Tambova, “15 Temmuz’un 3’üncü yılında, dış tehdit unsurların, içerideki işbirlikçileri ile ülkemize yine hain tuzaklar kurması muhtemeldir. Büyük devlet olmanın en ağır bedeli budur ve bu tuzakları bozacak olanlar da bizleriz. Rusya’dan alınan S-400 füzeleri, NATO ve dolayısıyla ABD ile ilişkilerimizde bir sorun yaratacağı muhakkaktır. Ancak NATO geçmişte de Sayın Bülent Ecevit’in de vurguladığı gibi, bize dost yüzünü pek fazla göstermemiştir. 1978 yılında Sn Ecevit, ABD ambargosuna karşı yapmış olduğu tarihi açıklamada bunu çok diplomatik bir şekilde, kendine has nezaketi ve bir o kadar da vurgulu cümleleriyle ifade etmektedir. “Kendimizi değişen gerçekliklere ve durumlara uyarlamak zorundayız” der. Doğrusu siyasi tarihimize bakıldığında, olayların sistematik bir şekilde tekerrür ettiği görülmektedir. Burada unutulmaması gereken en önemli husus, her devletin kendi çıkarını korumak zorunda olduğudur. Dolayısıyla dost ve müttefik tabiri, siyasi dilin diplomatik olarak kullanılmasından başka bir şey değildir. Tabii ki, Kuzey Atlantik Paktı ülkemiz için bağlayıcı kararlar içermektedir. Ancak, Türkiye bağımsız bir ülkedir ve sınır güvenliğini korumak adına ter türlü tedbiri almalıdır.  İçinde bulunduğumuz coğrafya ve sürekli bir savaş iklimi dolayısıyla, hava savunma sistemimizi güçlendirmek önceliklerimiz arasındadır. Buradaki en büyük tehlike, iktidar partisinin dış politika da günü birlik kararlar alması ve sağduyudan uzak davranmasıdır. Diplomatik olarak atılan bir adımın, ülke menfaati ve sınır güvenliği gözetilerek değil, iç politika malzemesi yapılmak üzere atılmasıdır. Unutmamalıdır ki! Realiteden uzak popülist davranışlar dış politikada felakete neden olabilir. Bunu yakın tarihimizdeki Suriye örneğinde yaşadık. DSP olarak bu süreci dikkatle takip edecek, gerektiği yerde uyarılarımızı yapıp, gerektiğinde de ülke menfaati adına desteğimizi vereceğiz” diye konuştu.