Taktak, "Allah’ın bize bahşettiği en büyük lütuflardan birisi sağlığımızdır. Bu sebeple dünya sağlık gününüzü tebrik ederim. Sağlıklı yaşamamızın en önemli aktörleri olan sağlık çalışanlarımıza teşekkür ediyorum. Sağlık adına böylesi kıymetli bir günde, maalesef sağlımızı tehdit eden Corona salgını ile mücadelemiz devam ediyor. Coronadan muzdarip olanlar başta olmak üzere tüm hastalarımıza acil şifalar diliyorum. Dün itibari ile vaka sayısı 50 bin kişiye yaklaştı. Vefat edenlerin sayıları da artıyor. Salgın ile mücadelemiz masa başında sürdürüldükçe, sayılar da artmaya devam edecek. Salgınla mücadele sürecini yönetenlere saygısızlık etmek gibi bir niyetim yok. Sırf muhalefet olsun diye de konuşmuyorum. Neticede ortada. Aldıkları kararlar salgını durdurmuyor. Bilakis kısıtlamayı takip eden ilk normalleşmede sayılar katlayarak artıyor. Yanlışta ısrar etmenin anlamı yok. Milletimizin gerçeklerine uygun, sahadaki somut verilere dayanan lokal nitelikte, şeffaf ve adil bir süreç yürütmek mecburiyetindesiniz" dedi.

"Bürokratlar, akademisyenler, kanaat önderleri ne iş yapıyorlar?"

Taktak, "Salgınla mücadelemiz insanları birbirinden ayırmaya dayanıyor. Alınan tüm tedbirler ve uygulanan kısıtlamalar, teması kesmeye dönük. Bu milletimizin yüzyıllardır süre gelen örf ve adetlerine uymuyor. Elbette bu süreçte tedbirlere uymak zorundayız. Elbette alışkanlıklarımızı bir kenara bırakacağız. Kendimizi, sevdiklerimizi ve ülkemizi düşünerek hareket edeceğiz. Ancak alışkanlıklar kolay terk edilmiyor. Bu gerçeği görmezden gelirsek, insanlarımızı yanlış yapmaya mecbur bırakırız. Tedbirleri ve kısıtlamaları, ceza yemeden “nasıl delinir” yollarını aramaya teşvik ederiz. Toplumsal işlere dönük bürokratlar, akademisyenler, kanaat önderleri ne iş yapıyorlar? Tedbirlerin uygulanmasında rızayı ve gönüllüğü esas alacak çalışmaları neden yürütmezler? Neden kendilerinden böyle bir çalışma istenmez? Salgını zapt edelim derken başka toplumsal yaralara sebep olduğunuzun farkında değil misiniz? Salgınla mücadelede adil ve hakkaniyetli olmak zorundasınız. Omuz omuza kongrelerle övünüp, mesafeli kılınacak olan teravih namazlarını yasaklamak adalet değildir. Kongre salonlarını “lebalep” doldurup, esnafa “kapasitenin belli oranında müşteri alacaksın” demek adalet değildir. Hafta sonları marketleri açıp denetimsiz bırakıp, pazar yerlerini kapatmak adalet değildir. İlk fırsatta yasak getirilen esnafımız ve Milletimiz oluyor. Böyle bir süreç ilk fırsatta zaafa uğrar ve sonuçları kestirilemez olur" diye konuştu.