Urfalı, bir anket gerçekleştirdiklerini belirterek "Türk Eğitim-Sen olarak 18-22 Ağustos tarihleri arasında Türk Eğitim-Sen olarak “Okullar Açılıyor. Niçin? Nasıl?” başlıklı bir anket çalışması gerçekleştirdik. Araştırmamızın amacı 2021-2022 eğitim-öğretim yılında okulların açılmasına yönelik öğretmen, eğitim yöneticileri ve eğitim çalışanlarının görüş ve önerilerini belirlemekti. Türk Eğitim-Sen’in resmi web sitesi dahil 6 internet memur haber sitesi üzerinde yayınlanan anket çalışmamıza 43 bin 355 kişi katıldı" dedi. 

Urfalı, ankete ilişkin sonuçları şu başlıklar altında paylaştı:

Okulların açılmasına ilişkin bulgular 

"Katılımcıların %58’i okulların tam zamanlı açılmasını desteklerken, %31’i hibrit modelin devam etmesi (belirli günlerde belirli kademeler için açılmalı) gerektiği görüşünde. Okulların hiçbir şekilde açılmaması, uzaktan eğitimin devam etmesi gerektiği görüşünü savunanların oranı ise % 11.  Okulların tam zamanlı açılmasını en çok Karadeniz bölgesinde görev yapan öğretmenler isterken (tam zamanlı açılmalı %60), açılmamasını en çok Doğu Anadolu bölgesinde görev yapan öğretmenler (hayır, açılmamalı %14,8), hibrit modelle devam edilmesini ise en çok Marmara bölgesinde görev yapan öğretmenler (hibrit model devam etmeli %33,1)  istemektedir. Okulların açılması gerektiğini düşünen katılımcılar en çok online eğitimin yüz yüze eğitim yerini tutmadığını (%73,9), eğitimde fırsat ve imkân eşitsizliğinin (%70,6) ve öğrenme eksikliklerinin çok fazla arttığını (%69,5), online eğitim süreçlerinde dikkat ve motivasyon eksikliği olduğunu (%59,3) ifade etmiş ve bundan dolayı okulların açılması gerektiğini belirtmişlerdir. Doğu Anadolu bölgesinde görev yapan ve okulların açılması gerektiğini ifade eden öğretmenler en çok öğrenme eksikliklerinin fazla olmasından dolayı okulların açılmasını isterken, diğer tüm bölgelerde görev yapan öğretmenler online eğitimin yüz yüze eğitim yerini tutmamasını ön plana çıkarmışlardır. Okulların açılmaması gerektiğini düşünen katılımcılar en çok; öğrencilerin sosyal mesafeyi koruyamayacağı, okullarda önlemlerin yeterli olmadığı, aşı olunsa bile bulaş riskinin çok fazla olduğu ve aktif taşıyıcı öğrencilerden virüs bulaşacağını ifade etmiştir. En az belirtilen sebeplerde ise okullarda yeterli personelin olmadığı, sürekli maske ile ders anlatmanın zor olacağı ve pandemi bitmeden açılmaması gerektiği ifade edilmiştir

Öğrenme süreçlerine ilişkin bulgular 

Katılımcıların %50,1’i okulların tamamen yüz yüze veya hibrit eğitimde en çok derslerin tamamının olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Daha sonra sırasıyla en çok %39,9’u temel derslerin olması gerektiğini, %38,4’ü ise öğrenme eksiklikleri ve kayıpları tespit edilip buna uygun ders içerikleri oluşturulmalı şeklinde görüş belirtmişlerdir.  Yıl içinde online eğitimin devam etmesi durumunda ölçme ve değerlendirmenin nasıl olması gerektiği konusunda katılımcılar en çok yüz yüze olması gerektiği (%58,9), daha sonra sırasıyla en çok performansa dayalı (%26,3), sınav olmamalı ve not verilmemeli (%21,2), sadece ödev verilerek ölçme değerlendirme yapılmalı (%12) şeklinde görüş belirtmişlerdir. Katılımcıların %24,6’sı yüz yüze eğitimde bir ders süresinin 40 dakika olması gerektiğini ifade ederken, %66,8’i ise 30 dakika, %6,3’ü 20 dakika olması gerektiğini belirtmiştir. Bu soruya fikrim yok cevabı verenlerin oranı %2,3’tür. Buna göre ankete katılanların büyük bölümü yüz yüze bir ders süresinin 10 dakika azaltılarak 30 dakikaya düşürülmesini istiyor

