Barolar bir meslek örgütü ancak bunun yanında insan hakları, sağlık, çevre gibi toplumsal konularda da aktifler, sizce Eskişehir’in en önemli toplumsal sorunu nedir?

Eskişehir’de şu anda gündemde olan en önemli toplumsal sorun termik santral bence. Bununla ilgili açılan davalar var ve biz de dava açtık. İki tane dosya olarak biz dava açtık. Buradaki sıkıntı şu, yargılamalar devam ederken sondaj çalışmalarının başladığını basın aracılığıyla öğrendik. Bu da açıkça hukuku tanımamak, bir hukukçu olarak bunu açıkça söylüyorum. Devleti yönetenlerin hukuka saygılı olması gerekiyor. Hukuk dediğimiz kavram, toplum düzeni ile ilgili bir kavram. Siz hukuka uymazsanız bu ülkede kaosa sebebiyet verirsiniz. Devlete olan inanç zedelenir. Kütahya Murat Dağı’nda da şu anda buna benzer bir çalışma başlanılmış bununla ilgili yine Kütahya Baromuzda taraf oldu ve dava açtı. Sorunlar birbiri ile bağlantılı olarak artarak devam ediyor. Termik santralden ziyade yenilenebilir enerjinin yöneticiler tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ülkemizde dört mevsim yaşanıyor, güneş ve rüzgar enerjisine yönelmek gerekiyor. Ama ısrarla termik santral yapılması çalışmaları devam ediyor. Bunun neticeleri ile ilgili hazırlanan dosyaları da inceledim ve termik santral eğer Alpu Ovası’nda hayata geçerse oradaki toprak verimliliği diye bir şey kalmayacak. Alpu Ovası çok değerli bir ova. Tarım günümüzün en önemli alanı. Gelişmiş ülkeler sanayi ve tarım bağlantılı olarak gelişmişlerdir. Tarımın desteklenmesi gerekirken verimli arazilerin üzerine bu tür yapıların kurulması doğru bir davranış biçimi değildir. Bununla ilgili açıklamalarımız oldu. Yasal mevzuatı da anlattık. Şu anda davalar devam ediyor. Eskişehir barosu toplumsal olaylarda duyarlı bir barodur. Avukatlık yargının bir parçası ise de toplumsal duyarlılık konusunda da gerekli çaba ve özveriyi gösteren toplum adına gösteren bir meslek örgütüyüz. Yıllardır barolar susmadı zaten her türlü toplumsal olaylarda.

Kadın cinayetleri ve çocuk istismarı her geçen gün artıyor, önlenmesi için neler yapılabilir?

Kadın cinayetleri ve çocuk istismarı toplumun ciddi bir sorunu haline geldi evet. Aslında bu kadın istismarı olayı, ülkede kadının yerini gösteriyor. Kadına ne kadar önem verildiğini gösteriyor. Biz istiyoruz ki bu tür olaylar olmasın. Çünkü kadınlar bizim için değerli. Kadınlar toplumun önemli bir parçası. Kadınlar toplumun her kesiminde var olmalı. Kadın erkek eşitliği diyoruz,  ilk kez kadına seçme ve seçilme hakkı kadınlara Mustafa Kemal Atatürk döneminde getirildi. Aslında kurucu idare kadına çok önem veriyor. Mustafa Kemal Atatürk bu hakları verdi kadınlara. Bu hakların kıymeti bilinmeli. Kadın cinayetlerinin artmasındaki temel sebep ise eğitimdir. Hala ataerkil aile yapısı. Ve kadının ikinci sınıf insan olarak görülmesi. Bunlar olmamalı, Türkiye bunlarla anılmamalı. Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu bu tür olaylarla ilgili derhal devreye giriyor. Bu tür konulara ciddi bir hassasiyet gösteriyoruz. Hukuki destek veriyoruz vermeye de devam edeceğiz. Çocuk istismarları da çok sık duyduğumuz bir konu. Sosyal medya etkisiyle çok daha fazla duyuluyor. Çocuk istismarı, kadına şiddetin savunulacak hiçbir tarafı yok. Çocuklar bu ülkenin geleceği ve eğitim almaları gerekiyor. Çocuklarımız milli duygularla eğitilmeli. Önceliğimiz bunlar olmalı ve kurucu felsefeden ayrılmadan eğitilmeli çocuklarımız. Ama geldiğimiz noktada eğitimsizlik, başka saikler bu konuları buraya getiriyor. Özellikle yurtlarda yaşananlar ayrı bir rezalet. Keşke bu tür yapılanmalar olmasa. Bu tür eğitimler devletin sorumluluğunda olmalı. Tarikat, cemaatlerin kontrolünde bir yurt anlayışının olmaması gerekiyor. Eğer çocuklara dini bir eğitim verilecekse diyanet kontrolünde ve milli eğitimin gözetiminde yapılması gerekiyor. Çocuklarımızı tarikatlara, şeyhlere, şıhlara emanet etmememiz gerekiyor. 

