Çoğunlukla ayak tabanında ya da ayak parmaklarının üzerinde sürtünmeye ve maruz kalınan basının artışına bağlı olarak nasır oluşumu görülebiliyor. Aslında nasır vücudun yara oluşumuna karşı oluşturduğu savunma mekanizması sonucunda derinin kalınlaşması olarak da tanımlanabiliyor. Nasır ayaklardaki şekil bozukluklarına bağlı olarak meydana gelen bası problemlerinden ya da yanlış seçilen ayakkabıların kullanılmasından kaynaklanabiliyor.

Baskı alan doku üzerinde nasır oluşumunun ilk belirtisi kızarıklık şeklinde oluyor. Bu bölgede aynı zamanda ağrı ve yanma hissiyatı meydana gelebiliyor. Baskının devam etmesiyle birlikte baskı alan doku kalınlaşmaya başlıyor. Kalınlaşma sonucunda ise ilgili bölgede renk değişimleri ve his kayıpları oluşabiliyor. Kalınlaşma arttıkça nasır doku içe doğru uzayarak şekil değiştiriyor. Sonuçta ortaya ağrılı nasır çıkıyor. Diyabet hastası olan kişilerde oluşan nasırların diyabetik yara ile sonuçlanma ihtimali de son derece yüksek olduğundan bu duruma özellikle dikkat edilmesi gerekiyor.

Nasır en çok basıncın ve sürtmenin olduğu bölgelerde, derinin kalınlaşmasıyla oluşsa da aslında vücudun bir koruma mekanizması olduğu biliniyor. Nasırın oluştuğu bölgede kişinin canının yanmasına neden olan durum, tahmin edilenin aksine yüzeyde meydana gelen kalınlaşma değil bu kalınlaşmanın aşağıdaki sinirlere ve dokulara yaptığı baskı oluyor. Vücudun çok baskı alan bölgelerinde kendini savunma mekanizmasından kaynaklanan nasırlar, çoğunlukla derinlere doğru V şeklinde yapılanıyor.

Baskının başlayıp devam etmesiyle birlikte vücut otomatik olarak daha derinlerde bulunan kan damar ağını, sinirleri ve yeni doku üreten derinlerdeki deri katmanlarını korumak için yüzeyini kalınlaştırmaya başlıyor. Deri kalınlaşması, ayakkabıdan ya da başka bir nedenden kaynaklanan baskıyla ekstra basınca maruz kalması sonucunda alt dokular da etkileniyor ve kişiyi rahatsız edebilecek boyutlarda ağrı oluşumu söz konusu olabiliyor.

Nasırlar çoğunlukla; parmak aralarında, ayak tabanında, parmak üstlerinde, topuk altında ya da topuk arkasında oluşabiliyor. Genetik olarak ayak tabanı yüksek olan kişilerde nasır oluşma riskinin daha fazla olduğu biliniyor.

Nasırlı dokunun alınmasında ve tedavi edilmesinde en etkili yöntemin, podolog tarafından herhangi bir cerrahi işleme gerek kalmaksızın uygulanan rezeksiyon işlemi olduğu biliniyor. Söz konusu patolojik tabloya nasırın türüne göre en uygun olan frez başlığı ile müdahale ediliyor. Ardından nemlendirici kremler uygulanıyor ve nasırın iyileşmesi destekleniyor. Ayrıca, doğru ayakkabıların ve tabanlıkların kullanılması ile nasırlı dokunun yeniden belirti vermesinin de önüne geçilebiliyor.

Podoloji İstanbul genelinde son dönemde giderek daha fazla ön plana çıkan bir dal olarak biliniyor.  Bu kapsamdaki medikal ayak bakımı hizmetleri ile pek çok kişinin karşı karşıya kaldığı nasır sorunu çözümlenebiliyor. Nasır tedavisi İstanbul ve diğer illerde son derece başarılı bir şekilde tedavi edilebiliyor. Ancak tedavinin başarıya ulaşmasında en etkili olan konunun alanında deneyimli bir uzman seçimi olduğu kabul ediliyor. 

Çatlak Topuk Çözümsüz Değil

Aslında bir sağlık problemi olan çatlak topuk, sebep olduğu kötü görüntü nedeniyle kişide rahatsızlık hissi de uyandırıyor. Çatlak topuk ciddiye alınmadığı ve zamanında tedavi edilmediği takdirde; çatlak deriye ardından da mikro-organizmaların vücuda ulaşmasına neden olarak hastalıklara neden olabiliyor. Topuklardaki çatlaklar; uzun süre ayakta kalınması, vitamin eksikliği, aşırı kuru cilt, mantar, mevsimsel şartlar, tiroit, diyabet ve egzama gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkabiliyor. Topuk çatlakları; ayak topuklarında kaşıntı, topuk renginin değişmesi, topuk derilerinde dökülme ve sertleşmeye ek olarak deride kanamalara da neden olabiliyor.

Çok sıcak su ile duş alınması, ciltte kurumaya neden olan sabunların kullanılması, çok ince tabanlı ve ortopedik olmayan ayakkabıların giyilmesi, sıklıkla topuklu ayakkabı kullanılması ve dolaşım rahatsızlıkları topuk çatlaklarının diğer nedenleri olarak kabul ediliyor. Estetik olarak kötü bir görünüm oluşturan topuk çatlakları aynı zamanda ayak tabanında acıya da yol açabiliyor. Çatlak topuk sorununun ortadan kaldırılabilmesi için öncelikle çatlak oluşumuna neden olan sorunların ortadan kaldırılması en önemli nokta olarak kabul ediliyor.

Çatlak topuk sorunu yaşayan kişilerde öncelikle topuk bölgesinde kabuklanma ortaya çıkıyor. Ayağın üzerindeki baskının ve basıncın artması ile birlikte ayak tabanı genişliyor ve oluşmuş kabuklanmaların çatlamasına neden oluyor. Ayaklardaki baskı ve basınç kurumuş olan ve yeterince nemlendirilmeyen topuğun parçalanması ve çatlamasına neden oluyor.

Çatlak topuk tedavisi İstanbul içerisinde pek çok uzman tarafından uygulanan tedaviler arasında yer alıyor. Topuk çatlaklarının giderilmesi için uzman tavsiyesi olmadan bilinçsiz bir şekilde kullanılan kremler, deriye zarar verebiliyor ve çatlak oranını da artırabiliyor. Günümüzde lazerle çatlak topuk tedavisi de uygulanmakta olup son derece etkili bir yöntem olduğu biliniyor. Lazerle gönderilen yüksek ısıya sahip enerjilerle çatlak topuklar tedavi edilebiliyor ve işlemin herhangi bir yan etkisi bulunmuyor. Hijyen kurallarına uygun bir tedavi olduğundan hastada enfeksiyon oluşması riski de olmuyor. Uygulanacak olan seans sayısı topuğun çatlak açısından derecesine ve kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Seansların tamamlanmasıyla birlikte topuk tamamen iyileşiyor. Çatlak oluşumunun tekrarlanması, uygun ayakkabıların seçilmesi ve düzenli olarak ayak bakımı yapılması ile engellenebiliyor.