ÖZEL RÖPORTAJ | NEVİN BULUT ATAK Gazete Eskişehir Ekspres’in konuğu olan Milletvekili Süllü, Eskişehir’in sorunları, meclis çalışmaları, EsEs’in durumu ve daha pek çok konuda sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde ekonomi de etkilendi, esnaf ziyaretleriniz oluyor, bu ziyaretlerde esnafın, vatandaşların talepleri ne yönde, ekonomik olarak beklentileri nelerdir?
Ülkemiz, demokrasideki olumsuz iklimin yarattığı belirsizlik ortamında yatırımların düştüğü, işsizlik oranının, cari açığın ve dış borcun çok yüksek olduğu, döviz kurundaki artışın öngörüleri çok aştığı, kısaca, ekonominin çok kırılgan olduğu bir dönemde küresel salgına yakalanınca tüm vatandaşlarımız, son derece olumsuz etkilendi. Bu süreçte, en ağır darbeyi ise esnaf aldı. Bir genelgeyle kapatılan sayısız işyerinde biriken kiralar, stopajlar, genel giderler bu işletmelerde çoğu gündelik yevmiye ile çalışan 400 bine yakın kişinin ücretleri esnafı büyük sıkıntıya sürükledi. Salgın sürecinde üç ay boyunca kapalı kalan esnafların, birikmiş elektrik, su, doğalgaz faturaları ile SGK primleri dâhil yüklü kredi borçları var. Bu süreçte borçları nedeni ile 25.000 TL’lik krediden bile yararlanamadılar. Şu an sayıları milyonları bulan esnaf ve çalışanları, kredi borcuyla, döviz baskısıyla, ekmek kavgasıyla güvensiz, güvencesiz, geleceksiz bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyor. Türkiye genelindeki 2 milyonu geçkin esnaf ve en azından aileleri ile birlikte düşünüldüğünde 5- 6 milyon kişiyi etkileyen ekonomik sorunlar yumağı gün geçtikçe büyüyor.
Alışveriş merkezleri en azından haftada bir gün kapanmalı
Eskişehir’de özellikle üniversitelerin yüz yüze eğitime geçmemesi, salgın nedeni ile iç turizm canlılığının olmaması esnafımızı özellikle de hizmet sektörünü çok olumsuz etkiledi ve bir sarmal halinde tüm şehrin ekonomisine olumsuz etki etti. Biz bu süreçte, Cumhuriyet Halk Partisi vekilleri olarak, alanlardan hiç eksik olmadık. Zor durumda olan esnafımızın taleplerini sürekli dinliyoruz. Kendilerine gereken desteğin verilmediğinden şikayetçiler. Elektrik parası gelmesin diye dükkanın içinde elektriklerini yakmayan esnaflar var; siftahsız kapatan esnaflar var, bir dokunuyoruz bin ah işitiyoruz. Bu ziyaretlerimiz sonrasında tüm talepleri topladık ve bu talepleri raporumuzla birlikte genel merkezimize ilettik. Tüm Türkiye’de esnaflardan toplanan bu talepleri, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu esnaf için çözüm önerilerimiz olarak sundu. Dolayısıyla çözüm önerilerimizin tamamı, esnafımızdan toplanan talepler için üretilen önerilerdir... Esnaflar için sadece esnaflar ile ilgili bir bakanlık olması gereklidir. Sicil affı çıkarılması, kredilerin, esnafın ödeyeceği tarzda taksitlendirilmesi, faizlerin silinmesi gerekli; çünkü ana parayı dahi ödeyecek durumda değil esnaf. Yeni değil ama, başından beri söylediğimiz stopajın kaldırılması gerekliliği var. Alışveriş merkezlerinin yerel esnafa satış yönünden olumsuz etkisi olduğunu biliyoruz. Alışveriş merkezlerinin, en azından haftada bir gün kapanması, yerel esnafa katkı sağlayacağı gibi, oralarda çalışanlar için de gerekli olduğunu söylüyoruz. Esnafa bu süreçte SGK primleri ile ilgili kolaylık getirilmesi gerekiyor. Kamu kuruluşlarına ait iş yerlerinde çalışan esnaftan, en azından dükkanın kapalı olduğu dönemde kira alınmamalı. İcra işlemleri, esnaf nefes alıncaya kadar durdurulmalıdır. Servis işletmecilerinden ihale için alınan teminat mektupları iade edilmelidir. Bu dönemde esnafı bunaltan bir diğer konu da yazılan cezalardır, bu konuda da gereken anlayış gösterilmelidir.
