Kılıç, inşaat mühendislerinin yaşadığı sorunlara da dikkat çekti. Deprem gerçeği ve alınması gereken tedbirler konusunda da değerlendirmelerde bulunan Kılıç: Konut üretenin de alanın da bina depreme karşı güvenli mi sorusu hangi sırada kalıyor acaba...

Pandemi inşaat sektörünü nasıl etkiledi?

Pandemiden önce inşaat sektörü zaten bir krizin içinden geçiyordu açıkçası. Belki biraz kıpırdanma olur, toparlanma başlayabilir denilen süreçte de salgın başladı. Doğrudan pandeminin etkisi ne oldu derseniz, bildiğiniz gibi üretim sektörü pandemide durmadı. Sağlık önlemleri gerekçesiyle ciddi bir durma  şantiyelerde de olmadı. Ancak ne oldu, insanların geleceği öngörememe hali ekonomiye ait belirsiz tabloyla da birleşince konut satışlarında tekrar duraklama oldu. Düşük faizli krediler sunulması bile bu durumu değiştiremedi. 2019`da yüzde 58,8 olan konut sahipliği oranı düşük faiz ortamına rağmen yüzde 57,8’e indi. Bu faizi indirelim insanlar ev sahibi olsun önermesi de ayrıca bir tartışma konusu bizce. Pandeminin insanların belki yaşam tarzında yarattığı değişiklik bir miktar hareketliliğe sebep olmuştur, bahçeli müstakil evlere veya tatil beldelerine yönelme gibi. Ancak bu da imkanı olanlar için geçerli bir durum. Mesela merkez bankası verilerine göre de konut fiyatlarında en büyük yükseliş Muğla, Aydın, Denizli gibi illerde olmuş.

Fiyatlar iki katına çıktı

Bundan sonraki süreçle ilgili beklentiniz nedir?

Ekonomiye ait o kadar belirsiz bir tablo var ki, buna bağlı olarak inşaat sektörüne dair bir öngörüde bulunmak da hayli zor. Biraz önce konut fiyatlarına dair paylaştığım veriden devam edecek olursak; tatil bölgelerinde konut fiyatları arttı da başka yerde nasıl durum? Mesela aynı verilere göre şehrimizde 2017’den günümüze konut fiyatı 100 birimden 200 birime çıkmış. Türkiye ortalamasının hafif üzerinde, ancak 2 katına çıkmış fiyatlar. 

Ya ücretler baskılanacak ya da daha da kötüsü işsizlik…

Bu fiyat artışının tek belirleyeni arz talep dengesi değil elbette. TÜİK’in verilerine göre; Eylül ayında inşaat maliyetleri geçen yıla göre yüzde 39,5 yükselmiş durumda. İstatistik Kurumu inşaat maliyetlerini malzeme ve işçilik maliyetleri olarak iki ana başlık altında hesaplayıp ilan ediyor. Eylül’de malzeme maliyetlerinde artış  yüzde 47,4, işçilik maliyetlerinde artış yüzde 22,3 oldu. Ülkemizde işçi ücretlerine zam genelde ocak ayında yapıldığı için henüz bu yılın işçilik maliyetlerinin de yansımamış hali bu. Döviz kurundaki değişimleri de buraya eklersek… Açıkçası pek olumlu bir tablo öngörmek mümkün değil. Tabi bu olumsuz tablodan ilk etkilenenler arasında yine meslektaşlarımız ve iş arkadaşlarımız oluyor maalesef. Malzeme fiyatlarına müdahale edilemeyince ya ücretler baskılanacak, ya da daha da kötüsü işsizlik…

Her 2 mühendisten biri mühendis asgari ücretinin altında çalışmakta

İnşaat mühendislerinin yaşadığı sıkıntıları anlatır mısınız?

Toplumun bir parçası olarak inşaat mühendisleri de aslında toplum ne sıkıntı yaşıyorsa benzerlerini yaşıyor. Yani toplumun yaşamından azade bir noktada değil inşaat mühendisleri de. Biraz önce bahsettiğim gibi ilk sıraya işsizlik ve düşük ücret-gelir sorununu yazabiliriz. Bu konuda da klişeleşmiş bir söz olarak söylemiyoruz bunu. Bu yılın başında odamızın yaptığı araştırmanın sonuçları yayınlandı geçtiğimiz ay içerisinde, ‘Türkiye’de inşaat mühendisliği gerçeği: İş, istihdam, işsizlik’ raporu. Bu rapor gerçekten de çarpıcı bir durumu ortaya seriyor. Neredeyse her 2 mühendisten biri (yüzde 47,8) mühendis asgari ücretinin altında çalışmakta, yüzde 27,5’i ise asgari ücretin de altında iş gelirine sahip. İnsanların can ve mal güvenliği açısından en kritik üretim faaliyetleri arasında yer alan meslek alanımız, tarihinde görülmemiş bir krizin içinden geçmekte. Meslektaşlarımız arasında işsizlik başını alıp gitmekte, özlük hakları her geçen gün erimekte ve hemen her gün mesleğimizin itibarını zedeleyen uygulamalar hayata geçirilmekte. 

