Hürriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök "Herşey o gün bu havuzun başında o dakika başladı" başlıklı makalesinde, "Bu olağanüstü insanlık hikâyesini bu kadar güzel yazdığı için meslektaşım Cihan Yıldırım’la gurur duyuyorum." dedi.

İşte Özkök'ün o makalesi;

Hikayeyi anlatan kişi kimdir, anlattığı kişi kimdir size sonunda söyleyeceğim.

Önce bu harika gerçek hayat hikâyesini dinleyelim: “2007 yılında Doktorlar Caddesi’nde yürürken iki kolu olmayan bir kız çocuğu gördü. Üç-dört yaşlarındaki çocuk, anne ve babasıyla yürüyordu. Yanlarına gitti, çocuğu sevdi. Sevmekle kalmadı... Yardım etmek istedi. İçinden geldi... Ama böyle pat diye nasıl olacaktı?

Bunu aileye nasıl söyleyecekti? Söylese aile nasıl bir tepki verecekti? Yoldan geçen bir hanımın tanımadığı bir çocukla görüşmek isteği elbette garipti!

Topladı cesaretini... İçinden gelen duygulara hâkim olamıyordu. Anneye “Evinize gelip çocuğu ziyaret edebilir miyim” dedi. Anne şaşkın, baba “Ne alaka, ne oluyor” havasında...

Biraz da ısrar edince evde ziyaret ‘iznini’ kopardı. Tanımadığı bir memlekette, yolda gördüğü bu ‘özel’ çocuğu yeniden göreceği için mutluydu.

HEDİYEYİ VERİRKEN ÖYLE BİR ŞEY SÖYLEDİ Kİ... O AN

Ziyaret günü gelip çattı... Heyecanına hâkim olamıyordu. Hediye almalıyım dedi... Ne alacağını düşündü uzun süre...

Sonunda kavanoz türü bir akvaryumda balık almaya karar verdi. Stat arkasındaki evlerine gitti... Anne çekingen, baba ortalıkta yok, hediyesini gören çocuk mutlu...

İşte o an, yani hediyesini teslim ederken çocuğa öyle bir şey söyledi ki...

Bu büyük hikâyenin başlangıç vuruşu oldu.

“Bak, balıkların da kolları yok. Ama yüzüyorlar, mutlular” dedi.

İşte çocukla hikâyesi böyle başladı...

Herşey o gün bu havuzun başında o dakika başladı

TÜRK HAVA YOLLARI’NA SÖYLENEN SÖZ DE ŞUYDU

Tek bir amacı vardı; çocuğun mutlu olması... Bu ziyarette ailenin çocuğa biyonik protez taktırmak istediğini öğrendi. Hemen harekete geçti. THY geldi aklına... Oturup mektup yazdı. Mektupta “Eskişehir’de bir melek var. Ama kanatları yok, uçamıyor. Ona yardım eder misiniz” diye seslendi. THY’den olumlu cevap geldi...

Bu sırada boş durmadı. Moskova’da da girişimlerde bulundu. Temasta olduğu vakıfları, bürokratları ayağa kaldırdı...

Ama acı gerçek hemen öğrenildi. Biyonik protez pek işe yaramayacaktı. Vazgeçildi... Bu kez gerçek ‘kanatlar’ takmak için çabalamaya başladı...

Çocuğa bir uğraş kazandırmak gerekiyordu... Kendini ifade edeceği bir uğraş...

BALIK YÜZEBİLİYORSA SEN DE ŞUNU YAPARSIN

Çocuktaki iradeyi ve ışığı o zamanlar görmüştü. Önce aileyi ikna ediyor, ardından çocuğa ‘Balık yüzüyorsa sen de resim yapabilirsin’ diyor... Resim yapmaya başlıyorlar...

Ayaklarını kullanarak resim yapıyor.

Bu sırada kendi kızıyla birlikte Rusça’dan bir masal kitabı çeviriyor. Kitaptaki resimleri çocuklar çiziyor. Özel bir proje...

Bu özel projede bizim ‘özel’ kızımıza da yer veriyor.

Hatta onun yaptığı resmi kitabın kapağında kullanıyor.

Bir yandan da yaptıklarının duyulması için, imkânları genişletmek için ‘diplomatik’ ilişkiler yürütüyor.

MOSKOVA’DAKİ KONSERDE KULAĞA FISILDANAN O SÖZ

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Moskova ziyaretini fırsat olarak gördü.

Gül, Moskova’da konsere gidecekti.

O konserde konservatuvar okuyan kızı da görevliydi.

Kızına, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü mutlaka yakala, kızımızdan bahset” dedi.

