Hocam kısaca kendinizden bahseder misiniz? 

Ben Dr. Okan Aksu, Eskişehir Teknik Üniversitesinde akademisyen olarak çalışmaktayım. Daha önce Trakya Üniversitesi’nde görev yaptım. Yapay zeka, Transhümanizm, insan hakları, ayrımcılık gibi konularda çalışıyorum. Bir dönem çeşitli sivil toplum kuruluşlarında aktivist olarak görev yaptım. Kariyerim boyunca iki ödül aldım. Turkcell blog ödülleri yarışmasında Türkiye birincisi, Vodafone Fikir Yıldızları yarışmasında ise geliştirdiğim cep telefonu aplikasyonu ile Türkiye üçüncüsü oldum. Blog aynı zamanda yıllarca Türkiye’nin en çok okunan bloğu oldu. Edebiyat, tarih, fütürizm gibi konulara ilgi duyuyorum. 

Gençlerin teknolojiyi nasıl kullandıkları önemli

Günümüz gençlerinin verimli zaman geçirdiğini düşünüyor musunuz? 

Ben bu konuyu temel olarak internet kullanımı üzerinden ele alacağım. Günümüz gençlerinin teknoloji kullanım oranı çok yüksek. Ancak teknolojiyi nasıl kullandıkları önemli. Türk halkı internette en çok zaman geçiren ülkeler arasında yer alıyor. Bunun temel nedeni aslında internet dünyasında yer alan sanal kültürün gençler tarafından inşa edilmesi. Günümüzde orta ve ileri yaştaki insanlar bu yüzden internet kullanımında zorluk yaşıyor. Aynı zamanda internet gençlerin kendilerini yeniden inşa edebildikleri bir alan. Orada her şey olabiliyorlar. Bu da hem psikolojik hem de sosyal anlamda bir tatmin sağlıyor. 

Bizi insan yapan sanat, spor, bilim gibi konulara temas etmek gerekiyor

Teknolojinin sadece bu amaç kapsamında kullanılması teknofobiklerin teorilerini haklı çıkarıyor. Teknofobikleri bütün teknolojik gelişimlere, cihazlara sürekli olarak kuşku ile bakan insanlardan oluşuyor. Elbette gençlerin bu şekilde internet kullanımı onları bir miktar haklı çıkarıyor. Bu yüzden bizi insan yapan sanat, spor, bilim gibi konulara temas etmek gerekiyor. Gençlerin bunlardan uzak kalması çok üzücü. Ancak metaverse ve sanal gerçeklik teknolojileri ile insanlar internette sadece kullanıcı değil, sanal dünyada yaşayabilecek. Burada sanat, spor ve hatta eğitim olanakları bile olacak. Bu yüzden ben bu konuda umutluyum.

Metaverse ile yerini farklı bir alana bırakacak

Sosyal medyanın doğru kullanımı konusunda ne önerirsiniz? 

Öncelikle bir gerçeği açıklayarak başlayalım. Sosyal medya bir iletişim aracıydı. Artık ömrünü tamamlıyor. Bunun yerine metaverse dünyasına geçiş yapıyoruz. Bir telefon ekranında fotoğraflara bakıp yorum yapmak yerine o ana dahil olabileceğimiz daha yüksek etkileşimli bir sistem geliyor. Artık sadece görme, dinleme ve yazışma gibi sosyal medyanın sunduğu olanaklar metaverse ile yerini farklı bir alana bırakacak. 

Olduğundan çok farklı bir “teşhir” durumu söz konusu

Sosyal medyanın doğru kullanımı çok geniş bir alan. Burada kimliğin sunumu, bedenin sunumu, yaşam tarzının sunumu gibi yapısal sorunları var. Yani olduğundan çok farklı bir “teşhir” durumu söz konusu. Bu günümüz insanın yaşam tarzını etkiliyor. Aynı zamanda insanların gerçeklikle olan bağlarını koparıyor. Kişinin gerçeklik ile bağı ne kadar zayıflarsa kendisine o kadar zarar verir. Sosyal medya kullanımında ikinci sorun ise bu alanda aşırı vakit geçirmek. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu sorunun temel nedeni sosyal medyada inşa edilen anlam dünyası, kurulan yapı ve gözetleme kültürü. Bunların sağladığı tatmin kullanıcıların kendilerini güçlü hissetmesini sağlıyor. Sosyal medyada herkes güzel, yakışıklı, zengin, mutlu, zayıf ve fit bir vücuda sahip. İste bu kırılma noktası, bedenin ve yaşamın çarpık şekilde sunumu, gözetleme kültürü ile birleşince kullanıcıya zarar veriyor.