Kadın cinayetleri her geçen gün artıyor biliyorsunuz, bu konuda sizce ne yapılmalı ki, bu tür üzücü ve toplumu derinden yaralayan olaylar bir daha yaşanmasın?
Yapılması gereken toplumsal, yasal ve eğitsel o kadar çok şey var ki ve o kadar çok kişi, kurum ve kuruluşa iş düşüyor ki. Ama, öncelikle kadına yönelik şiddetin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olduğunun, kadın ve erkek arasında, erkek egemen toplum yapısından kaynaklanan eşitsiz güç ilişkilerinden kaynaklandığının, kabul edilmesi gerekiyor. Kadınları şiddete karşı savunmasız hale getiren toplumsal koşullar, kadını güçsüz erkeği ise güçlü ve iktidar sahibi olarak konumlandırır. Erkeğin kadından üstün olarak görüldüğü toplumsal cinsiyet düzeninde, erkeğin kadın üzerindeki iktidarını sürdürmesini sağlayan şiddet, eşitsiz toplumsal cinsiyet ilişkilerinin devamı için de kullanılmaktadır. Toplumda geçerli yargılar kadar, mevcut iktidarın bakış açısı kadına yönelik şiddetin önlenmesinde çok önemlidir. Kadın cinayetlerinde son 7 yılda yüzde 400, kadına şiddet davalarında yüzde 366, cinsel taciz yüzde 449, sayısal artışta, mevcut iktidarın kadına bakış açısının ve kadına yönelik söylemlerinin etkisi olduğunu görmemek mümkün değil. AKP iktidarının, toplumsal cinsiyet eşitliğine bakış açısı, son derece nettir. Aslına bakarsanız, toplumsal cinsiyet eşitliği tamlaması dahi kullanmamakta, cümleler sürekli kadın-erkek eşitliği üzerine, kurulmaktadır. Kadın ve erkek rollerinin ve aralarındaki güç ilişkisinin toplumsal olarak belirlendiğini de kabul etmemekte, aradaki farkın, “yaradılıştan” onların deyimi ile fıtrattan geldiğine inandırmak anlayışını benimsemektedirler. Dolayısıyla liderlerin, politikacıların, demokratik kitle örgütlerinin bakış açısı ve söylemleri çok önem kazanıyor. Burada yazılı basın ve medyada kullanılan dilin de önemi büyük. Ayrıştırıcı, aşağılayıcı dil ve bahanelerle şiddeti meşru gören nefret söylemleri ile şiddetin, toplumun her kesimine yayılma ve normalleştirilmesi arasında sıkı bir ilişki var. Özellikle medyada yer alan her tür şiddet içeriğinin engellenmesi ve bireysel silahlanmanın da önüne geçilmesi için gerekli önlemler alınmalı.
Kadın Bakanlığı olmalı
Toplumsal olarak şiddetin kodlamalarını çocukluktan başlayarak öncelikle de ailede ve okulda yok edilmesi gerekiyor. Çocukların yetişmesinde cinsiyet rollerinden arındırılarak iyi bir birey ve yurttaş olarak yetiştirilmesi öncelikli olmalı. Bunun yolu da eğitimden geçiyor. Kadını aile içinde bir eş ve anne olarak ele alan bir birey olarak ele almayan anlayış ve bakış açısı ile kadını korunması gereken güçsüz bir varlık ve cinsel obje olarak görmek ve buna yönelik söylemlerden uzak durmak gerekiyor. Günümüzde kadın, aile, çocuk, sosyal politikalar ve çalışma işleri gibi son derece farklı ve yoğun iş yükü olan bir bakanlığın adından da anlaşılacağı üzere içine sıkışmış olarak yer alıyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her şeyden önce ayrı bir ‘Kadın Bakanlığı’ olması gerektiğini söylüyoruz. CHP kadına karşı şiddete sıfır tolerans politikasını sözde değil özde esas almaktadır. CHP kadına yönelik şiddet ile mücadelede toplumsal cinsiyet eşitliğini merkeze alan bütüncül politikalar geliştirme ve hayata geçirme sorumluluğunu öncelik almaktadır. Kadını bir birey olarak gören anlayışla kadının statüsünü yükselten çalışmalar yapılması, tüm kamu kuruluşlarında ve yerel yönetimlerde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme esasları dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Çocuk yaşlardan başlayarak her tür şiddet kodlamalarını toplumsal yaşamdan çıkaracak eğitim programlarının hazırlanması ve müfredata konulması gerekiyor. Yasal düzenlemelerle cezanın suç ile orantılı olması ve taraf olduğumuz İstanbul Sözleş-mesi’nin ve 6284 Sayılı Ailenin Korunması Kadına Karşı Şiddetin Önenmesine Dair Kanununu etkin bir şekilde uygulanmasının sağlanmasını şart görüyoruz. Tüm eğitim sistemini seferber ederek kadınların koruyucu kurumların hizmetlerinden tam haberdar olmaları sağlanmalı.
