ÖZEL NEVİN BULUT ATAK | ESKİŞEHİR EKSPRES

Türk otomotiv sanayinin ilk göz ağrısı Devrim, ilk yerli Türk otomobili olma özelliğini taşıyor. 1961 yılında dört adet üretilen Devrim otomobillerinden sadece birisi günümüze ulaşmış durumda. Diğer üçüne ne olduğu ise bilinmiyor. Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. Tülomsaş/Eskişehir bahçesinde, özel olarak yapılan camlı garajda muhafaza edilen Devrim otomobili halen çalışır durumda. Bahçe içerisinde bulunan ‘Devrim otomobili Tülomsaş Müzesi’ ise artık kapalı mekanda yapım aşamasında kullanılan tüm malzemeleri ile ziyaretçilerini bekliyor.  Dışarıda lokomotifler ve devrim arabasının sergilenirken,  kapalı olan bölüm ise üç salondan oluşuyor.

Burada ise Devrim’in yapılmaya başlandığı ilk günden 129’uncu güne kadar geçen süre fotoğraflarla anlatılıyor. Salonda ayrıca Tülomsaş tarafından yapılan lokomotif malzemeleri yer alıyor. Müzede Devrim ile ilgili çıkan haberlerin yer aldığı gazeteler duvarları süslüyor. Hafta içi 10.00 ve 16.00 saatleri arasında gezilebilen müze hafta sonları ise 09.00 ve 16.00 saatleri arasında ziyarete açık.  Öğle araları ise müze ziyarete kapalı. 

İşte ‘Devrim’in hikayesi

16 Haziran 1961 günü Devlet Demiryolları Fabrikaları ve Cer Dairelerinin yönetici ve mühendislerinden yirmi kadarı Ankara’da bir toplantıya çağrıldılar. Toplantıya başkanlık eden Genel Müdür Yardımcısı Emin Bozoğlu, Ulaştırma Bakanlığından alınan bir yazıyı okudu. Yazıda “Ordunun cadde binek ihtiyacını karşılayacak bir otomobil tipinin geliştirilmesi” görevinin TCDD İşletmesine verildiği ve bu amaçla 1 milyon 400 bin lira ödenek ayrıldığı belirtiliyordu. Tanınan süre ise 4 buçuk ay. Bu süre içinde bu çapta bir geliştirme çalışması yapılabilir miydi? Tüm ülkede ise üniversitesinden, basınına, bir avuç sanayicisinden, politikacısına, sesini duyurabilen herkes Türkiye’de ne otomobil, ne de motor yapılabileceğine inanıyor, özel sohbetlerde, röportajlarda, hatta film gösterili konferanslarda bu görüş vurgulanıyordu. Fakat bu inanılmaz şey gerçekleşiyor ve 29 Ekim 1961 sabahı Türkiye’de yapılan bir otomobil, kaportası pürüzsüz olmasa da, kendi tekerlekleri üzerinde ve yine Türkiye’de yapılan kendi motorunun gücüyle Büyük Millet Meclisi binasının önüne götürülerek Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e sunulabiliyor, bir ikincisi Paşa’yı Anıtkabir’e götürüyor, sonra da Hipodrom’daki geçit resmine katılıyordu.

Bu nasıl gerçekleşmişti?

Projeyle başka bir kuruluşun değil de Demiryollarının görevlendirilmiş olması, bir yandan, o tarihlerde TCDD’nin onarım amacıyla kurulmuş fakat geniş ölçüde yedek parça imal eden Ankara, Eskişehir,  Sivas ve Adapazarı’ndaki fabrikaları ile önemli bir teknik potansiyeli ve yetişmiş işçisinden mühendisine kadar güçlü bir teknik kadrosunun bulunması, öte yandan Genel Müdür Yardımcısı Yüksek Mühendis Emin Bozoğlu’nun asker kökenli ve aynı zamanda Sıtkı Ulay Paşa’nın akrabası olması dolayısıyla Milli Birlik Komitesi ve çoğu kabine üyelerince yakından tanınıyor ve güveniliyor olmasının sonucu olmuştur. 

