Psikolog-Psikoterapist Aile Danışmanı-Sosyolog Mürüvvet Deniz Yıldırım ‘İletişimde ne kadar etkiliyiz’ konulu yazı dizisiyle Eskişehir Ekspres’te. Yıldırım, hayatın her alanında olan iletişimle ilgili, “Örneğin; eşiniz sorduğunuz bir soruya odadan çıkarken cevap veriyorsa, onun bu soruyla ilgili enerjisinin, sizi dinlemek ve bir sohbete başlamak yönünde olmadığından emin olunabilir” dedi.

Gerek iş hayatımızda gerek özel hayatımızda en önemli beceridir etkili iletişim kurabilmek. Yaşamak da başlı başına iletişim faaliyetlerini kapsayan bir olgu olduğundan doğduğumuz andan itibaren çevremizle sürekli iletişim, etkileşim içine gireriz. İnsanlar bilinçsizce çevreyi etkilemeye, değiştirmeye; yine bilinçsizce etkilenmeye, değişerek çevreye uyarlanmaya başlarlar. Bu çift yönlü etkileşimin, hayat boyu sürdüğünü gösterir. Yaşanılan sürece insan zekâ, kültür, bilgi birikimi, deneyim ve kişiliğini iletişim alışkanlıkları ve iletişim çabaları ile ortaya koymaktadır. Duygu ve düşünceler başkalarıyla yine iletişim yoluyla paylaşılır. Anlamak, anlatmak, öğrenmek, başkalarına ulaşabilmek için de iletişime başvurulur. İletişim, beşikten mezara kadar hep insanla olan ve insan için hava kadar, su kadar hayati önemi olan bir ihtiyaçtır.

Etkili iletişim kurmak başlı başına bir sanattır

İnsanın var olması ile ortaya çıkan iletişim olgusunun temelinde, insanın paylaşma ihtiyacının giderilmesi gerçeği yatmaktadır. İlk çağ insanının yaşadığı av deneyimini başkalarına anlatmak için mağara duvarlarına çizdiği resimler, başarılı geçen bir avdan sonra ateşin çevresinde yapılan danslar, komşu kabilelerle haberleşmek için göğe gönderilen renkli dumanlar, denizcilere yol gösteren fenerler, ressamın tuvaline yansıttığı renkler ve çizgiler, bestecinin notalarla kurduğu bağ neticesinde ortaya çıkan besteler, senaristin fikrini anlatan filmleri, balerinin duygularını yansıttığı hareketleri, tiyatrocunun duyguyu paylaşmak için kullandığı jest ve mimikleri; hepsi, paylaşma ihtiyacının giderilmesi için başvurulan iletişim yollarıdır. İletişimin tarihi de insanlık tarihi ile başlar. İnsanlık tarihi ile başlayan ve bizimle bu kadar var olan hatta varlığımızı sürdürmemiz için bu kadar önemli olan bu beceri en iyi performans gösterdiğimiz alandır gibi bir düşünceye sahip olabiliriz öyle değil mi? Ancak etkili iletişim kurmak başlı başına bir sanattır. Herkes iletişim kurmak konusunda doğuştan yetenekli değildir, ancak etkili iletişim kurmak öğrenilebilir.

Etkili iletişim ne demektir? 

İletişim kuran herkes bunu etkili bir şekilde yapamaz çünkü gönderenin alıcıya göndermek istediği mesaj her zaman gönderenin istediği şekilde ulaşmaz. Siz bir şey söylüyorsunuz ama karşı taraf bunu farklı anlayabiliyor ve bu durumda iletişim başarısız oluyor. Etkili iletişim, düşüncelerin, duyguların, bilgi ve isteklerin dinleyicinin anladığı şekilde ve konuşmacının kastettiği şekilde iletilmesi anlamını taşır. iletişimin başka bir kişiyle birlikte yapılandırılan bir süreç olduğunu, iletişimin, onu oluşturan bireylerden birinin aktif oluşu, diğerinin ise bu eylemi seyredişi ile kurulamayacağını ifade eder ve eğer alıcı kişi hazır değilse, iletişim yolunun tıkandığını ve böyle bir ilişkinin; düşünülen anlamda doğru ve sağlıklı bir anlama ve anlaşma olmayacağını öngörmek gerekir. Bu tür iletişim kazaları iş yerinde çalışanlar arasında, eşler arasında, öğretmenle öğrenciler arasında, anne-babayla çocuklar arasında sık sık gerçekleşmektedir.

İletişimden söz edebilmek için ortak bir platformda buluşmaya ihtiyaç vardır. Bu ortak platformda en az iki kişi, ortak paylaşım içinde iletişimi sürdürebilmektedir. İnsanların fiziki varlıklarıyla aynı ortamda bir arada olmaları iletişim içinde oldukları anlamına gelmemektedir. İletişim süreci mesajı veren ve alanların iletişimde aktif rol almalarıyla devam etmektedir. Aynı ortamda birbirlerine sırtını dönmüş iki kişi arasında ya da biri mesaj vermeye çalışırken mesajı alması gereken kişi telefonuyla meşgul ise yine bir iletişim söz konusudur ancak bunun anlamaya ve anlaşmaya dönük bir iletişim olmayıp, birbirini reddetmeye dönük bir iletişim biçimi olduğu görülmektedir. Etkili bir iletişim kurabilmek için adım adım ilerleyelim.

