Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Anadolu Üniversitesi (AÜ) ve İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından bu yıl 20'ncisi düzenlenen "Eskişehir Uluslararası Film Festivali"ne katılan Karakaş, tanımı üzerinde evrensel bir uzlaşma bulunmamakla birlikte, süresi 30 dakikaya kadar olan eserlerin "kısa film" olarak adlandırıldığını anımsatarak, kısa filmi sektör haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi.

Türkiye'de dünya çapında başarı sağlayabilecek nitelikte kısa filmler üretildiğini ancak yönetmenlerin bunu uzun süre sürdüremediğini aktaran Karakaş, "Birkaç iyi film yaptıktan sonra dizi ve reklam sektörüne geçiyorlar. Hedefimizi gerçekleştirebilmek için kısa filmlerin gösterim alanlarından biri olan festivalleri tercih ediyoruz. Eskişehir Uluslararası Film Festivali de bunlardan biri." diye konuştu.

Karakaş, dünyanın geldiği durum, teknolojik gelişim ve yeni neslin alışkanlıkları doğrultusunda, 4-5 yıl sonra hayatında hiç kısa film çekmemiş ünlü uzun metraj yönetmenlerin de bunu yapmaya başlayacakları öngörüsünü dile getirerek "Dünya değişiyor, internet hızla yaygınlaşıyor. Her şey akıyor, odaklanma süreleri kısalıyor. Seyirci daha kısa filmler istiyor. Dijitalleşen dünyada kısa film geleceği sineması olacak." ifadelerini kullandı.

Sosyal medyaya bakıldığında, karakter ve sadece görsel paylaşabilme gibi bazı sınırlamaların bulunduğuna işaret eden Karakaş, şunları kaydetti:

"Haliyle odaklanma sürelerimiz değişiyor. Sosyal medya, örneğin zamanla kitap okuma alışkanlığını değiştirdi. Bunlar seyircinin zihnini de değiştiriyor. Yavaş yavaş video paylaşım sitesi Youtube estetiği sinemaya da yön verecek diye tahmin ediyoruz. İpuçlarını alıyoruz. Yeni nesil çok farklı. Zihinleri, kafalarının çalışma şekli. Bu yüzden kısa film gittikçe daha fazla talep görecek bir alan. Sinema sektöründe gelecek kısa filmde. Yeni teknolojik gelişmeler de oraya işaret ediyor." 

"Artık tahammül sınırımız var"

Yönetmenliğini yaptığı 5. kısa filmi "Abiye" ile İstanbul'dan festivale katılan Doğuş Algün de filmiyle mutfak masraflarını çıkarmak için yüksek fiyatla satılan abiye kıyafetleri evlerinde işleyen kadınların hikayesini anlatmaya çalıştığını söyledi.

Son 5 yıldır kısa filmin çok iyi bir yolda olduğuna dikkati çeken Algün, "Kaliteli yapımlar ortaya çıkıyor. Bunun yanında fonlamalar da çoğaldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı fonları, diğer bazı bağımsız desteklerin de etkisiyle kısa film Avrupa düzeyine yetişmek üzere." dedi.

Algün, Türkiye'de artık bir seyir zevki oluştuğuna işaret ederek, "İnternet ya da televizyonda izlediğimiz dizilere tahammül sınırımız var artık. 20 ve 30 dakikalık dizi veya filmleri daha tolerans göstererek izleyebiliyoruz.  Anlatılan etki güçlü olmaya başladı. O yüzden kısa filmlerin etkisinin arttığını düşünüyorum. Buna roman ile öykü örnek verilebilir. Kısa filmi öyküye benzetebiliriz." ifadesini kullandı.

"Sosyal medyayla kısa süreli filmler izlemeye alışıyoruz"

Festivalde 4 dakikalık "C.O.D" adlı çalışmasıyla yer alan yönetmen Onur Doğan ise teknolojinin gelişmesiyle kısa film üretiminin kolaylaştığını ve bunun sinemacılar için adil hale geldiğini söyledi.

Sinema ve televizyon okullarının çoğalmasına paralel mezun sayısında da bir artış yaşandığını belirten Doğan, "Böylece sinemacılar da ilk filmlerini ya da projelerini kolaylıkla yapabiliyorlar. Belediyeler, üniversiteler aracılığıyla yapılan festivallerde de eserlerini tanıtabilme imkanı buluyorlar. Türkiye'deki sinema ve sanatın gelişimi açısından da önemli bir gelişme." diye konuştu.

Doğan, tüm dünyada yapılan film ve dizilerin süresinin gittikçe kısaldığına dikkati çekerek, "İnternet dizileri gibi daha önce alışık olmadığımız formatlar ortaya çıkıyor. Sosyal medyayla kısa süreli filmler izlemeye alışıyoruz. Yeni filmler ve medyalar da buna ayak uyduruyor ister istemez. Hızlı tüketiyoruz. Kısa film de süresi bakımından avantajlı konumda." değerlendirmesinde bulundu.