ESOGÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastaları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Elif Doyuk Kartal, Eskişehir Ekspres’in konuğu oldu sorularımızı yanıtladı. 

Kısıtlamalarla, tedbirlerle insan hareketliliğini kontrol etmek çok zor

Hocam virüs çok fazla yayıldı biliyorsunuz, bu konuda alınabilecek bireysel tedbirleri anlatır mısınız? Örneğin artık çift maske mi takmalıyız?

Salgın yönetiminde  kişilerin bireysel sorumluluğunun olduğunun farkında olmaları zaten en önemli basamaktır. Kısıtlamalarla, tedbirlerle insan haraketliliğini kontrol etmek çok zor. Durum ortada. O halde bireylerin sorumluluğu çok önemli. Bu noktada  ise belirlenen mevcut tedbirlere uyum olması yeterli. Evde kalın, İnsan haraketliliğini azaltın, kalabalık ortamdan uzak kalın. Diğer insanlarla aynı ortamda bulunduğunuzda 1,5-2 metre mesafe koyun. Ev dışında maske takın, ellerinizi  temas ettiğiniz her an sonrası hemen dezenfekte edin. En güzel bireysel tedbir evde kalmaktır. Zorunlu olmadıkça evden dışarı çıkmamaktır. Kalabalık ortamlardan uzak kalmak noktasında  gözden kaçan  en önemli konu eş, dost, akraba ziyaretleridir. Bunların evinde güvende olduğumuzu, kalabalık bir mekana girmekle aynı şey olmadığını düşünüyoruz ve yanılıyoruz.Bu ziyaretlerde maskeler çıkartılıp rutin temas haline geçiyoruz. Bu nedenle en çok aile içi bulaş gerçekleşiyor.

Maskemiz yoksa çıplağız

Yine kapalı ortamlarda dostlarla buluştuğumuzda ise sadece beş dakika bir kahve içiminde, sigara molasında  maskelerin kısa süreli de olsa çıkarılması  maalesef bulaş için yeterli.  Maskemiz yoksa çıplağız. Böyle düşünmeliyiz. Evet virüs karşısında gerçekten de çıplağız. Maske sayısına gelince. Tek bir maske uygun standarda  sahip bir cerrahi maske ise ve buruna tam yerleştirilmek sureti ile yüze tam oturtulmuş gevşek olmayan maske ise ve  takıldıktan sonra  hiç çıkarılmamış ise korunmayı sağlayacaktır. Ama maskenin tekrar tekrar çıkarılıp takılması, iç ya da dış yüzeyine elle temas edilmesi, bir yüzeye konup tekrar takılması gibi uygun olmayan kullanımlarda ise iki değil beş maske de koruma sağlamayacaktır. Çift maske konusu  ise son aylarda uğradığı mutasyonlar nedeniyle daha kolay bulaşabilen varyant virusla birlikte ortaya çıkmıştır. Özellikle kalabalık ortamlarda  virüs yükünün fazla olabileceği öngörülerek yapılan bir öneridir. İki maske ile koruyucu bariyer alanını genişletmek ve yüze uyumunu daha da artırmak hedeflenmiştir. Ancak cerrahi maske takmanın  asıl mantığı karşısındaki kişinin korunmasına yöneliktir. Yani aslında  cerrahi maske takan kişi daha çok  karşısındaki kişiyi korur. Hedef kendimizi korumak ise, havadan bulaşan etkenler dahil en üst düzeyde bariyer sağlamak için  N95, FFP2 gibi respiratör denen maskeler kullanılmalıdır. Bence bunlar sadece hastane ortamında özel temaslarda kullanılacak maskelerdir. Normal koşullarda standartlara uygun ve yüze tam oturan doğru kullanılan cerrahi maske yeterlidir.

Maske bir bariyer ancak mutlak koruyucu değil

Virüs içeren bir yüzeye temas sonrası ellerimizi dezenfekte etmeden gözümüze, burun ve ağıza temas ederse maskeli olmamıza rağmen virüsü ellerinizle alabilirsiniz. Yine maskeli iken yüksek tonda konuşma, gülme gibi eylemelerde virüs saçılımını artırır. Maskeli bile olsak sessiz olmaya yüksek tonda konuşmamaya özen göstermeliyiz. Ayrıca konuşma sırasında  maskeyi çıkarma ve maskeye çok sık temas edilmesi  gözlemlediğimiz uygunsuz kullanımlardır.  Maske  bir bariyer ancak mutlak koruyucu değil. Oyüzden maske var diye rahat davranmamalı. El hiyjeni maskenin önemli bir tamamlayıcısıdır. Ellerin çevresel yüzeylere her dokunduğumuzda dezenfekte edilmesi gerekli. Ev dışında bu işlemi  çok kez yapmamız gerekmektedir. 

Aşı konusunda kararsız kalanlara ne söylemek istersiniz?