Bir yolunu bulup Gül’ü yakaladılar... Hikâyeyi anlattılar. Türkiye’ye dönünce Çankaya’ya davet edildiler. Hep birlikte gittiler. Moskova’da açılacak resim sergisi için destek aldılar.

Cumhurbaşkanı çocuğun ayaklarıyla yaptığı resimlerin Moskova’da sergilenmesini sağladı.

Kapağında resmi bulunan kitap o dönem Rusya Devlet Başkanlığı yapan Medvedev’e Türkiye ziyaretinde hediye edildi. Eserleri Eskişehir’de de sergilendi...

Herşey o gün bu havuzun başında o dakika başladı

KANATSIZ MELEĞİN VALİSİ  VE BİR OTELİN HAVUZU

Bu sırada eğitim çağı gelip çatmıştı. Okullar onu kabul etmiyordu. Özel okullar da ailenin bütçesini aşıyordu.

Pes etmedi... Dönemin Valisi Kadir Çalışıcı’ya gitti. Çalışıcı, özel kaleme “Erdoğan Ercan’ı bağlayın” dedi.

Kuyumcu Ercan Kardeşler’in ortağı olan Erdoğan Bey, destek oldu.

Eğitim hayatı başladı... 

Ebru sanatının ‘kanatsız meleğine’ çok yakışacağını düşündü. Ve adım attı...

Kurs alması için destek gerekiyordu.

Bunun için de Vali Çalışıcı’nın kapısını çaldı. O sorunu da çözdü. Böylece çocuğumuz ebru öğrenmeye başladı...

Resim, ebru ve eğitimi tamamdı. Şimdi sırada yüzmeyi öğrenmesi vardı...

Anemon Otel’in kapalı havuzunu ayarladı.

Kısa sürede yüzmeyi de öğrendi. Azmi herkesi hayran bırakıyordu. Bu arada ebru sergisi bile açtı.

Kanatlı AVM’nin ev sahipliği yaptığı sergi, hayli ilgi gördü.

Yüzme işini ciddiye aldı ve ciddi ciddi ilgilenmeye başladı.

Vali Çalışıcı’dan bir isteği daha oldu... Antrenman sırasında çocuğu ziyaret etmesini ve madalya vermesini rica etti.

Çok büyük moral oldu...

Kendine güveni geldi... Artık kollarının olmamasını ‘engel’ olarak görmüyordu. Kanatlanmıştı bir kere...

Bırakın yüzmeyi, uçmayı öğrenmişti...”

BU ÇOCUĞUN ARKASINDAKİ GİZLİ KAHRAMAN KİMDİ

Bu çocuğun adı Sümeyye Boyacı.

O artık 15 yaşında genç bir kız... Türkiye onu Dublin’de düzenlenen 2018 Avrupa Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda kazandığı altın madalya sayesinde tanıdı.

Kanatsız Sümeyye’nin ‘uçmasını’ sağlayan ise Anadolu Üniversitesi Konservatuarı öğretim görevlisi Amine Aygistova’ydı...

Ve Dublin’de şampiyonluğa giden yol, işte bu fotoğrafta gördüğünüz havuzda, o küçücük ayakların suya değdiği an başlamıştı...

Herşey o gün bu havuzun başında o dakika başladı.

BU KAHRAMANI BİZE TANITAN GAZETECİ

Bu yazıyı bana Urla Şarapçılık’ın başındaki arkadaşım Can Ortabaş gönderdi. Yazıyı yazan kişi Cihan Yıldırım’dı...

Anadolu’dan bir gazeteci...

Eskişehir Anadolu gazetesinin genel yayın yönetmeniymiş. Hemen arayıp konuştum. Olağanüstü güzel ve dramatik bir üslupla yazmıştı bu hikâyeyi.

Fotoğraflarını istedim.

Sümeyye için büyük çabalar harcayan kadını tanımak istedim.

Hepsini gönderdi.

TEŞEKKÜRLERİM

Bu ülkede yaşayan bir insan olarak...

Azmi ve kararlılığı için Sümeyye’yi ve onu destekleyen ailesini kutluyorum.

Bu olağanüstü çabası için Amine Aygistova’ya minnetlerimi ifade ediyorum.

Katkılarından dolayı Cumhurbaşkanı Gül’e, Türk Hava Yolları’na, o dönemin Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı’ya ve havuzunu açan Anemon Otel’e teşekkür ediyorum.

Bu olağanüstü insanlık hikâyesini bu kadar güzel yazdığı için meslektaşım Cihan Yıldırım’la da gurur duyuyorum.