Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Altunel, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen ve birçok ili de etkileyen 7,7 ve 7,6’lık depremlerin ardından önemli değerlendirmelerde bulundu. Eskişehir özelinde de önemli açıklamalarda bulunan Altunel, “Tıp Fakültesi’nin altından fay geçmiyor. Eski depremlerin oluşturduğu kırıkları biz görüyoruz. Bizlerde konunun uzmanları, o izlerden yararlanarak az çok nerelerden geçtiğini kestirebiliriz. Dolayısıyla Eskişehir’de nerelerden geçtiğini az çok kestirebiliyoruz ama burası bizim Tıp Fakültesi ‘nin altı değil” dedi.

Ülkemizde en son meydana gelen depremin yıkıcı etkisi çok fazlaydı. Ölüm sayısı çok fazla. Bunun sebeplerini sizden dinleyebilir miyiz?

Türkiye’nin içinde bulunduğu jeolojik konum gereği bu depremler olmak zorunda, kaçarı yok. Kabuktaki hareketler bunu gerektiriyor. Ülkemizde iki türlü fay var, bir tanesi sistematik olarak deprem üreten faylarımız. Kuzey Anadolu Fayı onlardan bir tanesi. Bir de Doğu Anadolu fayı onlardan bir tanesi. Bir de Ege bölgesinde var sistematik faylar. Bir de blok içerisinde arada sırada etkisinde kaldığı gerilmeye bağlı olarak deprem üreten faylar var. Bu son deprem ülkemizde sistematik olarak deprem üreten fayların birisinin üzerinde meydana geldi. Bu fay zonu Bingöl’ün Karlı Ova ilçesi var oradan İskenderun Körfezi’ne kadar uzanır.  Tarihsel dönemlerde bunun bir kısmı kırıldı. Burada üç önemli fay var. Bir tanesi 900 yıl önce kırılmış bir daha da kırılmamış. Bir tanesi 500 yıl önce kırılmış bir daha kırılmamış. Bir diğeri 1822 yılında kırılmış o günden bu yana üzerinde büyük deprem olmamış. Yay gibi gerilmiş bekliyorlar. Her hangi bir yerde onları harekete geçirecek en ufak bir kırılma bu depremleri oluşturacaktı. Narlı fay dediğimiz bir fay var, yaklaşık 30 km uzunluğunda ilk önce fayın üzerinde bir deprem meydana geldi. O deprem diğer gerilmiş olan fayları da tetikledi ve deprem bu kadar büyük oldu. 

"Mühendis eli değmeyen binalar var"

Ölüm sayısı fazla bunun nedeni, ben o bölgeleri çok iyi bilirim, gittiğimizde de gördüm, insan tahmin ediyor sonuçları. Her hangi bir deprem meydana geldiğinde fay olsun ya da olmasın, fay en önemi kriterdir ama, sizin yapınız eğer fay yüzeyde bir yırtık oluşturursa o yırtığın üzerindeyse ne kadar sağlam yaparsanız yapın yapınız hasar görür. Hasarı etkileyen faktörler vardır. Bunlardan en önemlisi zemin özellikleri. Örneğin Hatay’da Asi nehri var. Bu nehir adı üzerinde asi. Bazen öyle azgın oluyor ki taşıdıklarını alıyor hırçın bir şekilde Amik Ovası’na geldiği zaman orada enerjisi düşüyor taşıdığı her şeyi orada çökertiyor. Gevşek zemin üzerine, zeminin özelliklerini anlamadan, bina yaptığınız zaman kendi başına zor ayakta duran zemine bir de yük binerse, bir de deprem olup onu sallarsa o zemin yükü taşıyamıyor bina yıkılıyor. Binanın oturduğu jeolojik zeminin özellikleri son derece önemli. Hasarı etkileyen birinci faktör bu. İkincisi de üst yapı. Biz ayağımızı bastığımız yerin altı ile ilgileniyoruz. Üzeri ile inşaat mühendisleri ilgileniyor, ama yine de bir mühendis gözüyle baktığımızda mühendis eli değmeyen kalem hesap kitap görmeyen binalar var. Vatandaşımız kendi başına tutmuş bir şeyler yapmış. Böyle büyük bir depremde üst yapının zayıf olması, ya da mühendislik projeleri çerçevesinde yapılmamış olması hasarı ne yazık ki arttırdı.