Geçen yıl Covid-19 hastalığına karşı etkili ilaç ve/veya aşı bulunana kadar pandemi hayatımızı etkilemeye devam edecek diyorduk. Aşı bulundu hayatımızda bir değişiklik yok. Her şeyden önce aşının bir yıldan kısa sürede bulunması ise bu sürecin mucizesidir. Zira her virüse karşı aşı elde etmek mümkün olmuyor ya da on yılları alabiliyor. Covid aşıları  bence bu dönemde en büyük ödül ve hediyedir.  Aşı olduğumuzda sağlıklı kalabilmemiz bizim ödülümüz iken çevremizdeki koruyor olmakta onlara verdiğimiz en güzel hediyedir. Hayatın normal akışında hastalığımızı tedavi ettirmek, hastalıklardan korunmak bireysel bir kararmış gibi görünebilir. Mesela bir kanser hastası tedavi olmayı red edebilir. Bu sadece kendisine olumsuz sonucu olan bir durumdur. Ama bulaşıcı hastalıklar öyle değildir. Siz kendinizi korurken çevrenizi ve dolayısı ile toplumu da korumuş olursunuz. Bu nedenle şu yaşadığımız salgın döneminde kendi adınıza karar verme  durumunuz söz konusu olmamalıdır.

Aşı sırası tanımlandığı halde aşı olmayan her bir birey...

Öte yandan salgın döneminde aşılama kitleseldir. Ancak bu şekilde salgın durdurulabilir. Hatta bu aşılamanın en kısa sürede yapılması gerekir ki virüsün davranış değişikliği yaratan mutasyonlara uğramak için yeterli zamanı olmasın. Günlük aşılama sayısı, günlük vaka sayısını geçtiğinde  salgında denge sağlanabilir. Toplumun yüzde 60-70’i aşılandığında hayat normale dönebilir. İsrail ve İngiltere gibi ülkeler  bunu başardı. Ülkemizde iki doz aşı olma oranı şu an için  yüzde 9.33. Aşı konusunda normalde kararsızlar sabırla ikna edilebilir. Ancak şu andaki durum çok hızla aşılamanın tamamlanması koşulunda başarı sağlanabilmesidir. Aşı sırası tanımlandığı halde aşı olmayan her bir birey sürecin uzamasına katkı sağlayacaktır. Bunu iyi bilmelidir. 

Aşı konusunda bilgi kirliliği var

Aşı kararsızlığının çok çeşitli nedenleri bulunmakta. Ancak bilgi kirliliği şu anda en önemli faktörlerden biri sanırım. Hastalığın varlığına inanmayanlardan tutun da, aşı Çin’den geliyor diye, kimisi aşı genlerimizi değiştirecek diye bilimsel temeli olmayan öngörülere dayanırken kimisi ise genellikle medya aracılığı ile aşılar hakkında edindiği yan etkiler ya da aşıların yeterli etki göstermediği bilgilerine dayalı olarak kararsız kalabilmekte. Bu noktada insanların doğru ve yeteri kadar bilgilendirilmesi bence en önemli konu. Bu bilgilendirmenin de kişilerin itibar ettiği uygun  rol modellerce üstlenilmesi gerekir. Şu anda kullanımda olan aşıların hem etkileri hem de yan etkileri şeffaf bir şekilde paylaşılmaktadır. Evet  hastalık çok yeni, aşı çok yeni  ancak, tüm dünyada aşılama hızla artıyor, sağlık otoriteleri de aşı üretici sektörde her durumu yakından takip ediyor. Şu ana kadar dünyada 660 milyon kişi aşılandı ve  aşı olmak için  kararsızlık oluşturacak  yaşamsal bir yan etki gözlemedi. Yan etkiler olsa bile aşıların yararı risklerinin yüzlerce kat fazladır. Klinikte bu hastaları izleyen bir hekim olarak söylemeliyim ki yatan hasta profili çok değişti önceden 65 yaş üstü olanlar çoğunlukta iken, artık aşı olmamış  30-50 yaşlarında hastalarımız geliyor.  Bu değişim  gerçek yaşam verisi olarak çok değerli. Zaten sağlık bakanlığı verileri de aşı olanların hastanede yatış ve ciddi hastalık oranlarının önemli ölçüde azaldığı bilgisini kamuoyu ile birinci ağızdan paylaşmıştır.

Semptomu olanların test yaptırmamaları büyük hata

Virüs mutasyona uğradığı için belirtiler de farklılık gösterebiliyor, kişiler ‘grip oldum ya da üşüttüm’ deyip test yaptırmayabiliyor. Bu gibi durumlarda sizce ne yapılmalı. Yani kişi ne hissettiğinde hemen hastaneye başvurmalı?

