Akın, şöyle devam etti;

"Gelişmiş Kapitalist ülkelerin 1970 yıllarından itibaren Kendi Pazar paylarını artırma ve emperyalist amaçları için global ekonomi ve küreselleşme sloganı altında yeni dünya düzeni yaratma furyasına Türkiye 1980'lerde adım atmıştır. 24 Ocak 1980 kararları ve sonrasında getirilen hukuki altyapısı olmayan düzenlemelerin hayata geçirilmesi ile piyasa düzenleyici ve üretim yönlü kamu iktisadi teşekkülleri korumasız bırakıldı ve özelleştirme adı altında yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekildi. Üretim yerine İthalata destek verildi. Kamu kurumları işlevsizleştirildi. Kooperatifler güçsüzleştirildi. Çiftçi desteklemeleri azaltıldı. Sanayileşmede tarımsal sanayi ihmal edildi. Üretici konumdaki çiftçi ve köylüler köy nüfusunun azaltılması, sanayileşme ve  sanayiden geçimini temin edenlerin sayısının artırılması politikası ile topraklarından uzaklaştırıldı ve buna bağlı olarak büyük kentlerin ucuz işgücünü  oluşturan varoşlarda yaşayan kesimleri oldular. Üretici ve tüketiciler piyasa ekonomisi ajanlarının insafına bırakıldı"

"Desteklemeler yetersiz"

Akın, "4-5 yıldır ABD ve İngiltere öncülüğünde (G-7 ülkeleri) emperyal ülkelerin serbest piyasa-global ekonomi uygulamalarından dönüş sinyalleri verdiklerini görüyoruz. Ulusal ekonomilerini koruyucu,ülke içi yatırımları teşvik edici, ülke dışından dönüş yapan şirketleri destekleyici,ithalatı azaltmaya yönelik olarak gümrük vergilerini keyfi artırıcı önlemleri, tarımsal ihracatı artırmaya yönelik çiftçi destek uygulamalarını görmekteyiz.Covid19  Pandemisi; Gıdanın, toplumsal yaşamda ve ülkeler arasındaki ilişkilerde ne kadar önemli yer tuttuğunu gıda üreticisi olmanın ve ülke ihtiyacını karşılıyor olmanın önemini gösterdi. Ülkemizde 2018-2021 yılında başlayıp hala devam eden ekonomik kriz ve Rusya-Ukrayna savaşı Tarım sektörümüzü daha çok boyutlu ve ciddi bir krize sürüklemiştir.Üretim girdilerindeki çok yüksek maliyet artışları üreticinin üretimden çekilmesine neden olacak boyuta ulaşmıştır. Desteklemeler yetersiz ve gecikmeli yapılmaktadır. Ülke olarak yeni Gıda krizlerine açık bir haldeyiz. Tarım doğa koşullarına duyarlı üstü açık bir fabrikaya benzer. Korunmalı, sürdürülebilirliği sağlanmalı, desteklenmeli ve planlanması yapılmalıdır. Ülkemizde tarım ve gıda sektörü 'milli güvenlik sorunu' olarak ele alınmalıdır. Tarım ve gıda, uluslararası tekel ve yerli işbirlikçilerinin insafsızlığına bırakılmamalıdır. Politika oluşturulmasında mesleki odaların, sendikaların, üretici ve tüketici kooperatiflerinin, ekolojik örgütlerin, yerel yönetimlerin, tüzel kuruluşların görüşleri dikkate alınmalıdır" dedi.

Çözüm önerileri ne?

