İl Başkanı Adar, “Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni insan haklarına dayalı millî, demokratik ve lâik sosyal bir hukuk devleti esasları üzerine inşa etmiş ve kurucusu olduğu Cumhuriyeti laiklik ilkesi ile güvenceye almıştır.” dedi.

Devlet yönetiminin hiçbir kural ve baskıyla suistimal edilemeyeceğini belirten Adar, çağdaş demokrasilerin ön koşulu olan laiklik ilkesinde; eğitimin, siyasetin, devlet yönetiminin, toplumsal yaşamın ve hukuk kurullarının eşitliğe, akla ve bilime dayandırıldığını belirtti. Adar bu durumu 1982 Anayasası’nın 24. maddesiyle örneklendirdi: “Kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

“Laikliğin benimsenmesi için 3 temel değer vardır"

Abdülkadir Adar laikliğin benimsenmesi için; “Vicdan özgürlüğü, dinsel inanç özgürlüğü ve erkekler ile kadınların eşitliğinin” önemli olduğunu söyledi. İçinde bulunduğumuz dönemi eleştiren Adar, demokrasinin temel taşı olan laikliğin yok sayıldığını, çalışma yaşamında, eğitimde ve aile yaşamında hemen hemen her alanda dine referanslı bir yaşam biçiminin dayatılması ve özendirilmesi amaçlandığını laikliğin yok sayıldığını vurguladı. 

Adar sözlerini şu şekilde bitirdi: “Cumhuriyet kurulduğundan beri hiç kimse dinsel inançlarından ötürü baskı görmemiştir. Tersine, laiklik ilkesi din ve vicdan özgürlüğünü korumuş, her din ve inançtaki insanlara ibadet özgürlüğü tanımıştır. Laiklik ilkesi din duygularının siyasal amaçlarla sömürülmesine engel olmuştur. Laiklik ilkesi, bu nitelik ve özü ile din duygularının dine yabancı amaçlarla kötüye kullanılmasını engellemeye çalışmıştır. Bu nedenlerden dolayı tam da bugünlerde laikliği çok ihtiyacımız vardır.”