleyici vardı. Filmin ilk gösterimini film izlemenin akışını ve kurallarını bilen bir izleyiciye yapmak, bir yönetmen için büyük bir şans. Böylece sert bir giriş yapmış olmuyorsunuz. Berlin’in büyük bir film marketi oluşu, bir yönetmen için gelecek filmi için fonlar arayabilmesi adına önemli. Büyük festivaller, gelecek filmler için bizi motive etmesi anlamında kıymetli.

Film festivalleri nasıl geçti filmin açısından, festivalle ilgili neler demek istersin?

Gösterim günümüzde festivale gelebilmiş olsak da; çok köklü olduğunu hissettiren güzel bir festival haline gelmiş Ankara Film Festivali. Dolu salonları görmek yönetmenleri mutlu ediyor. Gösterimler sonrası soru cevapları da takip ettim, çok kaliteli sorular geliyordu. “En İyi İlk Film” ve “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerini aldığımız için de çok mutluyuz. Festivale çok teşekkür ederiz.

Yeni film projeleri var mı?

Yeni projem şu anda yazım aşamasında. Fonlara ve senaryo atölyelerine başvurularım başladı. Uzun bir maraton daha bizi bekliyor. TAHSİN ÇAY | ESKİŞEHİR EKSPRES