İletişim bir bütündür 

İletişim, kelimeler, ses tonu ve beden dilinden oluşan bir bütündür. Kelimeler “ne” söylediğimizle; ses tonu ve beden dili “nasıl” söylediğimizle ilgilidir. İletişimi yapılandırmada, kelimeler aynı kalmak koşuluyla, kelimeler yüzde 10, ses yüzde 30 ve beden dili de yüzde 60 oranında rol oynar. Mesajın veriliş şeklinin yüzde 90 önem taşıdığı göz önüne alındığında, ses tonunun ve beden dilinin ortaya konulmadığı yazılı iletişimin ne tür yanlış anlaşmalara (iletişim kazalarına) yol açabileceğini bir düşünün. İletişimi bir bütün olarak düşünmemiz ve ona göre iletişim yaklaşımımızı hayata geçirmemiz gerekmektedir. Kelimelerin etkisi %10 olarak düşünüldüğünde karşımızdakinin bizi doğru anlaması için ses tonumuzun ve beden dilimizin ne kadar da etkili ve önemli olduğu ortadadır. Benzer durum bizim için de söz konusudur. Karşımızdaki kişi bizimle iletişim kurarken onu sağlıklı ve doğru anlayabilmemizde, onun ağzından çıkardığı kelimelerden daha çok ses tonu ve beden dili etkili olmaktadır.

Etkin konuşma 

Öncelikle kiminle iletişim kurduğumuza bağlı olarak onun özelliklerine göre davranmamız çok önemli. Bu kişiler müşterimiz, patronumuz, eşimiz, arkadaşımız, çocuğumuz, iş arkadaşımız her biri ile farklı iletişim gerektireceğinden bu farklılıklara uyum sağlayabilmemiz gerekir. Seçeceğimiz kelimelerden çok ses tonumuz en önemli faktörlerden biri olduğundan yeterince yüksek sesle, ne çok hızlı ne de çok yavaş, net konuşmak karşı tarafın bizi anlayabilmesi için gerekli unsurdur. Söylemek istediğimizi doğrudan doğruya anlatan kısa ve net cümleler kullanmak, göz teması kurmak doğru iletişim kurmamızı sağlayacak ve işimizi kolaylaştıracaktır. Ne kadar usta olursak olalım işimizin dışındaki kişilerle konuşurken teknik jargon kullanmak, yabancı dilden kelimeler ya da argo kelimeler seçerek kullanmak dinleyicinin söylediklerimizi anlamasını engelleyecek aranızda iletişim engeli oluşturacaktır. Şayet ilk konuşmaya başlayan biz değilsek ‘aynalama tekniği’ olarak adlandırdığımız karşımızdaki kişinin ses tonu, beden dili ve duygusunu ona yansıtarak konuşmayı sürdürmek çok hızlı ve güven veren bir taraftan etkili iletişim kurmamızı sağlayacaktır. Konuştuğumuz kişi küçük bir çocuk ise özellikle onun boy seviyesine inmek ve göz teması kurarak onunla konuşmak, değerli ve anlaşıldığını hissetmesine yol açacaktır.

Beden dilimiz 

Beden dili insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur. Bedenlerinin dili aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini başka insanlarla paylaşmışlardır. Sosyologlar, eğitimciler ve dil uzmanları günlük iletişimde kullanılan sözcük miktarının bini (1000) aşmadığını belirlemişlerdir. Araştırmalar başarılı bir iletişimin ilk önceliği olan doğru anlama eylemini etkili bir biçimde gerçekleştirebilmek için karşımızdaki kişinin beden dilinin nasıl okunması gerektiğini, bedenimizin iletişim kurarken aslında sözlerimizden daha önemli olduğunu ve beden dilimizi nasıl doğru kullanabileceğimizi ve iletişimde en önemli kısmın kelimelerle değil sözsüz olan kısımla yani yüz ifadesi, ses, jestler, duruş yoluyla aktarıldığını göstermektedir.

Örneğin; eşiniz sorduğunuz bir soruya odadan çıkarken cevap veriyorsa, onun bu soruyla ilgili enerjisinin, sizi dinlemek ve bir sohbete başlamak yönünde olmadığından emin olunabilir. İki kişi arasındaki ilk intiba dediğimiz ilk etkileşim, iletişim sürecinin önemli bir belirleyicisidir ve bu süre ilk 30 saniyedir. Bu süreyi bilinçli kullanmak önemlidir. Etkiyi yaratan faktörler, karşılaşılan kişinin beden dilinden, kullandığı kelimelere ve kişinin taşıdığı bütün aksesuarlardan içinde bulunduğu fizik ortam nesnelerine kadar geniş bir dağılım gösterir; İşte bütün bu faktörlerin ortalaması “algılayan kişinin” değerlerinde bir yer bulur ve o çerçeve içerisinde yorumlanırken algılayanın kişisel özellikleri ve toplumsal normları ile kalıplaşmış olan yargılara bağlı olarak iletişimin ilk anında bir karar verdirir ve insan karşısındaki kişiye zihninde bir etiket yapıştırır. Bu karar olumlu veya olumsuz olabilir.

"Tipinden hiç hoşlanmadım", "Bakışlarını sevmedim" 

“Tipinden hiç hoşlanmadım’’, “Bakışlarını sevmedim’’, “Bir görüşte kanım kaynadı’’, “Ben onu gördüğüm an işe yaramaz olduğunu anlamıştım’’ gibi değerlendirmeler, o kişi ile gelişecek iletişimin temellerini oluşturur, ancak, bu kararlar her zaman böylesine açık ve bilinçli olmayabilir çünkü kişi bunları bilinç düzeyine çıkarsa da çıkarmasa da, ilk algılarımızın oluşturduğu yargının, iletişim biçimimizde ve o kişiye atfettiğimiz değerde önemli bir rol oynadığı bilinir.