Bu güne kadar 30 binin üstünde mutasyon olduğu ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan 15 varyant tüm dünyada takip edilmekte. Şu anda İngiltere varyantı ülkemiz de dahil en yaygın olanıdır. Evet varyant  virüs bulaşıcılık konusunda ana kaynak virüsten farklı davranış gösteriyor ve daha çok bulaşıcı ve vücutta kalma süresi daha uzun. Ancak hastalık şiddeti ve ölüm oranları farklı değil.  Hastalığın  3. Pikinin en hızlı yaşandığı bu dönemde,  kişilerde solunum yolu şikayetleri , kas ve vücut ağrıları olduğunda grip oldum ya da bu soğuk algınlığı diye bir yorumda bulunmamalı. Bunların klinik olarak ayrımını bir hekim bile yapamaz. Kaldı ki  bu dönemde ortamda dolaşan virüs covid o yüzden bir semptom olanlar da diğer virüsleri hiç düşünmeden test yaptırmak gereklidir. Salgın yönetiminde daha çok pozitif vakaya ulaşmak için semptomu olmayan genel taramalar bile söz konusu iken semptomu olanların test yaptırmamaları büyük bir hata olur. Burada test yapılmasındaki kilit nokta temaslıları saptayıp onları izole edebilmek ve hastalığın bulaşını kırabilmektir.

Tekrar hastaneye yatışlar olabilmekte

Hastalığı atlatmış kişiler nasıl hareket etmeli. Onlar için virüs tehditi tamamen ortadan kalkıyor mu?

İyileşen kişilerin yüzde 95’ten fazlasının bağışıklık hafızası  enfeksiyondan sonra 6-8 aya kadar sürmektedir. Vücutta bulunan koruyucu antikorlar ve virüsü hafızasına yerleştiren bağışıklık tepkisini koordine etmeye yardımcı hücreler virüsle tekrar bir karşılaşma  olması durumunda onu tanıyıp tekrar ortadan kaldırabilir, bu da hastalığa karşı koruma sağlar, hastalık oluşabilse bile şiddetini azaltır. Yani hastalığın atlatılmasından 6-8 ay içinde virüsle  tekrar karşılaşma olması durumunda önemli bir hastalık tablosu beklenmemekte. Bu süre sonunda tek aşı ile hatırlatma yapıldığında ise koruyucu antikor düzeyinin çok yüksek düzeylere çıktığı bildirilmiştir. Bu noktada hastalığı geçirenlere muhtemel tek doz aşı yeterli olabileceği öngörülmektedir. Öte yandan hastalığın başlangıç dönemimi atlatmış kişilerin hafif vakalarda 2 hafta  daha ağır olgularda 3 haftada iyileşme sağlanıyor. Ancak özellikle ağır geçirenlerde ilk 3 ay içinde Covid sonrası semdromlar dediğimiz   solunum sistemi, kalp ve damar sistemi ilgili bir takım ek  sorunları gelişebilmekte ve tekrar hastaneye yatışlar olabilmektedir. Bu nedenle kişilerin en az 3 ay sürece takip edilmesi gereklidir. Kişiler bu dönemde herhangi bir yakınması olması durumunda derhal bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır.

Parklardan bir süre uzak durulmalı

Havalar ısınıyor, özellikle çocuklar parklarda olmak isteyecekler. Bu konuda aileler ne gibi tedbirler almalı?

Çocuklar koronavirüs belirtilerini neredeyse  hiç göstermiyor ve hastalığı da çok hafif atlatıyor. Ancak taşıyıcı oldukları için daha hassas kişilere virüsü bulaştırma riskleri var. Açık havada da olsa virüs bulaşında temel yine insan temasıdır.  Çocukların hareketli olmaları, kısa sürede çok yere temas etmeleri, diğer çocuklarla yakın temas halinde olmaları gibi nedenlerle virüsün bulaşması açısından  parklar riskli ortamlardır. Çocukların el hijyeni, maske takma, sosyal mesafeye uymaları tamamen ebeveyn kontrolünde sağlanabilir görünse de  yönetilmesi güç bir durumdur. Çocukların parklarda diğer çocuk ya da büyüklerin temas ettiği yüzeylere dokunmadan, diğer çocuklarla temas etmeden  oyun oynamaları, burada bulunmaları hemen hemen imkansız bir durumdur. Bu noktada  en güvenilir yöntem bu parklardan bir süre için uzak durmaktır. Ancak bunun karşılığı hiç dışarı çıkmamak değildir. Çocuklarla birlikte diğer insanlardan uzakta olabileceğiniz açık hava aktiviteleri yapmanızı öneririm. Çocuklar bisiklet, kaykay, top oynama, ip atlama vb. bireysel aktivitelerini yapabilir. Tabi konu ile ilgili il hıfzıssıhha kurulunca alınacak güncel kararlar da belirleyici olacaktır.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Hepimiz çok yorulduk. Ancak umutlarımız var. Kurallara uyulduğunda vaka sayılarının hemen azaldığı, yine aşılanma ile hastaneye başvurma oranının aşısız olan kişilere kaydığını hep birlikte gözlemlemekteyiz.  Bir yandan aşılama sayılarının hızlanması, hele hele  aşı için sırası gelenlerin bir dakika bile kaybetmeden hemen aşılanması  ile  bir yandan da tedbirlere uyum göstererek sabretmeliyiz ki önümüzdeki yaz aylarında bir nebze olsun hayat normale dönebilsin.