Eskişehir, belediyelerimizin çalışmaları ile büyük bir gelişme gösterdi
Şehrimizin eksikleri nelerdir, Eskişehir’e yeteri kadar yatırım yapılıyor mu sizce? Şehrimizin marka değerlerine sahip çıkılıyor mu?
Eskişehir, belediyelerimizin çalışmaları ve uygulamaları ile büyük bir gelişme gösterdi ve adından söz edilir hale geldiyse de merkezi yönetim tarafından çözülmesi gereken sorunlar, eksikler söz konusu. İlçelerimizin her biri, turizm çeşitliliği açısından farklı destinasyon olarak değerlendirilebilecek, tarihi, doğal ve kültürel zenginliğe sahipken yatırım olmaması nedeni ile nüfus açısından kan kaybediyor ve gelişmiyor. Örneğin, Mihallıççık eko-turizm, Seyitgazi, Sivrihisar inanç turizmi, Han tarih turizmi gibi. Sağlık turizmine açılabilecek Kızılinler bölgemizi bile değerlendiremiyoruz. Bakanlığın gereğini yapmaması ile ilçelerimiz turizm yatırımları yerine, son yıllarda maden aramaları ile çevre talanları ile gündeme geliyor. Eskişehir’de bir yanda yıllardır sürdürülen Termik Santral mücadelesi, kazanılan dava ile durmuş görünse de yürütülen kömür sondajları ile yeni bir ÇED Raporu hazırlanması endişemiz devam ediyor. Alpagut’ta altın, Beylikova, Sivrihisar, Mihallıççık üçgenindeki demir, nikel, Essence’deki altın madeni, Kaymaz’daki siyanür havuzu derken çıkılan 39 maden ihalesinin şehrimizin doğal çevresi ve hemşerilerimizin sağlığını tehdit altında bırakacağı endişesini yaşıyoruz. Tutarlı ve planlı bir tarım politikasının olmaması ile yüksek girdi maliyetleri, desteklerin gecikmesi, ÇKS sorunları, TARSİM ve banka kredileri ile borçlu çiftçinin para kazanamaması gibi ortak sorunlarının yanı sıra Eskişehirli çiftçimiz, desteklerden tam olarak yararlandırılmıyor. Son dönemde biliyorsunuz destek verilen 21 il kapsamına alınmadı, İPARD programından yararlanamıyor. Üstüne üstlük geçen yıl ve bu yıl, Eskişehir’de meydana gelen afetler sonrası, çiftçimizin mağduriyetlerinin halen giderilmediğini söylüyorduk. Eylül başında, iktidar partisi milletvekili tarafından, Eskişehir’de yaşanan son don ve dolu olayları dolayısıyla 11 milyon TL’lik destek paketinin onaylandığı müjdesi verildi. Ancak, çiftçi başına 446 TL gibi bir pay düşeceği söyleniyor; son gelen zamla bir çeyrek altın parası değil. Paraların önümüzdeki haftalarda yatacağı söyleniyor. Bekliyoruz, göreceğiz.
En büyük sorun merkezi yönetimin Eskişehir’e yatırım yapmaması
Eskişehir, her tür hizmete kolay erişilebilen, çağdaş, yaşanabilir bir şehir olması, kültürel, sanatsal birikim ve eğitim olanakları ile yatırımcılar, beyaz yakalılar ve çalışacak emekçiler için son derece cazip bir şehir olmasına karşın, yeterince yatırımcı çekemiyor. Türkiye’deki demokrasi ve adalet konusundaki olumsuz iklim, ekonomik istikrarsızlığın, yatırımcının önünü görebileceği bir ortam olmamasının genel anlamda etkisi varsa da Eskişehir’in teşvikler, liman bağlantısı, demiryolu yük taşımacılığı, hava yolu bağlantıları gibi, bekleyen onlarca sorunu var. Gerçi geçenlerde Derince’ye limana demiryolu taşımacılığı başlatıldığı haberleri çıktı. Ancak, o demiryolu bağlantısı zaten vardı. Bizim için gerekli liman bağlantısı olan Gemlik bağlantısı için, Bakanlığa soru önergesini verdim.
