Elagöz açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

"Geçmiş yıllarda coşkuyla kutladığımız Avukatlar gününü, artık bir coşkuyla kutlayamıyoruz. Çünkü her geçen gün tüketiliyoruz. 

İstanbul Barosuna kayıtlı meslektaşımız Av.Ersin Arslan görevi başında katledildi. Birkaç gün önce Manisa Barosuna kayıtlı meslektaşımız Av.Muhammed Halil Yavuz intihar etti. Bu insanlar henüz 27 yaşındaydı. Büyük hayallerle başladıkları meslek yaşamlarına ve hayatlarına uzanan kirli eller ve başta ekonomik sebepler olmak üzere , meslek icrasında karşılaştıkları sorunlar, meslektaşlarımızı bizden kopardı. Öncelikle hayatını kaybeden meslektaşlarıma bir kez daha Allah’tan rahmet , tüm avukat camiasına başsağlığı diliyorum. 

Bu ölümler ne ilk ne de son olacaktır. Bu nedenle üzgünüz. Bu sistemi inşa edenler, tüm ölümlerin asıl sorumlularıdır.

Bu yıl Avukatlar Günü'nü, avukatlara yönelik her türlü fiziki ve psikolojik saldırıların vahim boyutlara ulaştığı, bağımsız savunmayı temsil eden avukatların yok sayılmaya, yargının kurucu unsuru olduğunun unutturulmaya çalışıldığı, gerek yasal düzenlemeler gerekse de fiili uygulamalarla mesleğin icra edilemez hale getirildiği bir ortamda karşılıyoruz.

"Marifet nitelikli hukukçular yetiştirmekte"

Temelinde 'savunma hakkı' ve 'hak arama özgürlüğü' olan avukatlık mesleği arabuluculuk ve uzlaştırmacı gibi kavramlarla parasal çıkarlar ve piyasa kuralları öne çıkarılarak yeniden yapılandırılmaktadır. Bu yapıyla halkın yargıya erişimi ve adil yargılanma hakkı da bu şekilde ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Sayısı yüzotuzbeş’leri geçen Hukuk fakülteleri ve buradan yeterli eğitim verilmeden mezun edilen binlerce hukukçu hakim, savcı ve avukat olarak meslek icrasına başlarken Türk yargısı da her geçen gün kan kaybetmektedir. Marifet hukuk fakültesi açmak değil, nitelikli hukukçular yetiştirmek olmalıdır.

Her yıl tekrar ettiğimiz ve artık tekrar etmekten yorulduğumuz meslek sorunları maalesef çözülmediği gibi , her geçen günde bu sorunlara yenileri eklenmektedir. 

Bunun temel nedeni, fiili gerçeklikten uzak yürütme erkinin ve yargı bürokrasisinin, baroların görüş ve önerilerini dikkate almayan ve ısrarla almak istemeyen bir anlayışı sürdürmesidir. Her gün sahada olan ve tüm yargısal sorunları yaşayan avukatların ve onların meslek örgütü baroların görüşleri sorulmadan yapılan her yeni düzenleme amacına hizmet etmemektedir. Etmesi de mümkün değildir. Avukatlar ve onların meslek örgütleri olan barolar her zaman hukukun ve adaletin yanında olmuşlardır. Sistemsel sorunlara bu kadar eleştirel yaklaşmamızın en temel sebebi de adalete olan inancımızdır. 

Ülkemizde çok ciddi bir hukuk krizi yaşanmaktadır. Bir hukuk devleti olan ülkemiz maalesef her geçen gün bu özelliğini kaybetmektedir. Devleti yönetenlerin Anayasaya, yasalara ve hukukun evrensel değerlerine uymak zorunda olmadıklarına dair bir anlayış içinde hareket etmeleri ülkemizin en önemli  sorunu haline gelmiştir. 

Devletin üç ana kurucu unsuru olan Yasama, yürütme ve yargı erklerinin tamamının yürütme organının tekeline sokulmak istenmesi ve bu anlayışın hukuk tanımaz bir biçimde devam ettirilmesi, ülkemizde yaşanan sorunların ana sebebidir. Türkiye Cumhuriyeti maalesef kanunlarla değil, genelgelerle yönetilen bir ülke olmuştur. Bu yapıda TBMM baypas edilmiş, Türk yargısı yürütmeye bağlı bir kurum  olarak görülmeye başlanmıştır.

"Baro seçimleri papatya falına döndü"

Kanuna aykırı genelgelerle Baro seçimleri papatya falına dönüştürülmüştür. Bu ciddiyetsiz yaklaşım sonucu  Ekim ayından bu yana iki kez ertelenen baro genel kurulu ve organ seçimleri 3. kez aldığımız kararla bir aksilik olmaz ise 10 /11 Nisan tarihlerinde yapılabilecektir. Karşılaştığımız bu tablo bizlerin hukuka neden sahip çıktığımızı bir kez daha ortaya koymuştur. Çünkü hukuku askıya alırsanız ve keyfi davranırsanız bu tür tablolarla karşı karşıya kalırsınız.  Lebalep parti kongreleri milletin gözünün içine soka soka yapılırken, kanunen yapılması zorunlu genel kurullarımız yapılamamıştır. Bu çifte standarttır. Bunu toplum vicdanı ve hukuk vicdanı kabul etmez. Ülkemizde hukuk maalesef askıya alınmıştır. Bu hukuksuz yaklaşıma karşı,  gerek Yüksek Seçim Kurulu  gerek İlçe seçim kurulları ve idare mahkemeleri karşı durmamış, tutarsız kararlarla siyasi otoritenin hukuksuzluğunu olağan görmüşlerdir. Hukuk tanımayan siyaset anlayışı bu işin sorumlusu ise de bu hukuksuzluğa karşı durmayan yargı mensupları masum mudur? Bu anlayışla ülkemizde hukuksuzluk, maalesef olağan hale getirilmiştir. 