Pandemi ile mücadelede yeterliliğe ilişkin görüşler 

Katılımcılar, Milli Eğitim Bakanlığının pandemi sürecine yönelik politikalarını 1-5 arasında genel olarak düşük düzeyde (ortalama=2,6) yeterli bulmaktadırlar. Katılımcılar okullarının pandemi önlemleri açısından 1-5 arasında yüksek düzeyde (ortalama=3,5) yeterli olduğunu ifade etmişlerdir. Katılımcıların okulların açılması durumunda kendilerine Covid bulaşması ile ilgili orta düzeyde (ortalama=3,3) kaygılı oldukları ortaya çıkmıştır. Katılımcıların %72,5’i öğretmenlere, öğrencilere ve ailelere yönelik pandemi önlemleri konusunda eğitim programlarının düzenlenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. 

Aşı ve PCR testine ilişkin tutum ve görüşlere ilişkin bulgular

Katılımcıların %79,9’u covid geçirmediğini, %20,1’i geçirdiğini ifade etmiştir. %22,5’i aşı olmadığını belirtirken; % 8’i tek doz olduğunu, %58,3’ü iki doz olduğunu, % 11,3’ü de 3 doz olduğunu ifade etmiştir. Yani öğretmenlerin %77,6’sı aşılandığını belirtmiştir. Aşı olmadığını belirten katılımcılar en çok; aşı olmayı istemediğini (%54,3), daha sonra sırasıyla en çok aşının faydalı olmadığını (%53,7), aşının daha zararlı olduğunu (%51,1),  sağlık politikalarına güvenmediğini (%48,9), yerli aşıyı beklediğini (%18,8)  ifade etmiştir. Katılımcıların %61’i aşılanmayan öğretmenler ve eğitim çalışanlarından PCR testi istenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu soruya % 30,9’u hayır cevabı verirken, % 8,1’i fikri olmadığını ifade etmiştir. PCR testi yapılmasını isteyenlerin %45,2’si PCR testinin haftada bir, %24’ü iki günde bir, % 19,4’ü üç günde bir, %6,8’i ayda bir yapılması gerektiğini ifade ederken, % 4,6’sı fikrim yok cevabı vermiştir.

Pandemi dönemi eğitim uygulamalarına yönelik öneriler 

Ankete katılanlara yüz yüze eğitime yönelik alınması gereken tedbirleri de sorduk. Bu tedbirleri Yönetimsel, Programlarla, Bilinçlendirmeyle, Planlamayla, Personelle, Okulların İhtiyaçlarıyla ve Aşıyla ilgili öneriler olmak üzere 7 başlık altında topladık.

Buna göre;

1.Tutarlılık olmalı/ kararlar anlık alınmamalı/ sürekli değiştirilmemeli

2.Şeffaflık olmalı

3.Sürekli bilgilendirilmeye ihtiyaç var

4.Bilgilendirmeler okul bazlı olmalı (Hem eğitim çalışanları, hem öğrenci hem veli hem de diğer paydaşlar boyutunda o okuldaki aşılanma durumu/covid geçirme durumu vb. durumlar)

5.Tedbirler sıkı uygulanmalı/ taviz verilmemeli

6.Bilim kurulu yanında eğitim uygulama kurulları oluşturulmalı. 

PCR testi ile ilgili bir zorunluluk olmamalı

Urfalı, şöyle devam etti;

"Öte yandan PCR testi ile ilgili bir zorunluluk olmaması gerektiğini en baştan beri dile getiriyoruz. Aşı olanların dahi covid olduğunu göz önüne aldığımızda aşı olmayan eğitimcilere PCR testi zorunluluğu anlamsız bir uygulamadır. Tabi şunu da belirtelim ki; ankette katılımcıların yüzde 61’i eğitim çalışanlarına getirilen PCR testi zorunluluğunu desteklerken, yüzde 45,3’ü öğrencilere de bu testin uygulanması gerektiği görüşünde.  Ankete katılanların yüzde 36,2’si öğrencilere de aşı zorunluluğu getirilmesini isterken, yüzde 47,9’u 12 yaşından büyük öğrencilerin aşılanması gerektiği görüşünde. Ayrıca ankete katılanların büyük bölümünün yüz yüze ders sürelerinin 10 dakika azaltılarak 30 dakikaya düşürülmesini istemesini de Milli Eğitim Bakanlığı dikkate almalıdır"