Yerleşim yerinden fay geçiyor mu geçmiyor mu?

Bu büyük deprem sonrası tüm illerde alınması gereken acil tedbirler nelerdir sizce?

Özellikle ilk önce alınması gereken tedbir, yerleşim yerinden fay geçiyor mu geçmiyor mu bunun bir an önce belirlenmesi lazım. Biz aslında biliyoruz fay nerelerden geçiyor ama idarecilerin o şehri ilçeyi yönetenlerin bunu yaptırması lazım. Bir yöneticinin vatandaşına yapacağı en iyi hizmet, insanların temel ihtiyaçlarını suyunu elektriğini kanalizasyonunu karşıladıktan sonra onları güvene almaktır. Deprem açsından ya da her hangi doğal tehlike açısından yönettiği yerleşim yerinin potansiyelini bilmek zorundadır ve ona göre de önlem almak zorundadır. Üst yapının envanterinin çıkarılması da önemli. Hangi bina ne zaman yapılmıştır, mühendislik eli değmiş mi değmemiş mi kullanılan malzemeler yönetmeliğe uygun mu değil mi bu envanterlerin yapılması lazım. Eğer tehlike arz eden binalar varsa güçlendirilmesi ya da gerekli tedbirler alınması gerekiyor. Bu benim konumun dışında, inşaat mühendislerinin alanına giriyor bina ile ilgili ne yapılması gerektiğine onların karar vermesi gerekiyor. 

"Tıp Fakültesi’nin altından fay geçmiyor"

Eskişehir özelinde durum nedir hocam Tıp Fakültesi’nin zemininden fay geçiyor mu?

Tıp Fakültesi’nin altından fay geçmiyor. Üzerine basa basa söylüyorum. Az önce söylediğim gibi bir sistematik deprem üreten faylar vardır, bir de içinde bulunduğu jeolojik ortam gereği bazen stres birikimi yüklenip de onu boşaltan faylarımız vardır, Eskişehir o tür faylardan bir tanesi. Eskişehir’deki fay, çok sık deprem üretmez. Kuzey Anadolu fayı veya Doğu Anadolu Fayı’nda olduğu gibi. Örneğin Kuzey Anadolu fayında siz aynı fay bir kırıldığında o yerde bir daha 250- 300 yıl sonra o büyüklükte bir deprem tekrar görebilirsiniz. Şuanda bugün yaşadığımız depremin olduğu yerde 300-400-500 yıl sonra bu büyüklükte deprem tekrar oluşacak. Ama Eskişehir’deki fay kısa periyotlarda büyük deprem üretme potansiyeline sahip değil. Bunun üzerinde 3000 -5000 yılda bir deprem olur, hasar verici bir depremin oluşması için aradan binlerce yılın geçmesi gerekir. 

"Durum böyle olmasaydı o binalar o zaman  yapılamazdı"

MTA biliyorsunuz Türkiye’de deprem kaynaklarını yani diri fayları haritaladı. MTA’nın haritasına bakıldığında Eskişehir’de de bir tane diri fay, deprem üretme potansiyeli olan fay haritalandı. Bu haritalanmasa bile burada 1956 yılında 6,4 büyüklüğünde bir deprem oldu. O depremin varlığı burada aktif fayın olduğunu gösteriyor bize. Bu haritalar çok genel haritalardır. MTA bunları 25 bin ölçekte haritaladığı için tam fayın geçtiği yeri o haritaya bakarak söyleyemezsiniz. Faya yönelik özel, ayrıntılı çalışmaların yapılması gerekiyor. Ben burada AFAD tarafından desteklenen bir projede yer aldım, Eskişehir’in fayını araştırmak üzere, kent merkezi dışarısında fayın nerelerden geçtiğini biliyoruz. İnönü’de var mesela. Zemin etütleri yapıldı. Eski depremlerin oluşturduğu kırıkları biz görüyoruz. Kabaca nerelerden geçtiğini biliyoruz çünkü faylar bulundukları yerlerde izler bırakırlar. Bizlerde konunun uzmanları, o izlerden yararlanarak az çok nerelerden geçtiğini kestirebiliriz. Dolayısıyla Eskişehir’de nerelerden geçtiğini az çok kestirebiliyoruz ama burası bizim Tıp Fakültesi ‘nin altı değil. 

