Merhabalar; 

Ben Sezgin Sarı.

23 yıllık eğitimci olarak, değişik sivil toplum kuruluşlarında, ülkemizin değişik coğrafyalarında çalışan bir öğretmen olarak sormak istiyorum...

Covid- 19 (Koronavirüs) salgını bizi ne kadar etkiledi?  

Bir eğitimci, bir baba, bir veli ve bir vatandaş olarak Covid-19 (Koronavirüs) ne ifade ediyor?

Şimdiye kadar bizde neleri değiştirdi? Bu değişiklikler bizim için istendik mi gerçekleşti yoksa zorla mı?

İnsanlık tarihinde şu anki duruma göre koronadan daha tehlikeli, daha ölümcül salgınlar yaşandı.

Milyonları hatta 100 milyonları bulan ölümler gerçekleşti. Onlara kıyasla daha az olan kayıplar karşısında insanlık neden bu kadar korktu ve panikledi?

Ülkemizde trafik kazalarında sadece 2018 yılında  6 bin 675 kişi maalesef hayatını kaybetmiş. 25 Temmuz 2020 itibari ile can kaybımız 5596’dır.

Acaba neden bu kadar panikledik?

Burada kıyaslama yaparken bir tek canın bile çok kıymetli olduğu gerçeğini hiç bir zaman göz ardı etmiyorum.

Trafik kazalarında bunca ölen insanımız belki de kanıksandı toplum olarak. İnsanların bu kadar korkmasının, paniklemesinin en önemli sebeplerinden biri de her türlü bilginin çok hızlı yayılması ve bu bilgilerin de birçoğunun yanlış olmasından kaynaklanmaktadır.

Diğer bir ifadeyle bilgi kirliliğinin olması.

İnsan olarak sosyal bir varlığız. Türk Milleti olarak bir adım daha sosyalizdir, hatta ” iki lafın belini kırmak” deyimi bizim için olmazsa olmazımızdır. Bayramlarda, misafirlikte, nişanlarda-düğünlerde, asker uğurlamada, cenazede v.b etkinliklerin hepsinde fazlaca yakınlık vardır.

Şimdiye kadar bizler için sıradan olan, çoğu zaman zorla yaptığımız birçok iş meğerse bu süreçte ne kadar aranır oldu.

Her hafta Salı pazarına veya Cuma Pazarı'na gitmek, ayda bir kere berbere uğramak, haftanın birkaç günü mahallemizin kahvesine gidip aynı insanlarla oturup çay içmek, bazen çok sıkışık da olsa tramvaya binip çarşıda boş boş dolaşmak, suyumuz bittiğinde karta su yüklemek hayatımızın rutinleri idi. Bunları yaparken ara sıra oflayıp pufladığımız zamanlar olmuştur.

Bir yaşlı ziyareti,bir hasta ziyareti, Cuma Namazı veya vakit namazlarında camiye gitmek, oğlu askere giden dostumuza 'Allah kavuştursun'a gitmek, kızımızın nişanı, oğlumuzun düğünü, eşimizle çocuklarımızla Porsuk kenarında, Kentpark’ta dolaşmak, yapmaktan zevk aldığımız etkinliklerdi. 

Ne oldu birden 'sokağa çıkma yasağı'.

Devletimiz salgının yayılmaması, etkisinin azalması için bir anda aldı bu kararı. Çok da doğru oldu. Zor oldu, çok zorlandık vatandaşlar olarak.

Ancak her gün Sağlık Bakanının açıkladığı tabloları gördükçe ikna olduk belki de evde kalma zorunluluğuna.

Bir baba bir veli olarak gördük ki ilk kez bu kadar uzun süre çocuklar okula gitmedi. İlk açıklandığında 15 gün tamam dedik, iyi olur dedik salgın hafifler biz de biraz rahatlarız dedik.

Ancak zaman geçtikçe süreç hem biz anne babalar için hem de çocuklarımız için daha zor daha sıkıntılı bir hal almaya başladı.

Milli Eğitim Bakanlığımızın başlattığı EBA destekli uzaktan eğitim şeklindeki dersler bir yere kadar çocuklarımız için iyi oldu. Ancak ısınan havalar uzun süren sokağa çıkma kısıtlamaları psikolojik olarak herkesi olumsuz etkilemeye devam etti.