Akın, Eskişehir Tarım Platformu bileşenleri olarak ülkemizde yaşanan ve yaşanması muhtemel sorunların çözümü olarak önerilerini ise şu şekilde sıraladı; 

  • Tarımsal girdi maliyetlerinin düşürülmesi, tarım ve gıda ürünlerinin enflasyonist etkilerinin önlenmesi için Bilimsel Ekonomi temelli Maliye ve Hazine  politikaları uygulanmalı, T.C.Merkez Bankasının bağımsızlığı sağlanmalıdır.Merkez Bankası temel amacı olan Fiyat istikrarı ve Finansal İstikrarı sağlamalıdır. 
  • Tarım ve Gıdada Kamucu Tarım politikaları uygulamalarına geçilmelidir. Tarımsal KİT’ler yeniden açılmalıdır. 
  • Tarım sektöründe planlı kalkınma gündeme gelmeli; arazi kullanım planlaması,makro ve mikro tarımsal üretim planlaması, sulama planlaması, eğitim-istihdam-yatırım planlaması ivedilikle yaşama geçirilmelidir. 
  • Tarım Bakanlığında yeni bir yapılanmaya gidilmeli,liyakata dayalı görevlendirmeler yapılmalıdır. Tarım Bakanlığı Eğitim-Uygulama modeline dönmelidir. 
  • Dünyadaki ve Ülkemizdeki gelişmeler Tarım ve Gıda sektörünü  ‘'Milli Güvenlik Sorunu olarak ele alınmayı gerekli kılmaktadır. 
  • Tarım alanları,çayır ve meralar,zeytinlikler,orman alanları tavizsiz korunmalı,rant amaçlı yapılaşmaya açılmamalı,turizm,enerji ,maden şirketlerine peşkeş çekilmemelidir.Kanuni düzenlemelerdeki ‘İlgili bakanlık tarafından kamu yararı alınmış madencilik faaliyetleri’ibaresi çok uluslu ve yerli şirketleri  koruma amaçlı kullanılmamalıdır. 
  • Tarımsal ürün desteklemeleri bugünkü kanunda yer alan GSMH nın %1 düzeyinin üzerine çıkarılmalı,zamanında ödemeler yapılmalı,üreticiler desteklemelerin ne olacağını7-10 yıl önceden görebilir olmalıdır.Şimdiki uygulamada desteklemeler GSMH nın %0,5 düzeyinde veya altında ve çok gecikmeli yapılmaktadır. 
  • Rusya ve Ukrayna savaşı sebebiyle Tahıl ve Yağlık bitki ekiliş alanlarında Ülkemiz Gıda ihtiyacını karşılayabilmek için en az 5 yıllık ithalat ve üretim planlaması yapılmalıdır. 
  • Hayvancılığın geliştirilmesi ve üretimin artırılmasına yönelik desteklemeler ve yeni yatırımlar için teşvik sistemi uygulanmalıdır. İthalata yönelik uygulamalar kısıtlanmalıdır. 
  • Tarımsal üretim için kullanılacak krediler düşük faizli olmalıdır. Maliyetlerin artmış olması nedeniyle kredi limitleri artırılmalıdır. Çiftçi zamanında kredilenebilir olmalıdır. Ödenemeyen çiftçi borçlarına yönelik uzun vadeli düzenleme yapılmalı veya af çıkarılmalıdır. 
  • Küçük aile işletmeleri desteklenmeli,üretim,işleme ve pazarlama alanlarında kooperatifçilik desteklenmelidir. 
  • Topraksız tarım emekçilerinin (göçer –mevsimlik işçiler) sosyal, ekonomik sorunları çözülmeli. Çocuk işçi ve Emek sömürüsüne son verilmelidir. 
  • İklim değişikliğinin yaratacağı etkiler göz önünde bulundurularak yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kullanımına yönelik eğitim ve doğru su kullanımını sağlayacak ekipmanların temininde destekler sağlanmalıdır. 
  • Gıda güvenliği ve gıda güvencesini sağlayan tarımsal model uygulanmalı.Tüketicilerin sağlıklı ve ucuz gıdaya erişimi için tedarik zincirinde Kooperatiflerin daha etkin olmasına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.
  • İnsanların ne yiyeceğini belirleyenler o toplumu yönetme gücüne muktedir olurlar. 
  • Üretim olmazsa tüketiminde olmayacağının,üreteniyle tüketeniyle mutlu ve refah içinde bir Türkiye’de yaşayabileceğimizin bilincindeyiz.