Emeklilerin en önemli sorununun ekonomik olduğunu vurgulayan Başaraner, “Emeklilerin yüzde 70’i açlık sınırının altında, yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır” dedi. 

Sendikal mücadelenizden bahseder misiniz?

"Öncelikle konumuzu belli etmekte yarar var. Biz bir hak arama örgütüyüz. İktidar mücadelesini siyasi partiler verir, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları siyasi mücadele vermezler. Sendikanın siyasi görüşü olmaz. Sendikacının olabilir olması da iyi olur. Sendikaların siyasi duruşu olur. Örneğin bizim sendikamız kurulduğu günden bu güne kadar ve bugünden sonra emekten yana, barıştan yana ve halkların kardeşliğinden yana siyasi duruşunu sürdürmektedir. Sendikamızda Anayasada da belirtildiği gibi; din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yoktur. Bu özellikler kişinin kendisine özeldir. Bize üye olacak arkadaşın üyelik formunu doldurup, aidatını ödemesi yeterlidir. Bunun dışındaki çalışmalar gönüllülük temellidir. Dolayısıyla da hiçbir zorunluluk yoktur."

"65 yaş üstü virüs gibi yansıtıldı"

Günümüzde emeklilerin durumunu anlatır mısınız?

"Emeklilerin durumuna gelince bunu salgın öncesi ve salgın sonrası olarak ikiye ayırmakta fayda var. Emeklilerin iki büyük sorunu vardı, birincisi ekonomi, ikincisi sağlık. Korona salgını sonrası bazı düzenlemeler getirildi. İlk etapta kahveler kapatıldı arkasından sokağa çıkma yasakları getirildi. Tek maaşla geçimini sağlayamayan emekliler, kahvelerde askıcılık, ocakçılık, taksicilik ve hamallık yapıyorlar. Bu yasaklarda yaklaşık 4 milyon emekli işlerinden mahrum kaldı, dolayısıyla ücretleri kesildi. Bir başka yaklaşım 65 yaş üstü emeklilerimiz toplumda öcü gibi, virüs gibi gittiği her yere hastalık dağıtan bir ucube algısı yaratıldı. Bu da zaten sorunları olan 65 yaş üstü emeklilere psikolojik bir darbe oldu. Eskişehir de şunu yaşadık; Kontrol altında olduğu söylenen bir huzur evinde 18 emekli yaşlımız hayatını kaybetti. Diğer taraftan kendi güvenliğini sağlayan örneğin bizim sendikamızdan bir tek can kaybımız olmadı. Yoğun bakım olayı olmadı kısacası hiçbir vaka görülmedi. Bu sonuç şunu gösteriyor; Emekliler kendi haline bırakıldığında sözde kontrol altındaki emeklilerden çok daha güvenli yaşadılar."

"Emeklilerin en büyük sorunu ekonomi"

"Başta belirttiğimiz gibi emeklilerin en büyük sorunlarından bir tanesi ekonomidir. Bunu açarsak emeklilerin yüzde 70’i açlık sınırının altında, yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk yaptığı açıklamada emeklilerin 1000 liralık maaşlarını 1500 TL’ye çıkarttığını müjdeledi. Yetkililer daha önce yaptıkları açıklamalarda 2 bin liranın altında maaş alan emekli yok demekteydi. Bu yorumu okuyucularımıza bırakıyorum."

"Biz mücadele ettik onlar seyretti"

"Biz Emekli Sandığı emeklileri olarak, kadınlarda 20 sene erkeklerde 25 sene çalışarak prim ödediğimizde emekli olabiliyoruz. SSK’da çalışanlar belli bir prim sayısı ödemeleri durumunda çalışma yıllarına bakılmadan emekli olabiliyorlardı. 2007 yılında yaptığımız mücadelede 5510 sayılı yasaya karşı DİSK ve KESK olarak önemli mücadeleler verdik ama diğer örgütlerin seyretmesi sonucu bu yasayı engelleyemedik. 6’şar aydan iki kez ertelettirebildik ve bu yasa 1 Ekim 2008’de çıktı. Bu yasada sağlık paralı oldu, emeklilik yaşı yükseltildi. Bunun sonucunda 2 milyon 500 bin kişi emeklilikte yaşa takılanlar olarak mağdur oldu."

"Sendikacı olmak zordur"

"Sendikalı olmak kolaydır, sendikacı olmak zordur. Sendikacı doğa talanına, kadın cinayetlerine, yolsuzluğa, yoksulluğa, savaşa ve her türlü haksızlığa ve hukuksuzluğa karşıdır. Bir ülkede hak, hukuk ve adalet yok ise direnmek haktır. Biz bu direnme hakkımızı bugüne kadar kullandık. Bugünden sonrada kullanacağız. Biz mücadele gücümüzü, haklılığımızdan ve uluslararası hukuktan almaktayız. Direnme gücümüzü çocuklarımızdan, torunlarımızdan almaktayız. Örneğin bugün 17 milyon işçinin bundan sonra gelecek kuşakların geleceğini çalmak olan kıdem tazminatı gaspına aynı işçiler gibi biz de karşı çıkacağız. Kıdem tazminatında işçi sınıfının iki büyük gücünü kullanacağını düşünüyoruz. Birincisi birlikteliği (Sendikalı, sendikasız), ikincisi üretimden gelen gücü durdurması. Bunu tek çözümü yasa çıkartılırsa her iş kolundan bütün işçilerin şalterleri indirmesi diğer demokratik kitle örgütlerin ve siyasi partilerin desteklemesi gerekmektedir." 

"Örgütsüz toplum köle toplumdur"

"Bizce emeklilerin sorunlarından bir diğeri ise gerçek bir sendika yasamızın çıkartılmamasıdır. Çünkü biz 6357 sayılı iş sendikaları kanuna tabi değiliz. 4688 sayılı kamu çalışanları sendikasına da tabi değiliz. Çünkü bizim üyelerimizin tamamı işçi, memur ve BAĞKUR emeklisidir. Asgari emekli ücreti olarak insan onuruna yakışır bir maaş (3000) talep etmekteyiz. Yakacak parası olarak Ankara rayiç bedeline göre yarım ton odun, bir ton kömür veya 200 metreküp doğalgaz parası ödenmelidir. Sağlıktan hiçbir isim altında para alınmamalıdır. Çocuklarımız içinde taleplerimiz bulunmakta. İş kanununda fazla mesai yıllık 270 saat ve zorunlu değildir. DİSK olarak biz 90 saati savunuyoruz. Bu nedenle ikili vardiya (12 saat) çalışma sistemine karşıyız. Kısacası örgütsüz toplum köle toplumdur. Toplumun bütün kesimlerinin sendikalarda, sivil toplum kuruluşlarında siyasi partilerde örgütlenmesini ve yer almasını savunuyoruz." 

"Siyasi partiler de üzerine düşeni yapmalı"

"Birleşirsek güç oluruz. Birleşemezsek hiç oluruz. Sesimizle gücümüz oranında ses çıkartırız. Buradan siyasi partilerden de meclis içerisinde çalışanların emeklilerin yaşam standardının yükseltilmesi için üzerlerine düşen görevleri yapmalarını bekliyoruz. İşçilerin sağlığının, iş güvencesinin sağlanmasını ve işten atılmaların kesinlikle gerçek anlamda yasaklanmasını talep ediyoruz. Bizden her şeyi yaratan işçi sınıfına selam olsun."