Adar, yaşanan gelişmeleri şu şekilde değerlendirdi, “CHP iktidara hazırlanma konusunda bölge toplantıları yapıyor. Adana’da ve Bolu toplantıları sonrasında üçüncü toplantı da Eskişehir dahil sekiz ilin katılımı ile Bursa’da gerçekleştirildi. Son derece faydalı geçen bir toplantı oldu ve CHP üst düzey yöneticileri bir aşağıdaki yönetimler, yani il ve ilçe yönetimlerinden partide görev almış arkadaşlara bundan sonra CHP’nin 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri doğrultusunda iktidara nasıl hazırlanması gerektiği konusunda brifing niteliği taşıyan bir toplantıydı bu toplantı. Bu toplantıdan çıkan temel konu parti içerisinde birlik ve beraberlik ve kardeşliğin ön safha geçmesi gerektiğiydi. Biz 27 Kasım 2018 tarihinde göreve geldiğimiz günden bu yana parti içerisinde en çok vurguladığımız konu birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma. Parti içerisinde kırgınlıkları bir kenara bırakmak zorundayız. Böyle olursa seçimlerde sonuca ulaşmak kolay oluyor ve istediğiniz sonuca ulaşabiliyorsunuz. Bizim CHP il başkanlığı olarak 31 Mart 2019 seçimlerindeki temel hedefimiz mevcut olan beş belediye sayısını 8-9’a çıkarmak idi ve en az onun kadar önemli konu büyükşehir meclisinde çoğunluğu sağlamaktı. Biz bu başarıyı yakaladık. Beş olan mevcut belediyelerimizi koruduk. Alpu, Seyitgazi ve bir oran da Mihalıççık’ı ilave ettik. Çünkü şu an belediye başkanı CHP adayı olarak ilan edilen arkadaştı, ancak ittifak içerisinde girildiği için ittifak ortağımız İYİ Parti Mihalıççık’ı istediği için orası İYİ Parti’ye verildiği için o aday geri çekilmek durumunda kalmıştı. Onu da bir kazanım olarak görmek mümkün. Bu seçimlerden başarılı olarak çıktık” diye konuştu. 

"Bunlar CHP’ye yakışmayan davranışlar"

Adar, “Ama ne yazık ki üzülerek ifade ediyorum, bizim tüm çabalarımıza rağmen, bir gurup arkadaşımız parti içerisinde, sözüm ona demokrasiyi işletme adına, olağanüstü kongre talep dilekçesi getirdiler. Tabi ki bu talebin muhatabı Eskişehir il yönetimi değildi. Bu talebin muhatabı CHP’nin genel merkezi idi. Biz istişaremizi merkez yürütme kurulu ile yaptık. İletilen talebi Ankara’ya genel merkeze ilettik. Genel merkezimiz de bizim göreve devam etmememizi istedi. Biz de o doğrultuda görevimizi hali hazırda devam ediyoruz. O talebin akabinde bir başka olay gerçekleşti. Ve eski il başkanı partinin kayyıma teslim edilmesi, mevcut yönetimin yerine bir kayyım heyeti atanması ile ilgili bir dava süreci başlattı. O dava süreci hala devam ediyor. 17 Eylül’de bir karar verdi mahkeme. Bu kararda kayyım heyetine seçilmesi gereken isimleri belirtti, üç arkadaş bu konuda belirlendi. Ve bu kararı 25’inde gerekçeli karar haline getirerek atanan arkadaşlara tebliğ de edildi. Karar son derece net, temyiz sonrası kesinleşecek bir karar. Bunlara karşın kayyım olarak atanan arkadaşlar dün görevi devir almak istediklerini ifade ettiler. Biz bu görevi henüz mahkeme sonuçlanmadığı için devredemeyeceğimizi söyledik. Bu hiçbir zaman şu şekilde algılanmamalı, mevcut yönetim koltuğa bağlandı kaldı, bu koltuğu teslim etmek istemiyor gibi algılanmamalı. Biz yasanın verdiği her türlü karara saygılıyız. Karar sonrası yapılması gerekenleri süreç tamamlandığında yerine getireceğiz. İllaki biz bu görevi alacağız bunu yapacağız demek, partiyi iyi düşünmemek, partiyle ilgili kararları doğru vermemek diye değerlendiriyorum. Biz tüm yönetimdeki arkadaşlarım olarak görevi her zaman için yerine teslim etmeye hazırız. Çünkü kayyım heyeti gelirse, görevi partiyi olağanüstü il kongresine götürmektir. Ama önümüzdeki hafta büyük olasılıkla, genel başkan yardımcımızın bölge toplantısında ifade ettiği ay başından itibaren kongre takvimini başlatıyoruz demesinden dolayı da olağan kongre sürecinin başlayacağı ve CHP’nin artık iktidara doğru yürümesi gereken bir dönemde ayağına çelme takılarak partiyi iki defa bir olağanüstü bir olağan kongreye götürme  gayretini anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Çünkü söylemlerimizde hepimiz CHP’yi çok sevdiğimizi, başarısı için mücadele ettiğimizi ifade ediyoruz, ama iş eyleme geldiği zaman bunun tamamen tersini yapıyoruz. Ben bugüne kadar bu konu gündeme geldiği günden bu yana bu konuda hiç konuşmadım. Ben yargının kararını bekledim. Yargı kararı istinaf yolu açık olarak verildiği için bir üst mahkemeye genel merkezin itiraz edeceğini ifade ettim. Fakat bu konuda davacı olanlar böyle bir yetkimizin olmadığını kamuoyuna sunarak toplumu kamuoyunu yanıltmayı tercih ettiler. Bunlar doğru davranışlar değil, bunlar CHP’ye yakışmayan ve CHP’nin menfaatine olan davranışlar değildir” dedi.