LGS'ye girecek çocuklarımız içinse bu süreç daha da karmaşık ve zor geçti.

Ramazan Bayramı ile birlikte yeni normal duruma geçildikten sonra hayat biraz daha kolaylaştı. En azından kademeli olsa da evde kalma kısıtlaması hafifledi.

Bu da evde bulunan her yaş grubu insanı fazlasıyla rahatlattı. Yeni normal hayat hepimiz için çok yeni davranışlar getirdi.

En önemlisi artık sokakta, çarşıda, pazarda, AVM’lerde maskesiz gezmek yasaktı.

Sarılmayı, öpüşmeyi, tokalaşmayı seven milletimiz için zor bir süreç başlamış oldu, maalesef. Uzunca bir süre bu şekilde yaşayacağız sanırım.

Tabi ki benim için en önemlisi bir öğretmen, bir eğitimci olarak bu süreci yaşamak oldu.

23 yıldır süregelen, hayatımın anlamı olan öğrencilerimden ayrılmak çok zor geldi.

15 günlük ilk ayrılık kabul edilebilirdi ancak sonrasındaki 3 ay hiç iyi olmadı. Çünkü bir öğretmenin en mutlu olduğu yer ailesi ve öğrencilerinin yanı yani okuludur.

Diğer meslek gruplarındaki arkadaşlarımız sorulduğunda "işe gidiyoruz" derler ancak öğretmenler hep “okula gidiyoruz” der.

Çünkü bizler için okul bir işyeri değildir. Belki de evimizin 4 veya 5. odasıdır.

Okul bizim için bir soluklanma, bir yenilenme, gençleşme yeridir. Çünkü bizler için orada karşılıksız sevgi vardır. Biz de bu sevgiden uzak kaldık. Tabi ki önceliğimiz sağlığımız.

Sadece bizim değil tüm insanların sağlığı...

İlk defa bu yıl çocuklarımı mezun edemedim...

4. sınıftık bu yıl. İlk defa mezuniyet hatıra fotoğrafı olmadı onlarla. Benim gibi birçok arkadaşımın da olmadı.

Ara sıra onlarla uzaktan da olsa iletişim kurduk. Ancak her iletişim doğru etkileşim demek değildir.

Uzaktan, sınırlı da olsa öğretim yapılabilir ancak eğitim yüz yüze, karşılıklı, dokunarak, seslenerek, gülerek, bazen kızarak yapılan etkinliğin adıdır. Hele birde ilkokul öğretmeniyseniz kesinlikle sınıfta olmalısınız.

Çocuğa davranış kazandırmanın en doğru şekli uzaktan nasihatler ile değil aynı havayı kokladığımız okul ikliminde yaparak, yaşatarak, ona davranış kazandırmaktır.

Umarım bakanlığımızın planladığı zamanda ve gerekli önlemlerin alındığı şartlarda eğitim öğretime yüz yüze olarak başlarız.

Peki, bu süreci en az hasarla, en az kayıpla nasıl atlatırız?

Burada vatandaş olarak, anne olarak, baba olarak, eğitimciler hepimize önemli görevler düşmektedir.

Aslında çok da zor değil yapılacaklar;

Sağlık Bakanlığımız ve diğer bakanlıklarımız bu konuda bizlere neyi tavsiye ediyorlarsa eksiksiz yerine getirmek. Eminim vatandaş olarak ne kadar duyarlı olursak bu kötü durumu en kısa sürede atlatırız. Bu konuda insanlarımızın sağduyusuna fazlasıyla güveniyorum. Maske takmak, sosyal mesafeyi korumak, el hijyenimize dikkat etmek ve mümkün olduğu kadar kalabalık ortam oluşturmamak.

Bu süreçte gecesini gündüzüne katıp canları pahasına çalışan sağlık çalışanlarımız, polis teşkilatımızın kıymetli mensupları, askerlerimiz ve illerimizde 'Vefa Grupları'nda görevlendirilen gönüllü kamu görevlilerimize sonsuz şükran ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Umarım bir daha böyle salgınlar ve insanları zor durumda bırakacak afetler olmaz.

Kalın sağlıcakla...