Kendinden bahseder misin?

İsmim Burak Sakçı. 29 Mart 1992 Eskişehir doğumluyum. 60 binde bir görülen doğuştan cam kemik hastasıyım. Hani yeni doğan çocuğun ayaklarından tutulup, poposuna vurulur ya işte ilk kemiğim o an kırılmış. Kırılmış kırılmasına ama kimsenin bundan haberi olmamış. Sabaha karşı ayağımdaki şişlikleri annem fark etmiş. Röntgenimi çekmişler ne yazık ki iki ayağımda kırılmış. Ayaklarımı kalçama kadar alçıya almışlar. Ertesi gün annem kollarımın da şiştiğini fark edip, sağlıkçı olan İbrahim dayımla birlikte beni hastaneye götürmüşler. Dayım yolda gözlerimdeki maviliği fark ederek anneme, “Abla bir hastalık var. İnşallah o değildir” diyerek cam kemik hastalığından olan çekincesini belirtmiş. Yapılan tetkikler sonucu korkulan olmuş ve doktor üzülerek cam kemik hastası olduğumu söylemiş. Doğuma kadar hastaneye dahi gitmeyen annem o an yıkılmış. 

Bir ip yumağının kırdığı kemikler

Doğuştan bu yana bir hastalıkla mücadele ediyorsun, nasıl bir hastalık bu? 

Doğduğumda darbe bile denilemeyecek küçük dokunuşlarda bile kırılan kemiklere sahiptim. Bir ip yumağı geldiğinde dahi kırılıyormuş. Kısacası, cam kadar hassasmış. Doktorlar, aileme “Bu çocuk yaşamaz, eğer yaşar ve 12 yaşına kadar gelişim gösterirse 18 yaşında ameliyat olma şansı olur” demişler. 2 yaşıma kadar, iğne tedavisi gördüm. Fakat, çok acı çektiğim için ailem bırakmak zorunda kalmış. Daha sonraki yıllarda da kırılmalarım devam etti. Bir yere takıldığımda, vurduğumda kemiklerim kırılıyordu. Kırılan bölge alçıya alınıyordu. Fakat dikkat edilmezse alçının içinde bile zorlandığı için kırılabiliyordu. Bu sebeple sonraki yıllarda, alçıyı da bıraktık ve sadece sargı beziyle sardırıyorduk. Kırılmalarım bu şekilde kendi kendine kaynıyordu. Fakat zamanla ayaklarımda ve kollarımda şekil bozuklukları oluştu.

İlk eğitimi, iki sene GÖRSEM’de aldım. Oradaki öğretmenlerim bana çarpım tablosunu ve okumayı öğretmişti. Oradaki müdür ve öğretmenlerim “Burak’ın akli bir engeli olmadığı için normal okula gitmesi gerekiyor.” dediler. Bizde Milli Eğitime bir yazı yazdık oradan onay geldi. Sonra okula başladım. İlk ve ortaokulu bu şekilde örgün bitirdim. Annem, babam, abim, ablam ve arkadaşlarım beni tekerlekli sandalye ile getirip götürüyordu. Liseye, benim zamanımda Seviye Belirleme Sınavı olmadığı için diploma notuyla başvuru yapılıyordu. Diploma notum iyi olmasına rağmen bana uygun okul bulamadık. Bunun sebebi de, asansör ve engelli rampasıydı. Benim zamanımda şuan ki imkanlar ne yazık ki yoktu. Bu yüzden liseyi de açıktan bitirmek zorunda kaldım. Bu süre zarfında da 4 sene internet kafede çalıştım.

Zorlu tedavi süreci...

Biraz da zorlu tedavi sürecini anlatır mısın?

İnternet kafede çalıştığım süre zarfında kapı kapı doktor gezdim. Doğrusunu söylemek gerekirse  gittiğim her kapıdan eli boş döndüm. Her gün farklı bir ortopedi doktoruyla konuşup, muayene olmaya gidiyordum. Yurt dışından dahi mail yoluyla görüştüğüm oldu. Fakat onlar da “Seni görmemiz gerekiyor” diyerek, acı çekmene değmez, hayatın tadını çıkar, engelli bir birey olarak yaşamayı kabullen diyorlardı. Tamam ben zaten kabul ediyorum. Engeliyim ama, ben de hiç değilse kendi ihtiyaçlarım dahilinde yürümek istiyordum. Bu süre zarfında Kültür Başkenti Etkinlikleri’nde o zamanki Başbakan, şu anki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüştüm. Aynı süre zarfında ameliyatlarımı yapan Prof. Dr. Hakan Kınık hocam ile tanışmış ve ameliyat olmaya karar vermiştim. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın vermiş olduğu talimatlarla 5 kez ameliyat geçirdim. Başarılı geçen ameliyatlar sonrası, 7 senedir tedavi görüyorum.

