HUDER Eskişehir Şube Başkanı Pınar Turhanoğlu Gücüyener, Eskişehir Ekspres'in Ocak-2020 sayısına konuk oldu.

Avukat Gücüyener: Yolda şiddet görüyoruz kimse sesini çıkarmıyor. Evde şiddet görüyoruz, komşular duymazdan geliyor. Komşuda ses yükselince kapıyı çalabiliyor muyuz?

Kullandığımız dilden başlayıp, ciddi bir toplumsal değişiklik gerekiyor. Futbol takımı taraftarlarının birbirlerine küfür etme şekillerini duyup da cinsel suçlara şaşıramayız... 

Aydınlık sokaklar, iyi yasalar, güvenli toplu taşıma, duyarlı emniyet ama en önemlisi birbirimize sahip çıkmak o kapılar çalınmalı, korumasız olan kapıyı çaldığında kapı açılmalı...

Dernek olarak çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Hukuki Araştırmalar Derneği, ülkemizin en eski ve köklü sivil hukuk kuruluşlarından biridir. 1988 yılında kurulan HUDER’in bugün 79 ilde şube ve temsilciliği var. HUDER, üyelerinin sosyal ve mesleki sahada yardımlaşma ve dayanışmalarını sağlama, mesleki bilgi, gelenek ve kültürlerini artırmak ve genel anlamda sağlıklı ve istikrarlı bir hukuk düzenini temin etme amaçlarını taşıyor. Aynı zamanda Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptığım derneğimizde her meslekten hukukçular arasındaki dayanışmanın arttırılması ve kamuoyunda farkındalık oluşması için çalışıyoruz. Adalet Bakanımız önceki dönem yönetim kurulu üyelerimizden ve istişare kurulu üyemiz. Adalet Bakan Yardımcımız aynı şekilde mesleki sorunlara vakıf, çok değerli çalışmalar yapmış Bursa şube başkanımızdı. Önceki dönem Adalet Bakan Yardımcılarımız istişare kurulu üyelerimizdi. Bu kapsamda kurulan iletişimle Yargı Reformu Strateji Belgesi ve devamındaki Yargı Paketlerinde mesleğin güncel sorunlarının işlenmesi ve çözüm önerileri getirilmesi konusunda derneğimizin yoğun çabaları oldu. Hem üyelerimizin mesleki gelişimi hem de toplumun ve hukukun gelişimi için çalışıyoruz.

Bir yol haritamız yok

Vatandaşların hukuki haklarını yeteri kadar bildiğini düşünüyor musunuz, sizce bu konuda bilinçli bir toplum muyuz?

Ne yazık ki hayır. Zira haklarımızı bilmek ile kapsamlarını ve nasıl kullanacağımızı anlamak bambaşka şeyler. Kanun maddeleri yaygın kullanılan internet sayesinde sadece bir “tık” uzağımızda. Örnek Yüksek Mahkeme kararları dahi öyle. Fakat kolayca ulaşabildiğimiz bu bilgileri nasıl kullanacağımıza ilişkin bir yol haritamız yok. Bu aşamada hukuk eğitimi almış profesyonellere danışmanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Haklarımız konusunda ön bilgi sahibi olmak için araştırmalı fakat kullanma aşamasında mutlaka profesyonellere danışmalıyız. Kime güveneceğimiz en önemli karar. Bir şey uzmanları, danışmanları ve benzeri yerine ilimizdeki baroya kayıtlı bir avukattan yardım almak en doğrusu bu anlamda.