"Eskişehir’de aktif bir fay var"

Ayrıca 1999 depremi olduktan sonra Eskişehir’de Büyükşehir Belediyesi imara yönelik bir jeolojik çalışma yaptırdı. O çalışmada haritaya bakın Tıp Fakültesi’nin altından fay geçiyor o çalışmaya göre. Sonra bizim o zaman Rektörümüz Nejat Akgün’dü. Hoca burada yeni bina kütüphane, rektörlük binası yaparken belediye dedi ki burada fay var dolayısıyla buraya inşaat ruhsatı vermiyorum dedi. Nejat hocayla biz bu durumu değerlendirdik. Bu konunun uzmanı olarak tekrar kampüsün içerisinde ayrıntılı araştırmalar yaptık. Bir aktif fayın araştırılmasına yönelik ne gerekiyorsa hepsini yaptık. Ve bu çalışmalar sonucunda gördük ki, iddia edildiği gibi Tıp Fakültesi’nin altından fay felan geçmiyor. Eskişehir’deki durum bu. Durum böyle olmasaydı o binalar o zaman yapılamazdı.  Bizim çalışmamızı değerlendirmek için ayrıca AFED İşleri Genel Müdürlüğünden uzmanlar geldi ve bu raporlar onaylandı ve o binalar ondan sonra yapıldı. Eskişehir’de bir fay zonu var, orta büyüklükte deprem üretme potansiyeli olan bir aktif fay var ancak bu fay Tıp Fakültesinin altından geçmiyor. 

"Esas tehlike, tehlike olmayan yeri korumak"

Esas tehlikenin nerede olduğunu bilemezseniz ve bu şekilde, kanıtı olmadan, konunun uzmanı olmadan birileri gelip bir yere fay çizerse siz aslında hiç tehlike olmayan bir yeri koruyorsunuz, esas tehlike olan yeri göz ardı ediyorsunuz demektir. Bu bir yerleşim yeri için en tehlikeli şeylerden bir tanesidir. Çünkü insanlar rehavete kapılacaklar. Esas fayın geçtiği yerdeki insanlar diyecek ki, ‘nasıl olsa benim bulunduğum yerden fay geçmiyor’ deyip rehavete kapılacaklar. Asıl siz tehlikesiz yeri koruyorsunuz, fayın esas geçtiği yerdeki insanları farkında olmadan tehlikeye atıyorsunuz, son derece sakat bir şey bu. 

"Gönül rahatlığıyla hastaneye gelebilir insanlar"

Gönül rahatlığıyla hastaneye gelebilir insanlar, bir kere fay yok . Eğer binanın sağlam olduğuna inanıyorlarsa, çünkü bir binayı yıkan sadece fay değildir. Fay hareket ettiği zaman bina o sarsıntıya dayanıklı ise hiç kimsenin korkmasına gerek yok. Üst yapının kalitesine inşaat mühendisleri karar verir. Bizim hastane 99 depreminden sonra güçlendirildi diye biliyorum. Bunu inşaat mühendisliği bölümündeki arkadaşlar daha iyi bilirler. Hesabı kitabı yapılıp ona göre güçlendirme yapıldıysa demek ki önlemi alınmıştır,  altından fay da geçmiyor korkmaya gerek yok. 

"Evi yapan kişiyi sorgulamak lazım"

Depreme karşı bireysel olarak ne gibi önlemler alınabilir?

Depremin sizi nerede yakalayacağını bilemezsiniz. Ama biz örneğin en çok zamanımızı evde geçiriyoruz. Dolayısıyla bir ev alırken jeolojik zemini nasıl, yeterli iyileştirme yapılmış mıdır evi yapan kişiyi sorgulamak lazım. Ondan sonra karar vermek lazım. Evin içinde de yaşam alanı oluşturacak yerler bulunması öneriliyor onun da uzmanları var. Herkes bu konuda ne biliyorsa ben de bir vatandaş olarak  o kadar biliyorum. 

Eskişehir’de Porsuk’un eski yatakları üzerinde bina var mı?