Yıllardır sözü edilen Güney, Kuzey Çevre Yolu projesi dışında, Alpu, Mihallıççık, Kırka ve Sarıcakaya, Mihalgazi yolu da çözülmeyi bekleyen sorunlar arasında. Tüm bu sorunlar arasında en büyüğü ne diyecek olursanız, bence, merkezi yönetim tarafından çözülmesi gereken tüm bu sorunların, merkezi yönetimin Eskişehir’e yatırım yapmaması ile çözülememesi diyebilirim. Gerçi, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda ne yazık ki, merkezi yönetimin hiçbir yere yatırım yapacak hali de yok artık.
Her seçim dönemi Kuzey, Güney Çevre yolu gündeme gelir
Eskişehir’deki çevreyolu sorunu ile ilgili hem halkın, hem işçilerin, hem de sanayicilerin önemli talepleri var. Eskişehir’in yeni bir çevreyolu ihtiyacı bu kadar bariz bir şekilde ortada iken, neden herhangi bir adım atılmıyor?
Her seçim dönemi Kuzey, Güney Çevre yolu gündeme gelir; bu konuda, vaatler verilir. Aradan yıllar geçer; yine, arada aklına gelen siyasetçiler gündem yapar. Arada, unutulur gider diyeceğim, ama, diyemiyorum. Çünkü, her gün çevre yolu sorununu yaşıyoruz. Adı çevre yolu olan, güya genişletilen batçıklar yapılan yol, artık, şehir içi bulvar gibi kaldı. Ama, kamyonlardan, tırlardan, şehirler arası yolcu otobüslerinden geçilmiyor. Şehir içi trafik yükü binince, hele iş çıkışı saatlerinde bir çile halini alıyor. 2019 yılında Bakanlığa, Kuzey ve Güney Çevre yolunu, Alpu- Mihallıççık yolunu, Seyitgazi- Kırka Yolunu sormuşuz. Bakanlıktan aylarca sonra gelen cevapta, “Güney Çevre Yolu Projesi tamamlanmış olup; Kuzey Çevre yolu Projesi bulunmamaktadır” diye cevap geldi.
Kaybeden şehir oluyor
Eskişehir’e yatırım konusunda şehrin tüm paydaşlarının ortak hareket edebildiğini düşünüyor musunuz?
Ben şehrimizde sorunlar ve yapılacaklar konusunda birlikte hareket etme kültürünün gelişmediğini düşünüyorum. Bildiğiniz gibi, aynı partinin milletvekilleri bile zaman zaman birbiri ile anlaşamıyor. İnsanların egoları ve koltuk sevdaları ne yazık ki şehrin çıkarlarının önünde tutulabiliyor. Bazen de doğru ya da yanlış olduğu bilinmesine karşın, sırf siyasi görüş ayrılıkları nedeni ile aman birilerinin işine yaramasın diye, parti grup kararlarına uyularak reddedilebiliyor. Ben bu konuya gerçekten üzülüyorum. O zaman da kaybeden, şehir oluyor.
Süreç iyi yönetilmiyor
Şehrimizde koronavirüs salgını sürecinin iyi yönetildiğini düşünüyor musunuz?
Küresel salgının sağlık, ekonomik, toplumsal, sosyo-psikolojik çok yönlü boyutu var. Ben, ülkemizde sürecin merkezi yönetim tarafından hiç bir boyutu ile iyi yönetildiğini, düşünmüyorum. Salgının tüm bu boyutları düşünüldüğünde, Eskişehir de Türkiye genelinden soyutlanamaz. Ancak, bu süreçte süreci tüm zorluklara, yoksunluklara, baskılara karşın, iyi yönettiğini düşündüğüm sağlıkçılarımız var. Cefakarca ve yoğun çalışma koşullarına alışkın başta hekimlerimiz, hemşirelerimiz olmak üzere, tüm sağlıkçılarımız bu süreci çok iyi yönettiler. Eskişehir’de de gerek kamu hastanelerimiz, gerek özel hastanelerimizdeki sağlıkçılarımız, aile hekimlerimiz, eczacılarımız kısacası, tüm sağlık camiası, kendileri de hasta olma riskini göze alarak özveri ile süreci başarılı bir şekilde götürdüler. Hasta, vaka her ne kadar karıştıysa da arttığı bu dönemde de zor koşullarda ellerinden gelenin fazlasını yapıyorlar. Kendilerine buradan sizlerin satırları aracılığı ile bir kez daha şükranlarımı iletiyorum.