"Adaleti ortadan kaldırırsanız..."

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ünde dediği gibi “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin devlet halinde varlığı kabul edilemez” Adaleti ortadan kaldırırsanız devleti de ortadan kaldırırsınız. Devletin olmadığı bir yerde herkes kendi adaletini sağlamaya çalışır. Güçlülerin güçsüzleri ezdiği, ahbap çavuş ilişkisiyle işlerin görüldüğü, iktidara yakın grupların her türlü denetimden uzak ve hukuk tanımazlığı, çifte standart uygulamalar, toplum vicdanını da ciddi şekilde yaralamaktadır. İşte tam da burada hukukun üstünlüğünün ne kadar önemli bir kavram olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Gerçekten ülkemiz bir hukuk devleti olsa bu tabloları da görmeyiz. 

2020 ve devamında 2021 yılının ilk çeyreğinde çok ciddi hukuk skandalları ile karşılaştık. Genelgelerle kanunların yok sayıldığı, genelgelerin kanun gibi uygulandığı, Yargının bu hukuksuzluklara karşı bir refleks göstermediği ve bu hukuksuzlukları olağanlaştırdığı, bundan feyz alan siyasilerin hoyratça davranışları, cumartesi kararları ve kararnameleri ile  ülkede çok ciddi kararların alınması, anayasanın ve  kanunların önemsenmediği ve yok sayıldığı , yargıya açıkça talimat verildiği günleri yaşadık. Çoklu Baro ucubesinin Anayasa Mahkemesi görüşmelerinden bir gün önce siyasilerin “anayasa mahkemesine gözdağı vermesi” şeklindeki beyanatları, “anayasa mahkemesi kapatılmalı” gibi akıl ve mantık dışı bir söylemler  ile karşılaştık. Bu anlayış ile mi hukuk devletini güçlendireceğiz. Bu düşünce ile mi ülkede adaletli bir düzen inşa edilecek. 
Siyaset yargıya müdehale etmekten vazgeçmelidir.

"Neden bizleri bu çalışmalara davet etmediniz?"

Ülkemizde bir süredir yargı reformları adı altında çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalarda, sorunu her gün yaşayan avukatlar ve onların meslek örgütü olan barolar neden yer almadı? Neden bizleri de bu çalışmalara dahil etmediniz? Çağırdınız da gelmedik mi?   Yapılan bunca hukuk reformundan bugüne kadar nasıl bir sonuç aldınız? 

Bu reformlarla yargılamaları mı kısalttınız? 

Adalete erişimi mi kolaylaştırdınız? 

Yargıyı mı bağımsızlaştırdınız? 

Hakimler üzerindeki baskınızı mı kaldırdınız?

Mahkemelerden doğru kararlar çıkmasının yolunu mu açtınız?

Mahkemelerdeki dava ve dosya sayısını mı azalttınız? 

Yargıda liyakati mi getirdiniz? 

Kişi hak ve hürriyetlerini mi güçlendirdiniz?

İfade özgürlüğünün önünü mü açtınız?

Artık görüş ve kanaatinden dolayı insanların yargılanmasının yolunu mu kapattınız? 

Toplumun adalete olan inancını %20'lerden %100'lere mi çıkarttınız? 

Hangisini yaptınız? Gerçeklerle örtüşmeyen reformlarınızla yargı sistemini her geçen gün içinden çıkılmaz bir hale soktunuz.

Yaptıklarınızla en büyük sıkıntıyı da biz avukatlara yaşattınız. İşyerimiz olan adliyelerde artık doğru kararlar alamaz hale geldik.  Gün içindeki uzun duruşma sırası beklemeleri, bunlara karşı bir çözüm üretmemenizin yanında , takip açarken bile keyfi uygulamalarınız ile krizlere sebep oldunuz.

Denetimden yoksun bir mekanizma yarattınız. Bizleri  her gün fiili gerçekliklerden uzak, hayatında adliyeye uğramamış bürokratların  masa başında hazırladığı genelgeleriniz ile  iş yapamaz hale getirdiniz. Avukatları hakimlerle, savcılarla ve memurlarla karşı karşıya getirdiniz. İşte adalet teşkilatının geldiği son durum bu!

Lütfen adaletin ayarını daha fazla bozmayın! “Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar” sözüyle sözlerime burada son verirken, sorunların konuşulmadığı, gerçek bir kutlama havasında kutlayacağımız Avukatlar günü kutlamalarını görmek dileğiyle “ hukukun işlemediği ülkemizde hukuka ve adalete inancını kaybetmeyerek zor şartlar altında mücadele eden tüm avukatlarımızın 5 Nisan Avukatlar Gününü kutluyorum. "Herkes için adalet, adalet için avukat" diyor ve  katılımlarınızdan dolayı hepinize sevgi, saygı ve şükranlarımı sunuyorum"