Nasıl bir yasal düzenleme yapılmalı ki, hem çocuk istismarları hem de kadın cinayetleri yaşanmasın?

Ceza hukukunun temel bir prensibi vardır, cezada caydırıcılık ilkesidir, temel bir prensiptir. Cezada caydırıcılık ilkesi şudur, bir suç işleyeceğiniz zaman veya bir eylemde bulunacağınız zaman yapacağınız eylemin sonuçlarını önceden öngörmeniz ve bunun karşısında çok ciddi bir yaptırıma maruz kalacağınızı bilmeniz demektir. Yasalarımıza bakıyoruz, son yıllarda özellikle çocuk istismarı konusunda cezalar artırılmaya başlandı. Cezaların yüksek olması gerekiyor. Cezaya maruz kalan cezasını çekip topluma karışıyor. Sorunu kökten çözmek gerekiyor. Bu tür eylemde bulunan kişilerin yüksek ceza alması gerekiyor. Bu tür eyleme kalkışmaması gerekiyor, bunu da ancak yüksek cezalarla yapabilirsiniz. Kişi belli bir kısım cezasını çekip topluma karıştığında diğer kişiler de bunları örnek alıp bu tür eylemlere devam ediyorlar. Başka türlü çözemeyiz bunu. Olayın bu boyuta gelmeden önlem almak gerekiyor.

Çocuk istismarı olaylarının artması sonrası, özellikle sosyal medyada toplumun büyük bir kesimi, bu tür suçlar için idamı istediğini açıkladı. Sizce idam gündeme gelebilir mi?

Vatandaştan bu konuda talep var, her seçim öncesi de siyasiler idamı gündeme getiriyorlar, toplumun beklentilerine cevap verme anlamında. Ancak akabinde hiçbir şekilde gündeme gelmediğini de görüyoruz, seçim geçtikten sonra zaten bu konu kapanıyor. Mesele idam da değil. Cezaların miktarlarını artırırsanız bu suçu işleyen kişi ömür boyu ceza evinde kalacağı düşüncesiyle bu suçu işleyemez. İdamın Türkiye’ye şu anda getirilmesi siyasi anlamda çok zor. Yasalar öyle bir düzenlenmeli ki kişi bu suçu işlemeye niyetlenmesin. Şu an kısa süre içeride bulunan suçlu kısa süre sonra salıverildiği için, bunu örnek olarak gören aynı ruh yapısındaki kişi de bu tür eylemlere tenezzül ediyor. Bu nedenle de çocuk istismarları ile çok sık karşılaşıyoruz. Her gün ülkede bir çocuk istismarı olduğunu duyuyoruz. Bu da toplumun ahlaki yapısının nereden nereye geldiğini gösteriyor aslında. Burada toplumsal bir sorun var. Devleti yönetenlerin en önemli görevi bu tür olayların psikolojik analizlerini iyi yapması. Halkı bilgilendirmesi, önleyici hukuksal düzenlemelere gitmesi gerekiyor. Ancak bu sorunlar böyle aşılır. Çok ciddi bir sorun haline geldi. Biz artık çocuklarımızı rahat bir şekilde sokağa çıkartmakta dahi zorlanıyoruz.

