Kelleci, "Elektrik enerjisi, günümüzün çağdaş yaşam koşulları içinde bireysel ve toplumsal yaşamın olmazsa olmaz bir ihtiyacıdır. Ekonomik ve sosyal kalkınma için; güvenilir, ucuz ve temiz enerji arzının sağlanması noktasında enerji verimliliği büyük önem taşımaktadır. Elektrik enerjisinde verimlilik, üretimden tüketime kadar tüm faaliyet alanlarının ve üretimde birincil kaynak seçimi ile tüketim noktasında tarife yapısı tercihlerine kadar geniş boyutta ele alınmasını ve planlanmasını gerekli kılan bir konudur" dedi. 

"Enerji verimliliğinde bir arpa boyu yol kat edilmedi"

Kelleci, "2007 yılında yürürlüğe giren Enerji Verimliliği Kanunu`nun üzerinden yaklaşık 14 yıl geçmiş olmasına karşın izlenen politikaların sonucu olarak enerji verimliliğinde bir arpa boyu yol kat edilmemiş olması düşündürücü olduğu kadar da üzücüdür. Yaz saati uygulamasının yıl boyu sürdürülerek talebi artırması, dağıtım seviyesinde kayıp/kaçakların halen arzu edilen seviyelere indirilememiş olması, talep tarafı yönetiminde bir araç olarak kullanılan çok zamanlı tarife yapısının şirketler lehine düzenlenerek cazibesini yitirmesi, enerji yoğunluğunda kayda değer bir gelişmenin yaşanmaması örnek olarak verilecek konulardır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`nın 2021 yılı Bütçe Teklifinde yer aldığı üzere 2020 yılı için elektrik dağıtımında teknik ve teknik olmayan kayıp (kayıp/kaçak) oranı yüzde 10.6 olarak öngörülmüştür. 2019 yılı için dağıtımda yüzde 12.69 olarak gerçekleşen kayıp/kaçak oranının 2020 yılı için söz konusu seviyeye inmesi de olası görülmemektedir. Kaldı ki, 2010 yılı sonunda ikinci uygulama dönemine yönelik EPDK tarafından dağıtım şirketleri için belirlenen hedef kayıp/kaçak oranları ile 2015 yılı sonunda ülke genelinde dağıtımda kayıp/kaçak oranının yüzde 10 olması gerekiyordu. 2020 yılının sonunda 2015 yılının gerisine düşülmüş olması da verimlilik konusunda izlenen politikaların yetersizliğini göstermesi açısından önemlidir. Kayıp/kaçak oranı yüksek bölgelere/şirketlere özel ayrıcalıklı mevzuat düzenlemeleri ile bu alanda olumlu sonuçların elde edilmesi de mümkün değildir. Yaz saati uygulamasının yıl boyu sürdürülmesi şirketler lehine bir uygulamadır" diye konuştu. 

"Abonelerin aleyhine, tedarik şirketlerinin ise lehine..."

Kelleci şöyle devam etti;

"Elektrik enerjisinde verimliliği kolaylaştıran ve talep üzerinde doğrudan etkisi olan en önemli uygulamaların başında gerek ısınmada gerekse aydınlatmada güneş enerjisinden azami oranda yararlanma baş rol oynamaktadır. Bir taraftan ısınma ve aydınlanma açısından binaların mimari tasarımlarında güneş enerjisinden azami ölçüde yararlanılması ön planda tutulmaya çalışılırken, diğer taraftan yaz saati uygulaması ile batı illerimizde sabah saatlerinde yaşam karanlığa mahkûm edilmiştir. Tüketimin en yüksek olduğu ve kısaca puant olarak ifade edilen saat dilimleri arasında esnek tüketimi günün diğer saatleri üzerine kaydırmak suretiyle üretim, iletim ve dağıtım alanında bir dizi kazanım elde edilmesi mümkündür. Böylelikle yatırımların atıl kalmasının, yüksek seviyedeki hat kayıplarının önlenmesi ve tüketici faturaları üzerinden vatandaşlara ekonomik bir katkı sağlaması söz konusu olacaktır. Bunun çok zamanlı tarifeler aracılığı ile hayata geçirilmesi için abonelerin öncelikle mevcut tarifelerini günü üç zaman dilimine bölen çok zamanlı tarife yapısını seçmesi gerekmektedir. Bu tarife yapısını tercih eden abonelerin, tüketimlerini de tarifenin (en) düşük olduğu zaman dilimine kaydırmaları ile hem elektrik sistemine hem de kendi bütçelerine katkı sağlamaları söz konusu olmaktadır. Tek zamanlı tarife yapısına göre çok (üç) zamanlı tarife yapısındaki üç zaman diliminden 2`sinin daha ucuz olduğu teşvik edici özellik taşıyan geçmişteki tarife yapısı, EPDK; son yıllardaki düzenlemeleri sonunda çok (üç)  zamanlı tarifedeki ucuz zaman dilimini teke düşürerek, 22.00-06.00 zaman aralığı ile sınırlandırmıştır.  Abonenin gün içindeki aktivitelerinin büyük bir bölümünü bu saatler arasında yerine getirmesi ile bütçesine katkı sağlaması mümkündür. Ancak gün içinde yaşanan zorunlu tüketimler ve aktiviteler göz önüne alındığında bunun mümkün olmadığı, yapılan uygulamanın abonelerin aleyhine, tedarik şirketlerinin ise lehine olduğu açıktır"

"Enerji yoğunluğu hedefleri gerçeklikten uzak"

Kelleci, "Enerji tüketiminin en yoğun olduğu kesim konutlar ve sanayidir. Günümüzde gelişmişliğin kişi başına tüketilen enerji miktarı ile değil, az enerji kullanarak daha çok ekonomik değer yaratabilmekle ölçüldüğü göz önüne alınarak,  konutlar ve sanayide tasarruf uygulamalarına öncelik verilmelidir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`nın 2021 yılı bütçe teklifinde, 2019 yılında 0.12 TEP/1000 dolar olan birincil enerji yoğunluğunun 2023 yılı için 0.10 TEP/1000 dolar olarak öngörüldüğü belirtilirken, aynı yıllar için 1.75 TEP olan kişi başı enerji yoğunluğunun 2.01 TEP`e yükseleceği tahmin edilmektedir. Enerji verimliliği uygulamaları ile birincil enerji yoğunluğunun düşürülmesi öngörülürken kişi başına enerji tüketiminin artıyor olması önemli bir çelişki içermektedir. O nedenle enerji politikalarındaki tercihlerin de bu doğrultuda ve toplumsal faydayı öne çıkaran bir anlayışla gecikmeksizin hayata geçirilmesi gerekmektedir" dedi.