İnşaat mühendislerinin üçte biri işsiz

Dile kolay, İnşaat mühendislerinin üçte biri (yüzde 28,2) işsiz, bu oran 35 yaş altı mühendislerde ise yüzde 48,3. Yani iki genç inşaat mühendisinden birisi işsiz. İşsiz her on mühendisten dördü mezuniyet sonrası iş bulamamış, diğer 6’sı süreç içerisinde işsiz kalmış. Yani düşünün okulu bitiriyorsunuz, ama mesleğine bir türlü adım atamıyorsunuz. Onca emek, onca yatırım, kendi gelecek hayalleri, ailesinin ondan beklentileri… Her şey beklemede. Ciddi bir travma. Gerçekten bir ülkenin gençlerinin hayal kuramaz hale gelmesi çok acı. 

Asıl sorun plansızlık

Ancak sektördeki tüm daralmaya rağmen resmi rakamlar dikkate alındığında, inşaat mühendisi işsizliğine tezat olacak şekilde inşaat mühendisi ihtiyacı olduğu görülüyor. Ruhsat verilen yapıların sayısına ve mevzuat gereği bu yapıların projelendirilmesinden, inşasına, denetimine kadar görevlendirilmesi gereken mühendis ihtiyacına baktığımızda bırakalım ihtiyacın azalmış olmasını aksine ülkemizde inşaat mühendisine ihtiyaç duyulduğu görülecektir. Ülkemiz sanıldığı gibi altyapısını çözmüş, inşaat işlerini tamamlamış durumda değildir. Asıl sorun plansızlıkta. Bir taraf betona boğulmuşken yine ciddi altyapı eksikliği, güvensiz yapılar diğer tarafta beklemekte. Mevcut mevzuatın uygulanmasıyla bile büyük oranda mühendis istihdamı sağlanacaktır.  Yine üniversite açmanın nitelikli iş gücü yerine ucuz işgücü yaratma gibi bir gayesi yoksa, popülist niyetlerle hem akademik hem fiziki altyapısı olmayan okullar, bölümler açılmazsa bu işsizlik durumu kader değil.

Toplumun can güvenliği tehlikeye düşmektedir

İnşaat mühendisliği hizmeti, bir mal gibi ticari değer olarak görülemez; ne kadar ucuzlatılırsa maliyetin o kadar düşeceği kabul edilemez. İnşaat mühendisleri bir yandan işsizliğe ve güvencesizliğe mahkum edilmekte diğer yandan toplumun can güvenliği tehlikeye düşmektedir. Alınmayan her mühendislik hizmeti enerji kaybına, maliyet artışına, israfa ve can güvenliği açığına yol açmaktadır.Bir dönem esnek ve yoğun çalışma süreleri mühendisler için en önemli sorunlardan biriyken şimdi işsizlik en başat sorun haline geldi. Bu noktaya nasıl geldik? Aslında özel sektördeki her 4 mühendisten 3’ ü yine fazla mesai yaptığını ifade ediyor araştırmada. Ben dikkatleri dağıtmamak adına en can yakıcı sorunumuza değindim. Yoksa sorunlar çok ve çeşitli.

Tedbirler konusunda henüz çok çok gerideyiz

Deprem gerçeği konusunda bilinçlenildiğini ve tedbirlerin alındığını düşünüyor musunuz?

Bilinçlenme kısmen gerçekleşiyorsa da tedbirler konusunda henüz çok çok gerideyiz. En önemli dönüm noktası olarak 99 depremini alırsak, 22 yıl mesafe kat etmek için kısa bir süre sayılmaz. Eğer temel ilke depreme karşı güvenli yapılar inşa etmek olsaydı, o günden bu güne ciddi yol almış olurduk. Yönetmeliklerimiz, mevzuatlarımız açısından bir ilerleme elbette var. Teknoloji de ilerliyor, orada da bir iyileşmeden söz edebiliriz. Ama temel belirleyen ve motivasyon ekonomik olunca diğerleri etrafından dolanılması gereken, ya da yapıyormuş gibi davranılması gereken şeyler halini alıyor.

Kaçak güvencesiz binalarla barışıp bunu da televizyon reklamlarında ‘garibana sahip çıkıyoruz’ şeklinde sunmadık mı?

Konut üretenin de alanın da bina depreme güvenli mi sorusu hangi sırada kalıyor acaba? Bu işin bireysel kısmı. Diğer taraftan deprem mesai saatleri dışında olacak ve herkes depreme kendi evinde yakalanacak gibi de düşünemeyiz zaten. Kamusal alanlarımız ne durumda? Burada kastettiğim sadece kamu binaları değil. Yani depreme mesela Yunusemre Caddesi’nde mobilya bakarken, Atatürk Caddesi’nde diş hekimindeyken, hepsini geçtim İsmet İnönü caddesinde dolaşırken yakalanmayacağımızı kim söyleyebilir. Göreve geldiğimiz günden beri açıklamalarımızda Eskişehir’in belli bölgelerine dikkat çekiyoruz. 
Kader deyip geçilemeyecek noktalar var. Kaçak güvencesiz binalarla barışıp bunu da televizyon reklamlarında ‘garibana sahip çıkıyoruz’ şeklinde sunmadık mı? İşte geçtiğimiz gün deprem dahi olmadan yıkılan binaları, izinsiz projesiz tadilatların nelere yol açtığını hep beraber görmedik mi? Ne yazık ki ülkemizin bir bölgesinde deprem olunca bu konular gündeme geliyor. Televizyonlarda çokça ve popüler yanlarıyla tartışılıyor. Ama sonra yine eski alışkanlıklarımızla devam ediyoruz. 

Gazete Eskişehir Ekspres'in Aralık-2021 sayısından...