Baro Başkanı olduğunuz günden bu yana çalışmalarınız hızla devam ediyor, en son Ankara’da gerçekleştirilen Türkiye Barolar Birliği Stajyer Avukatlar Kurgusal Duruşma Yarışması’nda Eskişehir Barosu birinci oldu. Ancak avukatların sorunları da yok değil. Bu sorunlardan bahseder misiniz?

Şu anda avukatların en önemli sorunu, mesleğini icra ederken adliyelerde kamu kurumlarında çok ciddi bir dirençle karşılaşmalarıdır. Sonuçta biz avukatlar yargının asli unsurlarıyız, savunma mesleğini icra ediyoruz. Avukatlar gerçek anlamda hak savunucusu olan hukukçulardır. Avukatlar kendi şahsı için mücadele etmez, vatandaş için mücadele eder. Cübbemizi giydiğimiz zaman vatandaşın hakkını savunmak için o masada duruyoruz. En büyük sorunumuz haksızlıklarla hukuksuzluklarla adil bir yargılamanın olmaması. Mahkemede verilen kararların kamu vicdanında yer bulmaması. Liyakatli hakim savcılarımıza ihtiyacımız var acil. Özellikle FETÖ olaylarından sonra ciddi bir tasfiye gerçekleşti haklı olarak, ondan sonraki süreçte de şöyle bir sıkıntı oldu, daha stajını tamamlamamış genç meslektaşlarımız hakimlerimiz kürsüye çıktı. Haliyle yargılanmalarda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Beklenmedik kararlarla karşı karşıya kalıyoruz. Ekonomik sorunlarımız da oluyor.

Bu kadar hukuk fakültesine ihtiyaç yok

Son yıllarda hukuk fakülte sayısı arttı. Biz yıllardır bu kadar hukuk fakültesine ihtiyaç olmadığını savunduk bu ülkede. Bari sınav getirin dedik ancak sınav da aslında çözüm değil. Türkiye’de yüzden fazla hukuk fakültesi var. Bunların hepsi kapatılmalı ve ihtiyaç planlamasına göre altı yedi tane devlete bağlı iyi hukuk fakülteleri bırakılmasını, nitelikli bir eğitim verilmesini savunuyorum. Sınav sistemi inşallah geliyor biz bunun bir an evvel yasalaşmasını istiyoruz. Şu anda 135 Bin avukat var. 80 bin tane hukuk fakültesinde okuyan öğrenci olduğu söyleniyor. 3-4 yıl içerisinde 200 bin hukukçu ortada, çok ciddi bir sayı. Arz talep dengesi bozulmuş vaziyette. Bu kadar hukukçu iş bulmakta zorlanıyor. Eskişehir’de iş hacmi belli. Yığılma olunca ekonomik sorunlar başlıyor. Mesleğimizin kayıpları bunlar. 

Bizimkisi bir çığlıktı

Ben yönetime geldikten sonra bununla ilgili bir staj kotası getirdim. Türkiye’de sorun oldu bu çünkü daha önce bir uygulaması yoktu. Biz bunu mesleğimizin gelişmesine katkı sağlamak amaçlı yaptık. Yürütmeyi durdurma kararı verildi bunu durdurmak zorunda kaldık mecburen. İtirazımızı da yaptık. Biz bunu neden yaptık? Baromuzun görevi mesleğimizin itibarını korumak. Çok ciddi şekilde mezun geliyor, nitelikli eğitim verilemiyor. İyi bir staj eğitimi alamıyorlardı. Yukarıda bu bir sorun gibi görünmüyor ancak bizimkisi bir çığlıktı aslında. Yukarıdakilerin yapması gereken bir uygulama idi bu. Biz burada gençlerimizin önüne engel koymak için yapmadık bu uygulamayı. Ön başvuruları aldık. Amacımız şuydu, baro yönetimi olarak, ani yığılmanın önüne geçmek. Sayıdan dolayı bir yıllık avukatlı stajı döneminde iyi bir eğitim almalarını sağlamaktı. Bu kadar hukuk fakültesi var kontenjan arttı, biz de buna ilişkin düzenleme yapmıştık. İyi bir şey yaptık biz. 

