Elagöz, "Yine bir Cumartesi sabahı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçildiği günden beri alışık olduğumuz şekilde yeni bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile uyandık. Şaşırdık mı? Hayır, şaşırmadık. 2011 tarihinde imzalanan ve 2012 tarihinde  yürürlüğe konulan, İstanbul’da imzalandığı için de adı İstanbul sözleşmesi olarak bilinen 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin” 9 sayılı  Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. Maddesindeki yetki gerekçe gösterilerek feshedilmesine karar verildi" dedi.

"İnsan hakları alanında düzenleme yapılamaz"

Elagöz, "Ortadaki hukuksuz durumun tespiti bakımından ve herkesin uymakla yükümlü olduğu Cumhurbaşkan’ının da uyacağına yemin ettiği Anayasamızın 90. Maddesinden bahsedeceğim. Anayasamızın 90. Maddesi ne diyor; Maddenin 1. fıkrasında; Türkiye Cumhuriyeti adına, Yabancı Devletlerle ve Milletlerarası Kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Bunun istisnaları ise aynı maddenin 2. Fıkrasında belirtilmiştir. Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, devlet maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konulabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur. 2. Fıkradan da anlaşılacağı üzere sadece Ekonomik, Ticari ve Teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar için meclisin bir uygun bulma kanununa  ihtiyaç yoktur.Fesih kararına gerekçe yapılan 9 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesindeki yetki 2. Fıkrada zikredilen Ekonomik, Ticari ve Teknik ilişkileri düzenleyen andlaşmalarla ilgilidir. Oysa ki İstanbul Sözleşmesi doğrudan kişi hak ve hürriyetlerini ilgilendiren bir andlaşma olması sebebiyle Anaysanın 90. Maddesinin 1. Fıkrası gereği Meclis tarafından kabul edilir veya sözleşmeden çekilmeye dair bir uygun bulma kanunu ile feshedilir. Yine anayasamıza göre; Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve Cumhurbaşkanlığı Kararı diye iki farklı hukuki düzenleme söz konusudur. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Kanun hükmünde olmasına rağmen, Anayasamıza göre Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile de İnsan hakları alanında düzenleme yapılamaz" diye konuştu.

"Sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz"

Elagöz, "Hukuka aykırı olan Cumhurbaşkanlığı kararına karşı dün Eskişehir Barosu olarak, yürütmenin durdurulması, kararın iptali ve karara dayanak teşkil eden 9 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesinin 1. fıkrasının anayasaya aykırılığına ilişkin Danıştay Başkanlığı nezdinde  dava açmış bulunuyoruz. Bunu da tüm kamuoyuyla paylaşmak isteriz. 2 Mart 2021 tarihinde Yargı reformu adı altında İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı. Bazıları  da bu planla Türkiye’nin yıldızlara gideceğini söylediler. Bakın, bu İnsan hakları eylem planını açıklayanlar aradan geçen 18 gün sonra ülkemizi karanlığa götürecek, uluslararası kamuoyundan soyutlayacak tasarruflarla karşımıza çıktılar. Toplumun genelinin karşı çıktığı, ancak siyasi sebeplerle bir kısım gerici zihniyetin talep ve isteklerine uygun olarak feshedilen İstanbul sözleşmesi, maalesef uzun yıllardır devam ettirilen kutuplaştırma politikalarına yeni bir halka eklemiştir. Tarikat ve cemaat mensuplarının fesih kararına teşekkür sırasına geçmesi de gösteriyor ki; kafaların arkasında farklı bir Türkiye Cumhuriyeti özlemi var. Ancak bilinmesini isteriz ki; bizler bu ülkenin kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda Cumhuriyet değerlerine, Cumhuriyetimizin kazanımlarına, demokrasiye ve aydınlık bir Türkiye’nin inşasına olan inancımız gereği meşru zeminlerde  sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi.

"Beni bırakma anne!’’ diye haykıran çocukların çığlıkları son bulsun diye onayladık!"

Eskişehir Barosu, Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Av. İrem Çeviker Maraşlı ise, "Kader Nur Kaya, Huriye Kara, Hafize Külcü, Ayşe Tuba Arslan, Çiğdem Çeledir, Özgecan Aslan, Emine Bulut ve dün herhangi bir şehrin herhangi bir yerindeki başka bir kız kardeşimiz, belki şu an ve muhtemelen yarınlarda da başka başka kız kardeşlerimiz olmak üzere 2021 yılının ilk 79 gününde 77 kadın daha öldürüldü. İlerde belki çoğunun isimlerini bile bilemeyeceğiz. Biz, İstanbul Sözleşmesini ‘’Beni bırakma anne!’’ diye haykıran çocukların çığlıkları son bulsun diye onayladık! Kadın erkek, güçlü güçsüz, eşit, adil bir dünya için başucu kitabı yaptık! Bir gecede milletin iradesini hiçe sayarak, açıkça Anayasa’ya aykırı çekilme kararını anlamamız, içimize sindirebilmemiz, bir hukuk devletine yakıştırabilmemiz mümkün değildir" dedi.