Dezavantajlı olanlar çok büyük zarar gördü

Pandemi herkesi, her sektörü etkiledi biliyorsunuz, eğitimde oluşturduğu sorunları gidermek için sizce ne yapılabilir? Örneğin gençler çok umutsuz, uzakten eğitim zorunlu olunca çoğu üniversite ortamı görmedi uzun süre. Bu farklı modellere uyum sağlayabildik mi sizce? 

Pandemi temel olarak bir “doğal afet” olarak sınıflandırılır; tıpkı deprem gibi. Bu yüzden pandemi aslında temel olarak bir sağlık meselesi değil, ardında enkaz bırakan bir felakettir. Her felakette olduğu gibi burada toplumda dezavantajlı olanlar çok büyük zarar gördü. İşlerini kaybeden, belli bir birikimi olmayan insanlar resmen bu “doğal afetin” kurbanları oldu. Pandemi bir sağlık sorunu değildi aslında, toplumsal bir felaketti. Gençlerin umutsuz olmasının temel nedeni anlam dünyalarını kaybetmeleri. Bir yanda sanal kültür, öbür yanda toplumsal gerçekler. Bu çelişki elbette onlara zarar veriyor. Biz Eskişehir Teknik Üniversitesinde üç yılı aşkın bir süredir öğrencileri kazanmak, hayata bağlamak, verimli bir eğitim almalarını sağlamak, geleceklerini planlamak için bir ders veriyoruz. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Tuncay Döğeroğlu’nun vizyonu ve isteği doğrultusunda “Akademik Başarı ve Yaşam Becerileri” adında bir ders açtık. Psikolog hocalarımız ile yürüttüğümüz bu derste öğrencilere geleceklerini planlamayı, eğitim hayatlarını verimli bir şekilde geçirmelerini, bir hobi edinmelerini sağlıyoruz. Bu ders içerisinde Shakespeare okuyoruz. Sanat, iletişim ve grup çalışması ile hem öğrencilerin hayat tutunmasını hem geleceğe ilişkin umutlarını yeşertmeyi sağlıyoruz. Uzaktan eğitim konusuna gelince aslında internet teknolojilerini çok iyi kullanan bir toplum olarak buna alıştık. Ancak nitel olarak verimli olması durumu tartışmaya açık. Ben bu konuda biraz karamsarım. Ama uzaktan eğitim bize farklı olanaklar sağladı. Pandemi geleceği yakınlaştırdı, eğitim modellerimizi sorgulamamızı sağladı. Bazı batı ülkelerinde öğrenciler artık bir iPad ve dijital kalem ile eğitim hayatlarını tamamlıyor. Pandemi geleceği yakınlaştırdı dedim, ama aslında çağı yakalamamızı sağladı. Burada eğitim modellerimizi revize ederek öğrencilerin en yüksek faydayı görmelerini sağlamamız lazım.

Sivrihisar’da geçen bir korku romanı geliyor

Bundan sonraki süreçteki planlarınız nedir hocam? 

Akademik kariyerin dışında aslında bir yazar adayı olduğumu söyleyebilirim. Üzerinde çalıştığım üç roman var. İlki bir korku romanı, gotik çizgilerden beslenen bir hikayesi var. Olay Sivrihisar’da geçiyor. Aslında var olmayan bir evi keşfeden bir İngilizce öğretmenin bu evdeki dehşetini anlatıyor. İkinci kitap projem ki bu bitti, Türkiye’deki ensest konusunu ele alıyor. Ensest kurbanı bir arkadaşımın hayatını kaleme aldım. Üçüncüsü ise bilim kurgu. Eskişehir Teknik Üniversitesi havaalanına iniş yapan bir uçağın iniş sırasında kaybolması ve uçağın ay yüzeyinde bulunmasını anlatıyor. Bu kitapları yayımlatmak şu anda en büyük projem. 

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Son olarak gençlere teknolojiye yönelmelerini, Shakespeare okumalarını ve hayatın anlamını bulmak için kendileri ile ilgilenmelerini söylemek isterim. Ve günümüzde yaşanan savaşın bir an önce bitmesini istiyorum. Savaş kazananın kaybettiği, kaybedenin ise öldüğü yerdir.