Ciddi bir kitleyi karşımıza aldık ancak, bize hak verecekler

Normalde böyle bir uygulamayı bir baro başkanının yapması tehlike arz eder, neden bir dahaki dönem yeniden seçim olacak. Ama bende öyle bir düşünce yok, ben mesleğim adına faydalı bir şey yapmak için bu makama geldim. Tekrar baro başkan seçilmek için hareket eden bir adam değilim. Normalde kimse bunu beklemez, çok ciddi bir kitleyi karşınıza alıyorsunuz. Amaç kitleyi karşımıza almak değil. Ben asla ve asla popülist biri değilim. İleride de yapmayacağım bunu ben mesleğim adına doğru bildiğimi yapacağım. Emin olun genç meslektaşlarım da cübbelerini giydiklerinde ne kadar doğru bir işe imza attığımı görüp hak verecekler. Burada amacımız gençlerin önüne engel olmak değil, staja başlayacak gençlerimizin iyi bir staj eğitimi almasını sağlamaktı. Kapasitemize göre bir eğitim verebilirdik, kapasiteyi aşan bir eğitimi hiç kimse veremez. Türkiye’de ilk defa alınmış bir karardı, yönetim kurulu kararı ile getirdiğimiz staj kotası uygulaması onların iyi bir eğitim alması için alınmış bir karardı. Sınav sistemi geldiğinde bu sorunlar da zaten kalmayacak. Hukuk Fakültesini bitiren öğrenci staja başlamadan önce bir sınava girecek. Barajı geçtikten sonra staj başvurusu yapabilecek. Baraj puanını geçemeyen öğrenci zaten müracaat edemeyecek. O zaman biz de böyle idari tasarruflar yapmak zorunda kalmayacağız. Biz bunu isteyerek yapmıyoruz, artık çığlığımız sesimiz duyulsun istiyoruz. Çığlık atıyoruz yukarıya, yapmış olduğunuz sistem yanlış, doğru yere gitmiyorsunuz. Bu kadar hukuk fakültesi var, çok ciddi sorunlar beraberinde geliyor. 

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Yargıya olan güven Cumhuriyet tarihinin en dip seviyesinde. Artık yargısal kararlar sokaklarda kıraathane önlerinde her yerde tartışılır hale geldi. Eskiden şeriatın kestiği parmak acımaz denirdi, bu adalete olan güvendi aslında bu cümle. Mahkeme bir karar verirse buna boyun eğilirdi. Ama şu anda doğru verilen kararlar dahi tartışır hale geldi. Bu çok kötü bir durum. Devleti Devlet yapan adalettir. Devletin en önemli görevi adalet dağıtmaktır. Siz eğer Devletin içerisinde adaleti yok ederseniz insanların adalete bakış açısını yok ederseniz bu beraberinde Devlete olan güveni de sarsar. Adalet Devletin taşıyıcı ana kolonudur. Bu kolona zarar verilmemesi gerekiyor. Yıllardır her iktidar yargıyı kendisi önünde bir engel olarak görmüştür. Çünkü yargının asıl amacı denetlemedir. Yürütme erki de kendisinin denetlenmesini istemiyor. Bugünün sorunu değil bu. Ancak geldiğimiz noktada yargı artık yürütmenin tekeline girmiş, bağımsızlığını yitirmiş. Şu anda yargı maalesef ciddi bir güç ve itibar kaybetmiş vaziyettedir. Bu süreç nasıl düzeltilir, çok zor düzeltilir. Yargı reformunda güzel düzenlemeler var, var da geldiğimiz noktada liyakat sistemi uygulanıyor mu bu ülkede. Liyakat sistemini getirmediğiniz sürece en iyi yazılı metinler de yapsanız, uygulamacılar kötüyse hiçbir anlamı yok yazılı metinlerin, önemli olan uygulamacılar. Devletin toplumun temel dinamitleri ile bu kadar oynamaması lazım. Eğitim, savunma, adalet bunlara dokunmayın. Biz her gün geriye gidiyoruz. Bir adım ileri beş adım geri gidiyoruz. İlime, bilime değer verilmesi gerekiyor. Beyin göçü önlenmesi gerekiyor. 

Kaynak: Nevin Bulut Atak | Gazete Eskişehir Ekspres