Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyareti ve Trump'la görüşmesini değerlendiren Ateş "Son Erdoğan-Trump görüşmesinin ardından bir mutabakat imzalanmamış olsa da bu defa ABD basını, “Erdoğan her istediğini aldı” ağırlıklı haberler yayınlıyor. Kısacı sürekli olarak istediğimizi alıyoruz(!) ama durumda bir değişiklik yok. Öyle anlaşılıyor ki, başta Trump olmak üzere ABD’li yöneticiler kendilerini dünyanın dediğim dedik pozlarında dolaşan ağası sanıyorlar. ABD basını Trump-Erdoğan görüşmesini “Erdoğan her istediğini aldı” yaklaşımı ile verdi. Ama bu haberlerin hiçbirinde neler istedik neler aldık sorularının cevabı yok. Anlaşılan o ki, gönül okşamaya çalışıyorlar. Hiçbir şey vermeden vermiş gibi bir hava estiriyorlar. Çünkü bu tavrın benzerlerini sıkça görüyoruz" dedi. 

Çeşitli kaynaklardan sızan haberlerde çok farklı bilgilerin olduğunu ifade eden Ateş "Söz gelimi The New York Times gazetesinde yer alan bir haberde, “Beyaz Saray açıklaması anlaşma olmadığını gösteriyor” derken bir başka gazetede, “Sorunları çözemedikleri, Trump’ın S-400’lerden vazgeçilmesi için Sayın Erdoğan’a baskı yaptığı ama sonuç alınamadığı” haberi yer alıyor. Bu arada Alman gazetesi Handelsblatt ise görüşmeyi, Trump-Erdoğan görüşmesini, “Az içerik çok pohpohlama” diye nitelendirdi. Kısacası, öyle anlaşılıyor ki, karşılıklı hamleler yapılmış ama ciddi bir sonuç alınamamış. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ABD ziyaretinin bir tek elde edileni olmuştur. O da ABD Senatosu’ndaki sözde Ermeni soykırım tasarısının geri çekilmesi. İyi bir gelişmedir ama geri çekme bu sözde soykırım iddialarının gündemden tamamen kalktığı anlamına gelmiyor. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretinin öncelikli konusu bu tasarı değildi. ABD’nin terör örgütü ile işbirliğini kesmesi, Suriye’de Türkiye’nin belirttiği güvenli bölgeden yandaşı teröristleri çekmesi gibi hususlardı. Bu konularda açıklanmış bir gelişme olmadığına göre, bu görüşmede sanki daha önce varılan mutabakat gibi her istediğimizi almış olacağız ama hiçbir şey almamış olmaktan kurtulamayacağız. Önceki ABD başkanları Türkiye’ye karşı daha “sinsi” davranıyorlardı. “Dostluk”, “müttefiklik” ayaklarıyla işi götürüyorlardı. Fakat Trump çok kere açık oynuyor. “Topraklarınızı işgal ederiz” demiyor, ama ona da sıra geleceğini ima ediyor. “Yaptırım uygularız, ekonominizi mahvederiz” türünden tehditler savuruyor. ABD’nin ipiyle kuyuya inilmez. Trump, bir sene önce “Suriye’den çekileceğini” açıkladı. Fakat Suriye’de yığınak yapmayı sürdürdü. Ankara’daki antlaşmada teröristlerin 150 saatte Güvenli Bölge’den çıkması kararlaştırılmasına rağmen, hâlâ orada teröristler var. Trump defalarca verdiği sözden döndü. Tutarsız davrandı. Hatta terörist YPG/PKK nın sözde komutanı Mazlum Kobani’yi arayıp Beyaz Saray’a davet etti. Terör örgütü liderine devlet adamı muamelesi yaptı" diye konuştu. 

Ateş açıklamasında şöyle konuştu: 

Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Dr. Abdullah Sevim’in ifadesiyle: “Siz, tarihi olmayan bir milletsiniz. Bizim ise şanlı bir tarihimiz var. Hak’tan, mazlumdan yana olan bir mazimiz var.” dememiz gerekiyor. Bunun için acilen yapılması gerekenler; ekonomimiz dış müdahaleye açıklıktan kurtarılmalıdır. İçte yek vücut olmalıyız. Yerli üretim özendirilmeli; kalkınma seferberliği başlatılmalıdır. İsrafa, yolsuzluğa geçit verilmemelidir. Liderler birbirlerine karşı, “firavun, diktatör, hain, şerefsiz” benzeri “çirkin” sözler kullanmaktan kaçınmalıdır. Trump, Putin, Netenyahu, Macron’la görüştükleri gibi, kendi ülkelerinin insanlarıyla da görüşüp uzlaşabilmelidir.