Yürümek en büyük hediye

Şu anki durumum, inanın hayalimdi çok şükür gerçek oldu. Hayali geçtim, rüyamda görsem inanmazdım. Ama insanlar benim sadece boyum kısa olduğu için yürüyemediğimi zannediyorlar. Ya benim cam kemik hastası olduğumu unutuyorlar, ya da hastalığım hakkında hiçbir şekilde bilgi sahibi değiller. Yakın arkadaşım bile söylüyor. Engelli olmamı kullandığımı düşünüyorlar. İnsanlar benim cam kemik hastası olduğumu anlamıyor… Size soruyorum? Yürüyorsunuz ve yürüdüğünüz halde tekerlekli sandalyeye mahkum bir şekilde hayat sürdürür müsünüz? Bilmiyorum ama, yürümek Rabbim’in insanoğluna vermiş olduğu büyük bir hediye. Ama insanlar kıymetini bilmiyor. Çok şükür Rabbim’e ayaklarım yere değdi ve destekli bir şekilde yürümeye de başladım. İnsan isteyince her şeyi başarabiliyor.. Her şeyden önce tabi ki bunda en büyük etken Eskişehir gibi bir şehirde yaşamak. Eskişehir’de yaşamaktan ve Çamlıca’da oturmaktan çok mutluyum. Başta ailem, arkadaşlarım, çevremdeki insanlar, kısacası tüm Eskişehir yanımda diyebilirim. İnsanlar tarafından sevilip, ilgi görmek beni ayrı motive ediyor.

Hayallerimin peşinden koşmayı hiç bırakmadım

Çesitli hastalıklarla yaşamak zorunda olan ancak senin kadar mücadeleci olmayan gençlere ne tavsiye edersin?

İnsanın hayatta bir gayesi, bir hedefi olmalı. Nefes aldığımız sürece hayatta başaramayacağımız hiçbir şey yok. Ben hayallerle büyüdüm ve çok şükür şu an gerçekleri yaşıyorum. Hayallerinizin peşinden koşun, onları asla bırakmayın.

Eskişehirspor’a olan sevdam beni ayakta tuttu

Tüm zorluklara rağmen mücadelen her zaman devam ediyor, bunu nasıl başardın? 

Tabi ki bu süre zarfında birde beni ben yapan Eskişehirspor var… Dolu dolu acısıyla tatlısıyla geçen 4 sene. Orada beraber çalıştığım tüm dostlarıma da ayrı ayrı saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Kalbim, gönlüm, sevdam her zaman Eskişehirspor ile…

Umut olmak için yazdım

Bir de kitap yazdın, kitabında ne anlattın?

Editörlüğünü gazeteci Aytaç Ersoy’un yaptığı “Umutlar Kırılmaz” adlı otobiyografi kitabımda, çocukluğumdan bugüne yaşadığım olayları ele alan bir eser ortaya çıkartmaya çalıştık. Kitapta, çocukluğum, eğitim sürecim, iş hayatım, ameliyat ve tedavi sürecim yer alıyor. Ülkemizde cam kemik hasta sayısı azımsanmayacak sayıda. Ayağa kalkma sürecimi kitaba almamdaki en büyük etken benzer hastalara az da olsa umut olabilmek, yol gösterebilmek. Ameliyat ve fizik tedavi süreçlerimi detaylı bir şekilde anlatmaya çalıştım. 

Bundan sonraki süreçte hayalinde ve hedefinde ne var?

Sizin engel dediğiniz benim umutlarımı güçlendiren yaşam şekli. İnanın ben hayallerle büyüdüm. Ya tekerlekli sandalyemde oturup, hayatı seyredecektim. Ya da son umudumu güneşe çevirip, bir şekilde yürüyecektim. Ben ikincisini tercih ettim ve şu an gerçekleri yaşıyorum. Kemiklerimiz kırılsa da umutlarımızın kırılmayacağını bilin…

Son olarak ne söylemek istersin?

Farklılıklarımız bizi özel kılar. Engelli bireylerin özel insanlar olduğunu düşünüyorum. İnsanların yapamaz dediği şeyleri başarmak gerçekten gurur verici. Milli yüzücümüz ve aynı zamanda hemşehrim olan sevgili Sümeyye Boyacı bunların sadece bitanesi. Yürümek Rabbim’in insanoğluna vermiş olduğu büyük bir nimet. Kıymetini bilin derim. Her şey biz insanoğlunun elinde. Başımıza hangi olay gelirse gelsin, hayata sımsıkı tutunarak yaşamın tüm güzelliklerini görebiliriz. Yürekten inanıp, azmedersek hepsinin üstesinden gelebiliriz. Yaşadıklarımızın öğrettiği şeyler var hayatta. Hüzün de, mutluluk da gelip geçici. Önemli olan kalplere girebilmek. Tıpkı, rahmetli Neslican Tay gibi… Bizler hayatımızı en iyi şekilde sürdürmek zorundayız. Başarabileceğinize inandığınız ne varsa peşinden koşun. Sahip olduğunuz değerleri düşünün ve her zaman Allah’a şükredin. 

Gazete Eskişehir Ekspres'in Eylül sayısından...