Merhabalar eskisehirekspres.net takipçileri.

Yeni bir yazıyla beraberiz.

Sık duyduğumuz bir ifadedir kalp ağrısı. Zaman zaman hepimizin sol yanındaki cevahir ağrımaz mı? Ancak ilginçtir, fizyolojik olarak ağrının kalbimizden kaynaklandığını ayırt edemeyiz. Çünkü visseral organlar dediğimiz iç organlarımızın kendilerine özel ağrıları olmaz. Dermatom adı verilen, vücut bölgelerimizin duyusal sinirlerinin kapsadığı yerlere bağlı ağrılar gelişir.

Örneğin safra kesesi sorunu olan hastada bele vuran kuşak tarzında ağrı olması tipiktir. Safra kesem ağrıyor diyemez bu ağrıyla ilk karşılaşan kişi. Ancak öğrenilmiş gerçeklik sonucu böbrek taşı ağrısı yaşamış olan biri diğer atakta tanıyı bazen kendi bile koyar. Zaten hekimliğin en önemli özelliklerinden olan ayırıcı tanı yapma buralarda önem kazanır.

Düşünsenize her göğsü ağrıyanın kalp hastası olduğunu. Kalp hastalığına bağlı gelişen ağrı şekil, süre, bölge yönünden belli başlı özellikler gösterir. Elbette yaş, kilo, yandaş hastalıklar, aile öyküleri, cinsiyet gibi hastaya ait özelliklerle birlikte değerlendirildiğinde durumun ciddiyeti daha da artar. Her zaman bir hekimin mottosu olagelmiş Hipokrat’ın ‘’hastalık yoktur hasta vardır’’ cümlesi akılda kalmalı. En azından hekimler için. Kırk yaşın üzerinde, şeker ve hipertansiyon hastalığı olan, yakın akrabalarında kalp hastalığı öyküsü olan, karın-bel çevresi geniş, sigara içen bir erkek hastanın kalp ağrısıyla, 19 yaşında bir genç kızımızın kalp ağrısı hemen ayrışır. Birisi yüreğinin kenarında küllenmiş sevda acılarının katkısı olsa da kalp kasını besleyen damarlarında (koroner damar) ciddi aterosklerotik hastalık olabileceği öngörüsüyle ileri tetkik, tedavi, en az 4-6 saat takibi hak ederken diğerinin gerçek bir aşk acısı veya sınav stresi nedeniyle gelişen psikosomatik durumu kendisine sözel olarak açıklanıp kısa süre sonra yollanması doğaldır. 

Demem o ki şiirlerin ilham perisi, günde ortalama yüz bin kez (doğru okudunuz 100.000) atarak, ortalama altı bin (evet 6.000) litre kanı vücudumuzda dolaştıran sol yanımızdaki cevahir gerçekten hastalanırsa tipik bazı belirtiler olur. Burada koroner kalp hastalıklarından bahsettiğime dikkat çekmek isterim. Kalbin morfolojik olarak başka rahatsızlıkları da var elbette. Dört farklı senaryo ile ortaya çıkabilir koroner kalp hastalıkları. İskemik kalp hastalığı da denir bunlara, çünkü koroner damarlarda oluşan daralmaya bağlı oksijen sunumundaki yetersizlik ana nedendir. 

Birinci senaryo Angina Pectoristir (anjina pektoris). Daralmanın miktarına bağlı olarak zaman zaman  yaşanan göğüs ağrısıdır. Dereceleri vardır. 

İkinci senaryo akut miyokard enfarktüsüdür (ani gelişen kalp kası işlevsizliği). Daralma kritik dereceyi aşmıştır, oksijen sunumundaki yetersizliğe bağlı ciddi ağır bir klinik tablo vardır. Ölüm korkusunun hissedildiği soğuk terlemenin olduğu, 20 dakikadan uzun süren, çene sol omuz, sol kola yayılan göğüs, sırt ağrısıyla karakterize bir tablo. Eğer kritik darlığı açmazsanız kalp kasının işlevinin yitirilmesiyle kasılma gücünde kalıcı azalma hatta ölüme kadar gidebilen sonuçları olabilir. 

Üçüncü senaryo ani ölümdür. Bazen etkilenen bölgelere ve başka bazı nedenlere bağlı olarak kritik eşiğin aşılmasıyla kalp kasının kasılma düzeni, şekli etkilenir, bozulur, ‘’Aritmi’’ gelişir, kalp kası kanı pompalayamayacak şekilde düzensiz, kötü kasılır, ani ölüm gelişir.

Dördüncü senaryo konjestif kalp yetmezliğidir. Zamanla darlık ve tıkanıklıklara adapte olmaya çalışan kalp kası büyür, yorulur, adeta heybetine karşın artık hiç kasılamamaya başlar. Kabaca sıvı birikimi demek olan konjesyon gelişir. Hani iki adım yürüdüğünde nefes nefese kalan, bacakları, tüm vücudu şiş, tek değil üç dört yastıkla uyuyabilen hastalar var ya… 

Yazı uzadı yine değil mi? Olabildiğince basit anlatmaya çalıştım. Hastalıklar ortaya çıktığında tedavi olmaya çalışmak değil, bilinçli, doğru bir yaşam sürerek hastalıkların oluşmamasını sağlamaktır asıl olan. Dikkat edin kendinize…

Ne güzel söylemiş Nazım;

'Sen şimdi yalnız saçımın akında,

Enfarktında yüreğimin, 

Alnımın çizgilerindesin memleketim, 

Memleketim, 

Memleketim…'

Esenlik, selamet, sağlıcakla kalın…