Jeolojik olarak fayın nerelerden geçtiği konusunda zemin açısından öngörüm olabilir. 1999 depremi 110 km uzaklıkta Gölcük Depreminin etkisiyle Eskişehir’de bir bina yıkıldı, 150-200’e yakın bina oturulamaz hale geldi. 110 km. ötede deprem oluyor onun sarsıntısı burada hasar oluşturuyor bunun iki nedeni var. Ya zemin özellikleri iyi araştırılmadan bina yapılmış ya da binanın yapımında sakatlık var. Asi Nehri örneğinden yola çıkarak Eskişehir’e gelelim, Eskişehir’de Porsuk Nehri var, Kütahya tarafından geliyor. Dağlardan taşlardan kopmuş geliyor. Özellikle yağışlı enerjisinin yüksek olduğu dönemlerde o dağdan taşdan küçük küçük partikülleri içerisine alıyor. Eskişehir havzasına girdiği zaman burası düzlük, burada partikülleri biriktiriyor. Porsuk şuanda bir nehir yatağında akıyor ama acaba 20000 yıl önce aynı yerimi kullanıyordu. Dereler yatak değiştirirler. Yatakların kenarları son derece tehlikelidir. Eskişehir’de Porsuk Çayı’nın eski yatakları üzerinde acaba bina var mı. Havzanın dışına çıktığınız zaman, ana kaya buralar, Ömür Mahallesi mesela Ihlamurkent civarları ana kaya civarında sağlam, ayağınızı sağlam basabilirsiniz. Onun üzerindeki binalarla bir de havzanın düzlük alanlardaki aynı özelliklere sahip olarak yapılsa bile ana kayanın üzerince olanlar az hasarla veya hasarsız depremi atlatacakken, özellikle Porsuk Nehrinin çökerleri üzerinde bulunan binalar büyük olasılıkla hasarsız atlatamayacaklar böyle bir depremi. 

İşte Eskişehir'in en güvenli bölgeleri

Eskişehir’in daha güvenli bölgeleri nereler?

Eskişehir’de güvenli bölgeler, Sultandere ana kaya üzerinde, havzanın dışında yüksek alanlar zemin açısından güvenli alanlar. Ihlamurkent , Ömür’ün üst kısımları zemin açısından daha güvenli, ana kaya çünkü buralar. Şehir merkezinde bina yapılamaz değil, bina zeminin özelliklerini anlayarak o zeminin taşıyacağı yükün hesabı yapılarak yapılabilir. Zemin 4 kat taşıyabiliyorsa 4 kat bina yapılmalı. Sıkıntıyı oluşturan Porsuk Nehri, Porsuk’un eski yatakları önemli. Gevşek zeminler sıkıntılı alanlardır. Zemin çok önemli. 

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Basın mensuplarını bir konuda uyarmak istiyorum, bu tür olaylarla ilgili eğer bilgi alıp yayınlamak istiyorsanız konuşmak istediğiniz kişinin bir CV’sine şöyle bir bakın. Hocanın bu konulardaki yetkinliği nedir benzer çalışmaları daha önce yapmış mıdır, araştırmaları, her türlü çalışması, öğrenci yetiştirmiş, makalesi olmuş olabilir, deneyimleri nedir ona bakın. Eğer yoksa hiç dikkate almayın. İnsanlar hastaneye gelmek istemiyor bu tedirginlik değil mi? Basın mensupları için çok önemli, meslektaşımız hepsini tanıyoruz, kişiliklerine diyecek hiçbir şeyimiz yok tabi ama önünde jeolog unvanı kim görülürse önüne mikrofon uzatılıyor. Yani olmaz böyle. Bu konu uzmanlık gerektiren bir konu. Vatandaşları tedirgin etmemek için doğru bilgiyi vatandaşa aktarmak için doğru kişileri bulup onlardan bilgi almak vatandaşın güvenliği açısından daha önemli. 

"Ben Tıp Fakültesi’nin altından fay geçmediğini araştırarak söylüyorum"

Ben Tıp Fakültesi’nin altından fay geçmediğini araştırarak söylüyorum. Kulaktan dolma bir haritaya bakarak verilmiş bir bilgi değil. Aktif faylara 30 yılımı verdim. Ve bütün akademik hayata adımımı atar atmaz aktif faylarla, depremlerle başladım. Fayların özellikleri nedir, nerelerde vardır, geçiyorsa eğer kanıtını izi varsa onu görüp anlayabilirim. Ayrıntılı araştırmayı yaptıktan sonra bunu söylüyorum. 

Kaynak: eskisehirekspres.net