İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde büyük bir şaşkınlık içerisindeyiz. Çin’de başlayan veya Çin’de başladığı iletilen COVID-19 Pandemisi büyük bir gizem ile ortaya çıktı. Bu virüs hakkında elle tutulur bir bilgiye sahip olmamamız, bilim dünyasının bu durumu değerlendirmesinin vakit alması ve medyanın pompaladığı yapılandırılmış korku ile birlikte ortaya çıkan durumu anlamlandırmak hepimiz için zor oldu. 

Bilindiği üzere anlamlandıramadığımız, bilmediğimiz ve gizemli olan şeyler bizi korkutur. Böyle durumlarda ortaya çıkan olguyu anlamak için benzer veya en yakın gördüğümüz ile kıyaslama sürecine gireriz. 

Pandemi sürecinde gerek sosyal medya gerek geleneksel medyada COVID-19’un sık sık HIV/AIDS ile kıyaslandığını gördük. HIV/AIDS Pandemisi COVID-19 Pandemisinden önce yaşadığımız, küresel bir krize dönüştürülmüş, medya tarafından canavarlaştırılmış pandemiydi. Bunun nedeni ile ilgili olarak birçok sosyolojik ve psikolojik analiz olmasına rağmen temel sorun ideolojik alanda aranmalıdır. 

HIV/AIDS korkusu her ne kadar medya tarafından üretilmiş bir olgu olsa da belli kesimlerin bu durumu bir propaganda olarak kullandıklarını gördük. Bu propaganda ile HIV/AIDS bir “tıbbi durum” olmaktan çok öteye gitti. Yanlış olarak, aşağılama ve bir cezalandırma olgusu olarak tanımlandı O dönemde bilim dünyasının bile bu kalıp içerisinde bilimsel etikten çok uzakta açıklamalar yaptığını gördük. Ne yazık ki bu korku iklimi HIV/AIDS’in daha hızlı yayılmasına neden oldu ve durumu daha da kötüleştirdi. Bu açıdan hiçbir hastalık için korku iklimi yaratmanın ne kadar yanlış olduğunu gördük. 

Ancak maalesef tarihe not düşmek üzere bir durumu belirtmek istiyorum: Bu hatayı COVID-19 Pandemisinde yeniden yaptık!

COVID-19 ve HIVAIDS’in günümüzde karşılaştırılması, kıyaslanması ve benzer bir söylem içerisinde yer alması tamamıyla büyük bir hata. Bu hata her ne kadar bilerek ve istenerek yapılıyor olsa da bu bilim dışı tutum global bir açıdan bakıldığında hepimize büyük bir zarar verecek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 

COVID-19’u HIV/AIDS ile karşılaştırmak neden doğru değil? 

Öncelikle iki tıbbi durum birbirinden çok farklı bir parkurda yer almakta. 

COVID-19’un yayılma şekli, yarattığı tıbbi tablo, global olarak yayılma hızı ve şekli çok farklı. 

COVID-19 bu anlamda HIV/AIDS ile bir benzerlik göstermiyor. Üstelik bu pandeminin diğer tüm Pandemilerde olduğu gibi kendine has özellikleri var. 

HIV/AIDS tarih boyunca asla COVID-19 kadar hızlı yayılabilen bir karakteristik özellik göstermedi. Aynı zamanda HIV/AIDS’in küresel etkileri COVID-19’un etkilerinden de çok farklı gelişti şüphesiz. HIV/AIDS toplu karantinalara, kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasına, ekonomik krizlere, eğitimin sürekliliğinin ve şeklinin değişmesine, bazı toplumlarda yer alan ekonomik ve sosyal krizlerin derinleşmesine neden olmadı. 

COVID-19 Pandemisinin hastanelerin sunduğu sağlık hizmetlerinin bile aksamasına neden olduğu dünyamızda HIV/AIDS asla buna neden olmadı. 

Peki yukarıda yer alan saydığımız tüm bu durumlar bir karşılaştırma değil mi? 

Elbette hayır! 

İki durumun birbirinden ne kadar farklı olduğunu ortaya koymak amacıyla oluşturulmuş bir tablo. Karşılaştırma birbiri ile benzer yapıya sahip olan olgular içerisinde yapılmalıdır. Güzel bir söz var “elmalar ile armutları karıştırmamak lazım”

Benzer şekilde Tıp literatüründe bir prensip vardır “hastalık yoktur, hasta vardır”. Aynı hastalığı geçiren insanların yaşayacağı tıbbi süreç kesinlikle eşsiz olacaktır. Çünkü herkesin bedeni, tıbbi geçmişi, sağlık tablosu birbirinden farklıdır. Bir hastalık bir her insanda farklı ilerlerken iki hastalığı karşılaştırmak elbette doğru değil. 

COVID-19’u HIV/AIDS ile karşılaştırmak elektronik bir kitabı kakaolu puding ile karşılaştırmaya benziyor. İnsanlık olarak ise bu iki tıbbi durumu karşılaştırmak bize Akdeniz’de yaşayan bir balığa kitaplık almanın sağladığı faydayı sağlıyor! 

Bugün bu karşılaştırmanın temel nedeni nedir?

COVID-19 neden Hepatit, Sıtma, diyabet veya başka bir hastalık ile karşılaştırılmıyor? 

Bunun tek nedeni geçmişte yaşanan HIV/AIDS fobisinin yeniden diriltilmesini sağlamak. Basit ve net. 

Üstelik COVID-19’u tedavi etmek için ve kontrol etmek için HIV/AIDS Pandemisi döneminde öğrendiklerimizi kullandık. Hatta HIV/AIDS ilaçlarının bu pandemide bir umut olarak görülerek deneysel çalışmalarda kullanıldığını biliyoruz. HIV/AIDS’i bir korku unsuru olarak göstermek, her yeni tıbbi krizde HIV/AIDS’e saldırmak kesinlikle yanlış bir tutum. 

Aynı şekilde COVID-19 ile ilgili yaratılan korku atmosferinin olumsuzluklarını gelecek dönemlerde insanlık olarak göreceğiz. Her olgu ve olayı bir korku unsuru olarak görmenin verdiği zararı daha önce defalarca gördüğümüz ve yeniden göreceğimiz gibi. 

Üstelik HIV/AIDS bugün kronik hastalık olarak değerlendirilen, ölümcül olmayan tıbbi bir statü. 

COVID-19 ise şu anda bambaşka bir konu. 

Sözün kısası COVID-19’u HIV/AIDS ile kıyaslamaktan vazgeçin! 

Korkmayın, sadece bilgilenin ve korunun! 

Dr. Okan Aksu – Eskişehir Teknik Üniversitesi