Seçime gitmek zorunda olduklarını biliyorlar
Zaman zaman erken seçim söylemleri oluyor. Türkiye’nin erken seçime ihtiyacı var mı? Erken seçim olmalı mı?
Türkiye’nin erken seçime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum; daha doğrusu bütün vatandaşlarımız düşünüyor, artık, sandığın önüne gelmesini istiyor. Çünkü ziyaret ettiğimiz her yerde konuştuğumuz herkeste böyle bir beklenti olduğunu görüyoruz. Çiftçiye gidiyoruz şikayet ediyor, esnaf perişan, sanayici belirsizlik ortamından rahatsız, emekli geçinemiyor, gençler umutsuz ve tüm bunlara çözüm üretemeyen, ülkeyi yönetemeyen; tek derdi algı yönetmek olan bir merkezi yönetim var. Genel Başkanımız Sayın Kılçdaroğlu’nun da söylediği gibi ülke savruluyor; yönetilemiyor.
Biz seçime hazırız
Kendileri de artık yönetemediklerinin farkındalar ve seçime gitmek zorunda olduklarını biliyorlar. Ancak, bu beceriksizliklerle kan kaybettiklerinin de farkındalar. Fakat kendi elleri ile yarattıkları seçim sitemi ile yüzde 50’yi geçemeyeceklerinin de farkındalar. Dolayısıyla algı yöneterek bu beceriksizliği örter, bir punduna getirip seçime gider; ‘Güven tazeler miyiz?’ diye araştırıyorlar. Ama, nafile. Seçim Kanunu üzerinde değişikliğe kafa yorulduğu duyumlarını alıyoruz; henüz, bir netlik yok. Ama bildiğimiz bir şey var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, seçime hazırız, iktidara talibiz ve ülkemizi yönetmeye de hazırız.
Tüm takımlar için yasal bir düzenleme gerekiyor
Eskişehir’in en değerli markalarından Eskişehirspor’un son durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Eskişehirspor’un efsanevi günlerine dönebilmesi için bir milletvekili olarak sizin önerileriniz nedir?
Benim çocukluk günlerimde ailemle maçlara, deplasmanlara bile gittiğim günlerdeki efsanevi günlerimize geri dönmek tüm Eskişehirlilerimizin en büyük hayali. Ama futbol ne yazık ki o eski günlerin futbolu değil. Artık, tüm Dünya ile birlikte bir sektör haline geldi. İnanılmaz rakamlar havalarda uçuşuyor. Biz Eskişehirspor’umuzun sorunlarını, borçlarını, puan silinmelerini konuşuyoruz. Anadolu’da çoğu takım benzer sorunlar yaşıyor. İstanbul takımlarının bile inanılmaz borçları var. Tek sorun para ve borçlar gibi görülüyor, gündelik çözümler konuşuluyor. Fakat kara delik gibi gelen paralar gidiyor. Ben hep söylüyorum. Buna kökten bir çözüm üretmek gerekiyor. Futbolda, Şiddet Yasası’nı Meclis’e getirdiler. Futbol için hazırlığı yapılan taslak bekletiliyor. Tüm takımlar için, yasal bir düzenleme ile kökten bir çözüm gelmesi gerekiyor.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Yakın geçmişte Cumhuriyetimizin 97. yılını kutladık. Bugün sahip olduğumuz her şeyi, Cumhuriyete borçluyuz. Ebedi önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda kararlılıkla yürüyerek bu güzel ülkemizde, ayrışmadan toplumsal barış içinde yaşayacağımız, sanayicimizin, çiftçimizin bolca üretip hakça bölüştüğümüz, esnafımızın yarın dükkanımı nasıl açarım diye düşünmediği, kadın cinayetlerinin yaşanmadığı, gençlerimizin geleceğe umutla baktığı, emeklimizin bu güzel tabloyu keyifle seyrettiği bir Türkiye’yi tesis etmek zorundayız. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi yeniden kurarak, yasama yürütme ve yargı erkler ayrılığının, yeniden var olduğu bir ülkede, Cumhuriyetin 100. yılını kutlayabilmek için mücadele ettiğimizin bilinmesini isterim. Bunu hep birlikte başarabileceğimize de yürekten inanıyorum.
Gazete Eskişehir Ekspres'in Kasım sayısından...