6 Şubat'ta yaşanan depremlerin ardından kente gelen depremzedelere yardımcı olmak amacıyla bir hafta önce oluşturulan poliklinikte randevusuz sağlık hizmeti veriliyor.
Psikiyatri uzmanı, psikolog ve sosyal hizmet uzmanından oluşan ekibin görev aldığı poliklinikte olağanüstü durumlarda bireyleri ilk olarak görülen şok evresinden çıkarmak için yoğun çaba gösteriliyor.
Psikiyatri uzmanı Dr. Türkan Doğan, poliklinikte bir haftada yaklaşık 200 depremzedeye hizmet sunulduğunu söyledi.
Huzursuzluk, uykusuzluk ve her an deprem oluyormuş hissi gibi durumların başvurularda en sık karşılaşılan durumlar olduğunu belirten Doğan, "İnsanların yaşadıkları kayıpları olabiliyor. Evleri hasar almış olabiliyor. Onun getirdiği üzüntü hali, can sıkıntısı ve acı hissiyle başvurabiliyorlar. Acının insan hayatındaki etkileri, hayata eskisi gibi katılamama, hayattan soğuma gibi nedenlerle başvurabiliyorlar." ifadesini kullandı.
Deprem nedeniyle birçok kişinin yaşadığı bölgeyi terk etmek durumunda kaldığını dile getiren Doğan, "O bölgeden gitmek, ayrılmak gerekti. Bunlar da bir şikayet haline gelebiliyor. Suçluluk, yetersizlik, yakınlarına yardımcı olamama durumları ortaya çıkıyor. Bu şikayetler insanı zorladığında, çaresizlik hissiyle başvuruyorlar." dedi.
Doğan, insanların yaşadıkları acıyı doğal bir durum olarak algılama halinin zaman aldığına dikkati çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok kısa bir süre oldu. Şu anda yaşanılan şey o anormal travmaya verilen normal tepkiler. İster istemez insanı da zorlayan şeyler. Her an deprem olacak korkusuyla yaşamak, her an huzursuzluk ve uykusuzluk insanı zorlayan şeyler. Biz yardımcı oluyor, müdahale ediyoruz fakat doğal felaketlerin hayatın bir parçası olduğunu algılama ve anlama halleri tabii ki zaman içindeki müdahalelerimizde yine yerini alacak. O müdahaleler için biraz daha zamana ihtiyacımız var."
"Kabullenme hali çok sonra geliyor"
Travmayı anlama ve algılama halinin travmanın yaşanması kadar hızlı olmadığını vurgulayan Doğan, "Öncelikle insan ne yaşadığını anlayabilme halinde bir korku hisseder. Daha sonra yavaş yavaş onu anlamlandırmaya başlar. Anlamlandırırken o travmanın getirdiği acılar olabiliyor. Travmanın getirdiği insan hayatının değiştirici tarafı olabiliyor. Onlara uyum sağlamaya çalışıyor. Kabullenme hali ise çok sonra geliyor. Önce öfke, suçluluk olabiliyor. Arkasından da kabullenme hali oluşuyor. O kabullenme hali artık en son aşamadır. Bir yandan da hayata uyum sağladığı aşamadır. Onu yavaş yavaş kabullendiği zaman artık hayata uyum sağlıyor." diye konuştu.
Doğan, depremzedelerde tepkilerin anormal durum karşısında verilen son derece normal tepkiler olduğuna değinerek, şöyle devam etti:
"Kişi anormal bir olayı ilk defa görüyor. Bunları yaşarken anlamlandıramıyor. Bunları burada anlamlandırıp, bunların normal tepkiler olduğunu belirterek üzerinden beraber geçtiğimizde onu rahatlatan bir şey oluyor. Rahatlatıp hayatına devam edebiliyor. Bizler nefes egzersizlerinin yanı sıra hayata dahil olabilmeleri için dişini fırçalama gibi basit önerilerle kişiyi o şok etkisinden sıyırmaya çalışıyoruz. Şu an yaptığımız şey profesyonel olarak bir uzman yönlendirmesiyle kişiyi o şok etkisinden sıyırmak ya da yaşanan durumun çok normal bir şey olduğunu söylemek."
Basit önerilerle şoku atlatmalarına yardımcı olunuyor
Depremzedelere yaşadıkları huzursuzluk ve uykusuzluk gibi durumların zaman içinde azalacağı yönünde telkinlerde bulunduklarını aktaran Doğan, "Bu şok evresinin de bir iyileşme dönemi olduğunu, orada zamana ihtiyacımız olduğunu, huzursuzluk, uykusuzluk olabileceğini ama zamanla düzelecek şeyler olduğunu, burada biraz kendisine zaman tanıması gerektiğini söyleyerek rahatlatma yönüne gidiyoruz. Bunu yaparken yine hayatta tutabilmek adına basit önerilerde bulunuyoruz. Yakınlarıyla bir arada olabilmek, yakınlarının desteğini almak gibi. Yüzünü yıkamak, dişini fırçalamak gibi şu anda çok basit önerilerle gidiyoruz. Tabii ki önerilerle onu hayata tutamayacağımızı hissettiğimiz anda ilaç tedavisine de başvurduğumuz anlar oluyor." değerlendirmesinde bulundu.
Depremzedelerden yaşadıkları travmayı anlatmalarını isterken dikkat edilmesi gerekenlere işaret eden Doğan, şunları kaydetti:
"'Yaşadıklarınızı anlatmak size iyi geliyor mu? Paylaşmak ister misiniz? Ya da yaşadıklarınızı anlatmak sizi kötü hissettiriyorsa anlatmayabilirsiniz ama sizi nasıl etkiledi? Nerede yardımcı olayım?' gibi yaklaşımda bulunulabilir. Bu kişiye göre çok değişken bir durum. Öncelikle iyi gelip gelmediğini sorgulayıp ona göre hareket etmek. Zaten 'evet iyi geliyor, anlattıkça rahatlıyorum' derse anlattırdığımız zaman çok iyi bir şey yapıyoruz. Yok 'bana anlatmak çok kötü geliyor, anlatmak istemiyorum' dediği zaman ısrarcı olmakla da bu sefer o kişiye zarar veriyoruz."