Birkaç saat uyudular

Zamana karşı yapılan yarışın kazanılmasında ikinci etken, görev alan mühendislerin proje süresince hafta sonları da dahil her gün, en az onikişer saat, gerektiğinde bazı geceleri sökülmüş bir otomobil sedirinin üzerinde birkaç saat kestirmek suretiyle işbaşında kalmaktan kaçınmayacak ölçüde davaya gönül vermiş olmalarıydı. 16 Haziran 1961 günü yapılan toplantıda, çalışmalar için en uygun yerin (bugünkü Tülomsaş)  Eskişehir Demiryolu Fabrikalarında dökümhane olarak yapılıp kullanılmayan bir bina, en uygun yöntemin de elden geldiğince çeşitli tipten otomobil yapısını yakından inceleyerek fikir edindikten sonra, yapılacak tipin boyutları, motor, şanzıman gibi öteki grup ve parçalarının nasıl tasarlanıp imal edileceği üzerinde durulması olduğu sonucuna varıldı. 

Tecrübe yola çıktı

Nihayet ekim ortalarında Devrim otomobillerinden ilki tecrübeye hazır duruma gelebildi. Elektrik donanımı ile diferansiyel dişlileri, kardan istavrozları ve motor yatakları ile cam ve lastikleri dışında tüm parçaları yerli idi. Bir yandan bu ilk otomobilin yol tecrübeleri sürdürülürken bir yandan da Cumhurbaşkanı’ na sunulmak üzere B motoru ile donatılan ikinci otomobilin yetiştirilmesine çalışılıyordu. Siyah renkteki bu iki numaralı Devrim’in son kat boyası ancak 28 Ekim akşamı vurulabildi. Pasta ve cilası Ankara’ya sevk edilirken gece trende yapıldı. Buharlı lokomotiflerle çekilen trende bacadan sıçraması muhtemel kıvılcımlardan ötürü güvenlik önlemi olarak benzin depoları boşaltıldı.

Tren sabaha karşı Ankara’ya ulaştı

İki Devrim otomobili o zamanlar Sıhhiye semtinde bulunan Ankara Demiryolu Fabrikası’ na indirildi. Manevra imkanı sağlamak için depolarına yalnızca birkaç litre benzin kondu.  Asıl ikmal sabahleyin Sıhhiye’ deki Mobil Benzin İstasyonundan yapılacak, sonra da Meclis’e gidilecekti. 29 Ekim sabahı, Devrim’ler motosikletli oldukça kalabalık bir trafik ekibinden oluşan eskortun arasında yola çıktı. Çıktı ama, eskorttakiler, benzin alma işinden haberleri olmadığı için, Mobile uğramadan yola devam ettiler. Meclis’in önüne gelindiğinde durum anlaşıldı, acele getirilen benzin birinci arabaya kondu. İki numaraya konacağı sırada Cemal Gürsel Meclis’in önüne gelmiş ve Anıtkabir’e gitmek üzere iki numaralı Devrim otomobiline binmişti. Yola çıkıldı. Fakat 100 metre kadar sonra motor öksürerek durdu. Cemal Paşa’nın “Ne oluyor?" sorusuna direksiyondaki Yüksek Mühendis Rıfat Serdaroğlu “Paşam, benzin bitti” cevabını verdi. Paşa’dan özür dilenerek bir numaralı Devrim’e geçmesi rica edildi. Buna uyan Cemal Paşa Anıtkabir’ e bu otomobil ile gitti. İnerken ünlü “Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama, doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttunuz”  sözlerini söyledi.

Yorumsuz

Ertesi gün bütün gazetelerin söz birliği etmişçesine “100 metre gidip bozuldu” başlığını attıkları iki numaralı Devrim, aynı gün Hipodrom’daki geçit törenine katılıyor, ne bundan, ne de Cemal Paşa’nın Anıtkabir’e bir başka Devrim otomobili ile gittiğinden söz ediliyor; yalnızca haber, yorum ve fıkralarda harcanan bunca paranın boşa gittiğinden dem vuruluyordu. Oysa aynı yıl Tarım Bakanlığı bütçesine konmuş bulunan “At neslinin ıslahı” için 25 milyon lira ödenek ve sonucundan kimse söz etmiyordu.