Neşe Hanım okulunuzun internet sitesinde 'Okulun kalitesini belirleyen en önemli unsur öğretmendir' yazıyor. Öğretmen seçiminizi neye göre yapıyorsunuz?

Bizim her konuda kriterlerimiz var. Gerek akademik programımızda, gerek uygulayışlarımızda ve de öğretmen seçimimizde. Sınıf öğretmeninin ayrı, branş öğretmenin ayrı kriterleri vardır. Birinci öncelik hangi branşın öğretmeniyse, sanat, müzik, hareket, koordinasyon, dans gibi kendi branşında diploması olması gerekiyor.  En az iki yıl bir ara okulunda öğretmen olması gerekiyor. En başında çocuk sevgisi olması gerekiyor.

Türkiye'de ilk defa çocuklar için yogayı siz başlattınız. Neden yogayı seçtiniz çocuklar için?

Bundan 15 yıl önce çocuk yogası başlatan okuluz. Daha sonra yaygınlaştı. Buradaki amaç çocukların hem ruhsal hem fiziksel gelişimlerini hedeflemek. Çok keyifli, çok eğlenceli. Ağaç oluyorlar, hayvan oluyorlar çevrelerindeki sevdikleri objelerden örnek alarak bir takım hareketler yaptırıyoruz. Güne her sabah eğlenerek başlıyoruz.

Yoga empati gelişimine de katkı sağlıyor mu?

Olabilir. Diyelim ki tavşan ol diyoruz, tavşan gibi zıplatıyoruz. Kendini belki tavşan gibi gördüğünde eğer hayvanları sevmeyen bir çocuk ise artık sempatik gelip hayvanları da sevebiliyor. Böyle bir empati kurma yeteneği olabilir.

Okulunuzun 'Uygun olmayan hava yoktur. Uygun olmayan kıyafet vardır' anlayışını diğer okullardan farklı bir yaklaşım. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Esas diğer okullardan en büyük farklılıklarımızdan biri yetenek geliştirme programımız. İkincisi, rotasyonumuz. Buna bağlı olarak da kavram sınıflarımız. Diğer okullarda kavram sınıfları yok, yaş gruplarına göre sınıflar var ve çocuklar günün çoğunu da o sınıfta geçirirler. Bizde hep rotasyon vardır çünkü çocuk o zaman daha fazla odaklanabiliyor. Dikkat eksikliği günümüzde çok yaygın. Dikkat eksikliği olan çocuklarda bu odaklanma çok daha başarılı bir şekilde sağlanıyor. Mesela çocuk anadili sınıfına girdi 'Ben bu sınıfa girdi şimdi bu etkinliği yapacağım' diyor. Diğer tarafa geçiyor 30 dakika sonra İngilizce sınıfı. Çocuk 'Evet şimdi İngilizce çalışacağım' diyor. Dolayısıyla odaklanabiliyor.

Mesela yağmurlu havada açık alanda ne tür bir etkinlik yapıyorsunuz?

Bizim her gün programlarımız ve içeriklerimiz var. O günün kavramı ne ise bahçedeki yaptığı oyun da o kavramla pekiştiriliyor. Çok yoğun bir yağmur yağıyorsa çocukları dışarı çıkarmıyoruz. Eğer yağmur çiseliyorsa yağmurluklarını ve yağmur çizmelerini giydirip çocukları açık alana çıkarıyoruz. Fırsat eğitimi diye bir kavram var. O anda öğretmen suyu, sıvıları, yağmuru, yağmurun nasıl oluştuğunu çocuklara aktarabilir. Tüm bunları fırsat eğitimiyle aktarabiliyor.

Matematik, fen ve doğa diye çalışma gruplarınız var. Matematik çoğu öğrencinin hayatında problemli bir alan. Matematiği çocuklara küçükken sevdirmek çok önemli. Bu çalışma grubunda dersler nasıl işleniyor?

Kesinlikle… O yüzden bizim için çok önemli matematik. Oyun tarzında bunu yapıyoruz. Mesela elmalar var. Önce elmayı ikiye bölüyoruz, birleştirip bir elma yapıyoruz. Ya da yaprakları toplayarak sayıyoruz. Mesela üç yaprak, iki yaprak daha kaç yaprak yapar? Beş yaprak… Böylece eğlenerek ve uygulamalı öğreniyorlar. Ne kadar eğlenceli olduğunu küçük yaşta hissettirirseniz toplamadan, çarpmadan neden korksun çocuk? Dolayısıyla biz ürkütüyoruz çocukları. Çocukları ürkütmemeliyiz. Tam tersine ne kadar eğlenceli olduğunu yaşatarak öğretmeliyiz.

Milli eğitim müfredatını mı uyguluyorsunuz?

Biz farklı bir müfredat kullanıyoruz. Karma bir eğitim programımız var.