Mehmet Ektaş, konuyla ilgili şunları söyledi;

“Ülkemiz, “açık giriş kapalı çıkış kapısı” politikalarıyla sığınmacı, göçmen, kaçak cenneti oldu. Demokrafik, sosyal, kültürel sorunlarımız çığ gibi büyüdü. Ülkemizdeki sığınmacı sorunu, hayatımızın her alanını olduğu gibi ceza hukukumuzu da olumsuz etkilemeye başladı. Ailesiyle birlikte ülkemize gelip yerleştikten 6 yıl sonra; karın ağrısı şikâyetiyle gittiği hastanede 37 haftalık hamile olduğu ortaya çıkan ve geçici koruma statüsünde sığınmacı olduğu tespit edilen Suriye uyruklu 13 yaşındaki M.H'nin durumunu doktorlar hastane polisine bildirince babası, annesi ve kızlarını imam nikâhıyla evlendirdikleri 26 yaşındaki Suriyeli hakkında Ağır Ceza Mahkemesi'ne “reşit olmayanla cinsel ilişki”  ve “reşit olmayanla cinsel ilişkiye yardım” suçlamalarıyla açılan davada verilen beraat kararı, sadece biz hukukçuları değil, Türk Milletini derinden yaraladı. TCK’nın 3. Maddesinde düzenlenen Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi gereği, Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz”

"Türkiye’de evlenme yaşını bilmemeleri mümkün değil"

Ektaş, “Bu düzenlemeler çerçevesinde, Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinin kararı, skandaldır, Türk Hukukuna aykırıdır. Sanık anne ve babanın Türkiye'ye yerleştikten 6 yıl sonra Türkiye'de evlenme yaşını bilmemeleri mümkün değildir.  6 yıllık süre bir toplumun ve milletin toplumsal kurallarını öğrenme için yeterli bir zamandır. Sanıklar anne ve baba ile imam nikahlı eşin, suçun maddi unsurlarını bilememe gibi bir durumdan söz edilemez.Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünden alınan verilere göre; cinsel istismar mağduru olan çocukların yüzdesi  ve açılan ceza davaları her geçen yıl artmaktadır. Bu verilerden görüldüğü üzere çocuğa yönelik cinsel istismar, ülkemiz açısından, ertelemeksizin önlem alınması gereken bir sorundur. Bu karar egemenliğimizi tehdit ettiği gibi, Ülkemizde bulunan, göçmen, mülteci, sığınmacı ve kaçakların suç işlemelerini teşvik edecektir. Özüne baktığımızda,  bu kararda Osmanlı döneminde tarikatlara, cemaatlere, azınlıklara, ayrı ayrı uygulanan çoklu hukuk sistemine bilinçsizce öykünme anlayışının izleri görülmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin temeli laik hukuk devrimidir. Laik Hukuk Devrimini korumak Cumhuriyeti korumaktır. Bu anlayışla, Mahkemenin verdiği karara karşı kamuoyunun dikkatini çekiyor, hukukumuz özelinden egemenliğimizi dinamitlemeye çalışan her türlü hata ya da bilinçli eyleme karşı uyanık ve tepkili olmamız gerektiğini ifade ediyoruz" dedi.