Yolda şiddet görüyoruz kimse sesini çıkarmıyor

Kadın cinayetlerinin önlenmesi ile ilgili ne gibi tedbirler alınabilir sizce? (Toplumsal, yasal, ailevi…)

Gözümüzün önünden gitmeyen “korkunç” görüntüler var. Neyin caydırıcı olduğuna ilişkin tartışmalarımız uzun yıllardır sürüyor fakat çözüm bulamıyoruz. Eşini çocuğunun gözü önünde öldüren bir adamın orada alacağı hapis cezasının yılını hesap ettiğini sanmıyorum. Fakat infaz yasalarımız için aynı şey geçerli değil. Vaktinden önce tahliye edilen birinin tekrar benzer bir suç işlemesi, infaz yasalarındaki değişikliklerin etkili olabileceği sonucunu doğuruyor. Uzaklaştırma ve koruma tedbirlerinin hassasiyetle uygulanması gerekiyor. Etkili yasalar kadar, yasayı uygulayanların duyarlılığı da önemli. Bu duyarlılık toplumun tüm katmanlarına yayılmalı. Yasa, yasa koyucu, uygulayıcı dezavantajlı tüm kesimleri koruma konusunda etkili olmalı. Yasayı uygulayan bilinçsiz ise bizi yasa da korumaz. Yasanın yeterli, uygulayıcının bilinçli olmasından sonraki basamak birbirimizi koruma konusunda da duyarlı olmamız. Bazen bir anda, bazen gitgide dozu artan bir şiddetle ölüyoruz. Yolda şiddet görüyoruz kimse sesini çıkarmıyor. Evde şiddet görüyoruz, komşular duymazdan geliyor. Komşuda ses yükselince kapıyı çalabiliyor muyuz? O kapıyı çalmıyor olmamız hangi anlayışın nasıl bir toplumsal belleğin ürünü? Kullandığımız dilden başlayıp, ciddi bir toplumsal değişiklik gerekiyor. Futbol takımı taraftarlarının birbirlerine küfür etme şekillerini duyup da cinsel suçlara şaşıramayız. Aydınlık sokaklar, iyi yasalar, güvenli toplu taşıma, duyarlı emniyet ama en önemlisi birbirimize sahip çıkmak o kapılar çalınmalı, korumasız olan kapıyı çaldığında kapı açılmalı. Güçsüz olduğumuz tek nokta fiziksel değil. Bunun üstesinden birbirimizin yaralarını sararak gelmek gerekiyor.

Şehrin menfaatleri ikinci sırada

Sizce Eskişehir’in en önemli sorunu nedir?

Hak ettiğini alamamak. Hak ettiğini alamamasında da karar vericilerin “bir sonraki dönem” hayali etkili. Kararlar karar vericilerin bir sonraki dönem hayaline endeksli alınıyor. Şehrin menfaatleri burada ikinci planda. Şehrin beş yıllık, on yıllık, yirmi yıllık planlarını değil, şahsi planlarını uygulayanlar, sonraki dönem garanticileri sebebiyle hak ettiğimiz alamıyoruz. Şehirde istihdamı arttırıcı tedbirler üzerinde yoğunlaşmalıyız. Yerel yönetimlerinde önceliği de bu olmalı.

Birlikte hareket etmede lokomotif STK’lar olmalı

Eskişehir’in yararına olabilecek çalışmalarda siyasiler, STK’ların bir arada hareket edebildiğini düşünüyor musunuz?

Sivil toplum kuruluşlarının önemini, değiştirici, dönüştürücü etkisini halen yeterince kavramış değiliz. Her şey başlangıçta bir fikir. O fikri ilk ortaya koyan da çoğu zaman sivil toplum. Sivil toplum çalışmalarına ilgi ve verimlilik için, neden orada olduğumuza dair kendi içimizde şüphelerimiz olmamalı. Ailemizden, işimizden fedakarlık edip vakit ayırdığımız sivil toplum kuruluşlarında bulunma nedenimizi ve sivil toplumun önemini yeterince kavrarsak aynı amaç doğrultusunda bir arada hareket etmemiz kolaylaşır. Siyasilere gelince, kararlarını toplumsal menfaat temelli almalılar. Birlikte hareket etmede de lokomotif STK’lar olmalı. Böylece şu ana kadar gerçekleşmemiş olan şehir için birlikte hareket etme gerçekleşir.

Eskişehir’e yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz?

Doğup büyüdüğüm şehir için her zaman daha fazlasını isterim.